MAYSA DERYAYEVA
Benli, Mirabel Kız Kardeşlerin katledildiği tarih olan 25 Kasım Gününün, 1981 yılında BM tarafından “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü” olarak ilan edildiğini aktardı.
Benli, Mirabel Kardeşlerin katledilişinin üzerinden 60 yıl geçmesine rağmen kadınların halen katledilmekte, şiddete uğramakta, yok sayılmakta ve haklarının ihlal edilmekte olduğunu söyledi.
“İKTİDAR EŞİT TEMSİLİYET ÖNÜNDE ENGEL”
Kadınların covid-19 pandemi döneminde ekonomik ve sosyal olarak mağdur edildiğini söyleyen Benli, “İhlale uğrayan kadınlar çeşitli kurumlara başvuru yaparak çözüm aramak zorunda kalıyorlar. Derneğimize yapılan başvurulardan bunun yansımaları görülüyor” dedi. Türkiye’nin mevcut ekonomik ve politik yapısının Toplumsal Cinsiyet Eşitliği normlarını yok saymakta olduğunu söyleyen Benli, bu anlayışın, şiddetin daha da tırmanmasına zemin hazırladığını söyledi. Kadının, her alanda temsiliyetindeki eşitsizliği görmek için siyasete katılımına bakmak gerektiğini söyleyen Benli, Türkiye’de cinsiyete dayalı eşit temsiliyet önünde önemli bir siyasi iktidar engeli olduğunu ifade etti.
“ŞİDDET MAĞDURU KADINLAR GÜVENLİK GÜÇLERİNCE EVLERİNE GÖNDERİLİYOR”
Kadınların şiddete uğradığı alanların başında ev içi şiddetin geldiğini söyleyen Benli, yüzlerce kadının şiddete uğradığını ve bunun büyük bir kısmının kayıt altına alınamadığını belirtti. Kadınların uğradıkları şiddeti güvenlik güçlerine şikayet etmelerine rağmen herhangi bir çözüm bulamadıklarını söyleyen Benli, egemen kültürün yansıması olarak ötekileştirildikleri tutumla karşılaştıklarını iddia etti. Şiddete uğrayan kadınların güvenlik güçlerince evlerine gönderildiğini aktaran Benli, kadın sığınma evlerinin yetersizliği ve ihtiyaca cevap vermemesi nedeni ile kadının tekrar şiddet gördüğü alana döndüğünde ise ölümle yüz yüze kaldığını söyledi. Kadınların kazanılmış hakkı olan nafaka hakkının da ortadan kaldırılmak istenmekte olduğunu söyleyen Benli, bunun yanında iyi hal indirimleri, haksız tahrik gibi gerekçelerle faillerin adeta ödüllendirildiğini iddia etti.
MÜLTECİ KADINLAR
Mülteci kadınların maruz kaldıkları şiddetin, dil problemi, işini kaybetme riski, sınır dışı edilme olasılığı, şiddet görme korkusu ve başka pek çok nedenlerden dolayı yargıya taşınamadığını söyleyen Benli, “Yargıya taşınabilen durumlarda ise cezasızlık politikası devreye girmektedir. Nadira Kadirova cinayeti bunun somut örneğidir” dedi.
TUTUKLU KADINLARA ÇIPLAK ARAMA
Cezaevlerinde de kadınlara yönelik hak ihlalleri olduğunu söyleyen Benli, İhlal vakalarının cezaevi içerisinde veya sevkler esnasında kolluk güçleri tarafından gerçekleştirildiğini söyledi. Benli, “Derneğimize kadın mahpuslar tarafından yapılan başvurularda; çıplak aramaya maruz bırakıldıkları, çıplak arama ile yüz yüze kalmamak için sağlık hizmetlerinden yararlanamadıkları, doktor muayenesi sırasında güvenlik görevlilerinin de yanlarında kalmakta ısrar ettikleri, Hipokrat yemini etmiş doktorların buna göz yummaları nedeniyle muayene olmaktan vazgeçtikleri gözlenmiştir” dedi. Ancak bu ihlal vakalarında yapılan başvuruların “Kovuşturma ve soruşturmaya gerek yoktur” denilerek işlem yapılmadığını belirten Benli, Ayrıca mahpus çocuklu annelerin yaşamış oldukları sorunlara çözüm üretilmediğini ifade etti. LGBTİ+’ların da nefret suçlarına maruz kalmaya devam etiğini belirten Benli, LGBTİ+’ların yaşadıkları ayrımcılık ve nefret suçlarında failin cezasız bırakıldığı örneklerin oldukça fazla olduğunu söyledi.
BİR AYDA 37 MAĞDUR KADIN BAŞVURUSU
2021 Yılında Kasım ayında İHD Mersin Şubesi’ne yapılan başvurulardan 37’sinin kadın başvurusu olduğunu söyleyen Benli, başvuruları şöyle sıraladı: Kadın cezaevlerinden hak ihlallerine ilişkin (15), mobbinge uğrayan (5), kolluk baskınlarında çocukların rahatsızlığını belirten (1), vatandaşlıktan çıkarılma (1), çocuk kavgası (2), çocuk istismarı (1), tehdit (1), intihar (1), LGBTİ+ (2), hasta çocuklar için (1), şiddete maruz kalma (3), İstanbul Sözleşmesi basın açıklamasından alınan ceza (3), hak ihlali (1)
Kadına yönelik şiddete karşı en etkili yolun kadınların mücadelesi olduğunu ve bu mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceklerini söyleyen Benli, ‘İstanbul Sözleşmesi bizim’ demekten vazgeçmeyeceklerini söyledi. Benli ayrıca kadın mahpuslara dernek olarak kart gönderme kampanyası başlattıklarını belirtti.