ELVAN KONUK
‘Ben Öldükten Sonra’ kitabı ile okurlarla buluşan Şair Nilgün Öztürk ile şiir ve edebiyat üzerine konuştuk. Son yıllarda çıkan şiir kitaplarının fazlalığı nedeniyle kaliteli şiirlerin unutulduğunu dile getiren Öztürk, “Her konuda şiir yazılabilir ama demlendirmeli şiiri” dedi.
Mersin’de yaşayan Şair Nilgün Öztürk, şiir ve denemeler olmak üzere iki bölümden oluşan ‘Ben Öldükten Sonra’ kitabı ile edebiyat dünyasına güçlü bir giriş yaptı. Her zaman varoluş amacını sorgulayan, kendisini sevdiklerine ve sokak hayvanlarına adadığını söyleyen Öztürk 23 ve 27 yaşlarında iki erkek çocuk annesi.
Yazma yolculuğunuz nasıl başladı?
Rutin bir söylem olacak ama ilkokul yıllarımda kısacık yazılar karalamaya başladım. O dönem yazmaktan ziyade, şiir okumaya pek hevesim vardı. Her 23 Nisan töreninde " Bende şiir okumak istiyorum" diyerek çok bunaltmışımdır öğretmenimi. Eğitim hayatım süresince, geliştirerek devam ettim yazmaya.
‘Ben Öldükten Sonra’ isimli kitabınızın oluşum sürecinden bahseder misiniz?
Yazdığım şiir ve deneme yazılarımı, fikirlerini almak için oğullarıma okurdum. Büyük oğlum, Antoloji sitesine eklemiş şiirlerimi, yazdıklarımı orada paylaşmaya başladım. Güzel yorumlar ve yarışmalarda dereceler aldım.
Evlatlarıma benden hatıra olarak kalması adına, şiir ve deneme yazılarımı kitaplaştırmaya karar verdim.1-2 ay gibi sürede ilk kitabımın basım aşaması tamamlandı.
“BİLİNÇLİ OLARAK, HECE VE KAFİYE KATLETTİĞİM OLMUŞTUR”
Kitabınız iki kısımdan oluşuyor. İlk bölümde şiirler ikinci kısımda ise denemeler var. En çok hangi yazın türünde kendinizi buluyorsunuz?
Benim için önemli olan kalem ve kağıtla hasbihal etmek. Şiir ve nesir yazarken duyguya önem veriyorum. Bilinçli olarak, hece ve kafiye katlettiğim olmuştur. Okurun yüreğinde bir nebze de olsa duygusal yoğunluk oluyorsa yazımımda, anlatmak istediğimi tanımlayabilmişimdir diye düşünüyorum.
Şiirler bazen duyulan bir kelimeyle şekillenir bazen ise gözleme dayalı bir durumdan beslenerek ortaya çıkar. Siz ilhama inananlardan mısınız yoksa belli bir ön hazırlık süreciniz var mı?
Ben, İlham’a inananlardanım. Fakat kelimelerin beyinde ahenkle birleşebilmesi için gönül gözünün açık olması gerektiğini düşünüyorum, tamamen bakmak ve görmek arasında ki fark gibi. Sizin de söylediğiniz gibi, bazen bir kelime, bazen de gözleme dayalı durumdan beslenebilir şiir.
Misal, gökyüzündeki aya bakarak ve kişiselleştirerek seri olarak deneme yazıları yazmışımdır. Yazılarımın tamamı, yaşanmışlıklarım ve gözlemlerim sonucu, hüzünle harmanlanarak doğdu. Ön hazırlık sürecim oluyor, aklıma gelen cümleleri not ediyorum ve şiirleştiriyorum, fakat son hazırlık daha önemli. Yayınlamadan önce aylarca beklettiğim birkaç şiirim oldu.
“KALİTELİ ŞİİRLER UNUTULDU”
Sizce şiire yeteri kadar önem veriliyor mu? Türk edebiyatında şiirin yeri konusunda düşünceleriniz neler?
Şiir'e ilgi, asırlar boyunca varolmuştur. Fakat son yıllarda, bazı şairlerin hemen her konuda, özel günlerde bile, alelacele, pek fazlaca şiir yazmaları, şiir kitaplarının fazlalığı, kaliteli şiirlerin unutulmasına neden oldu. Tabi ki her konuda şiir yazılabilir ama demlendirmeli şiiri, şair anlatmak istediğini doğrudan yazmak yerine, imgelemlerle süslemeli, okuru düşündürmeli. Fuzuli'nin dediği gibi; "İlimsiz şiir, esası (temel) yok duvar gibi olur ve esassız duvar gayette biitibar olur"
Türk edebiyatında; Halk şiirinin de divan şiirinin de muhteşem örnekleri var. Yaşadığımız coğrafyanın zengin kültürel mirası, kaliteli şair ve yazarlarımızın çokluğu nedeniyle, Türk Edebiyatı fikrimce zirvededir.
“KENDİMİZLE KALİTELİ ZAMAN GEÇİRMEYİ BAŞARABİLMELİYİZ”
Yeni kitap çalışmalarınız olacak mı?
Yaşamda ki gözlemlerime dair, anlık birkaç dize ve kısa yazılar haricinde, yıllardır şiir yazmıyorum.
Deneme yazıları ve kısa hikayelerden oluşan, ikinci kitap çıkarmak var düşüncelerimde, âmâ kısmet olur-olmaz bilemiyorum. Hayırlısı.
Son olarak neler eklemek istersiniz?
Okumadan yazmak imkânsız nedenle her tür kitabı okumak. Okumak ve araştırmak diyorum. Günümüzde, sosyal medyanın faydası elbette yadsınamaz; oysa içimize dönmenin, hayatı kalp gözü ile izlemenin, doğa ile bütünleşmenin lezzetine paha biçilemez.
Kendimizle kaliteli zaman geçirmeyi başarabilmeliyiz, baktığımızı görebilmeliyiz ve sevginin ışığı aydınlatmalı ruhumuzu. O zaman her kalem, kelam olur, inciler dökülür sayfalara.
Kimi şiir olur, kimi hikaye, kimi de roman.