Vurun abalıya!
Onlar-biz ayrımı üzerine ne çok düşündük senelerce.
Avrupalılar onlar, Ortadoğulu veya Şarklı bizler.
Onlarda eleştirel akıl var, felsefe var…
Bizde itaat, inanç ve tasavvuf var…
Onlarda düello var…
Bizde pusu var…
Onlarda birlikte hareket etme, birlikte başarma var…
Bizde bir kurtarıcı bekleme, her şeyi bir kişiden bekleme var…
Onlarda demokrasi var…
Bizde yarı demokrasi, ekseriyet tek adamlık var…
*
Biz, hiç biz olamadık.
Hep bir kişi bekledik, gelsin o bir kişi bizi kurtarsın diye.
Çünkü bir ülkeyi, bir kişinin batırabileceğine inandık hep.
Bir ülkeyi, topluca, hep beraber, hepimizin ufak tefek sorumluluğuyla batırdığımızı düşünmedik hiç.
Mutlaka, bir sorumlu, bir suçlu, bir günah keçisi bulduk.
E haliyle hep bir kurtarıcı aradık.
*
Bir kişi gelecek…
Bir kişi gidecek!
Tüm siyasal geçmişimizi, seçimlerimizi hep bunun üzerine kurduk.
*
İşte bugün de yaşadığımız bu değil mi?
Tayyip Erdoğan, tek kişi…
Bir kesim o tek kişi kalsın diyor, o tek başına bizi kurtardı diyor.
Bir kesim, o tek kişi gitsin diyor, o tek başına ülkeyi batırdı diyor.
*
Ekrem İmamoğlu, tek kişi…
Bir kesim o tek kişi gelirse ülkeyi kurtarır diyor…
Bir kesim o tek kişi gelirse ülkeyi batırır diyor…
*
Demokrasiden söz eden yok.
Katılımdan söz eden yok.
Hukuktan, anayasadan, gelenekten söz eden yok.
Etik değerlerden söz eden yok.
Meclisten, ortak akıldan, ekip çalışmasından, ideolojiden, sınıfsal ve sosyal faktörlerden, tarihsel ve kültürel bağlamlardan, ekonomik bağlamlardan, partilerden, siyasal düşüncelerden, toplum sözleşmelerinden söz eden yok.
Varsa yoksa tek kişi gelsin, kurtulalım!
Tek kişi gitsin, kurtulalım!
*
Bütün dünyada ülkeler bir şekilde monarşik rejimlerden tek adam rejimine, oradan iyi kötü demokrasiye evrilmiştir ama bu evrimleşme süreci bizim gibi Şark toplumlarında henüz tamamlanamadı.
*
1923’te padişahlığı kaldırdık.
Cumhuriyet’e geçtik.
1950’de çok partili temsili demokrasiye geçtik.
Ama tek insan gitsin kurtulalım…
Tek insan gelsin kurtulalım…
İkilemi hiç bitmedi.
*
Atatürk karşısında Fethi…
İnönü karşısında Menderes…
Menderes karşısında bir başkası…
Demirel karşısında Ecevit…
Ecevit karşısında Demirel…
Özal karşısında İnönü…
*
Geldik son çeyreğe…
Erdoğan karşısında Baykal ya da Bahçeli.
Erdoğan karşısında Muharrem…
Erdoğan karşısında Kılıçdaroğlu…
Bugün?
Erdoğan karşısında Ekrem…
*
Bir kişi gitsin, bir kişi gelsin!
*
100 yıl içinde demokraside gelip gelebileceğimiz nokta bu.
*
Bugün CHP içinde yaşanan Kılıçdaroğlu-Ekrem-Eczacı Özgür çatışmasını da biraz buradan okumak gerekiyor.
Günlerdir Halk TV, Tele 1, Sözcü TV üzerinden yürütülen tartışmalara bakın.
Kılıçdaroğlu’nu hedef alan kadrolu yorumcuların sözlerine bakın.
Bu tartışmalarda…
Atatürk var mı?
Laiklik var mı?
Sınıfsal çatışmalar var mı?
Sosyal, ekonomik, kültürel meseleler var mı?
Güncel hayata ilişkin bir şey var mı?
Vatandaşın derdi var mı?
Vatandaşın sorunu var mı?
Yok!
*
Ne var?
*
Kılıçdaroğlu 11 seçim kaybetti, 13 seçim kaybetti, 15 seçim kaybetti lafları var, bir.
Anketlerde biz öndeyiz lafları var, iki.
*
İşte yukarıda özetlemeye çalıştığım, tek insancılık, tek adamlık alışkanlığının tezahürü bu laflarda saklı.
*
Kılıçdaroğlu’nu kaybedilen her seçimden tek sorumlu tutmak!
Oysa tüm o seçimlerde, oylanan tek başına Kılıçdaroğlu değildi ki….
Kılıçdaroğlu babamızın oğlu değil, hanedan değil, bir şey değil.
Bizler tüm o seçimlerde Kılıçdaroğlu’na mı oy verdik?
Yoksa demokrasiye, laikliğe, adalete, devrimciliğe, ilericiliğe, eşitliğe mi oy verdik?
Yarın seçim olsa, Ekrem babamızın oğlu değil ki…
Ekrem’e oy vermeyeceğiz.
Demokrasiye, laikliğe, adalete, devrimciliğe, ilericiliğe, eşitliğe oy vermek için Ekrem’e oy vereceğiz.
Eczacı Özgür cumhurbaşkanı adayı olsa ona bile, sırf demokrasi için, laiklik için oy vereceğiz.
*
Şu hâlde ortada ağır bir yenilgi varsa neden tek günahkâr Kılıçdaroğlu?
Şu an hâlâ mecliste olan, kimileri partiye de çöreklenen vekiller suçlu değil mi?
Tam seçim zamanı depremzedeye ana avrat söven CHP’li suçlu değil mi?
Sendikaların, derneklerin içini boşaltan, oralarda boş boş oturanlar suçlu değil mi?
Hayatında bir kez bile bir gençle konuşmamış, bir kez bile bir gencin fikrini etkilemeye çalışmamış kişi suçlu değil mi?
Mahallesinde, okulunda, işyerinde, apartmanında, kaldığı otelde, bindiği otobüste gericilikle karşılaşıp da sesini çıkarmayan suçlu değil mi?
*
Bir ülkeyi, bir toplumu tek kişi, tek adam batıramaz.
Tek kişi, tek adam kurtaramaz.
Bir ülkeyi, bir toplumu, kitleler batırır.
Kitleler, onların sınıfsal duruşu, politik duruşu kurtarır kurtaracaksa.
*
Ne diyordu Brecht?
“Seni köleler kurtaracak, kurtaracaksa.
Ya hep beraber ya hiçbirimiz…”
*
Ta seçimden sonra kabul ettim:
Dedim ki, seçim yenilgisinin birinci sorumlusu Kılıçdaroğlu.
Onda mutabıkız.
Şimdi de ekliyorum:
Verdiniz fermanı madem, ille de kelle lazımsa Kılıçdaroğlu’nun kellesini alalım ama iğnenin ucunu da kendimize batıralım.
Biz bu ülkenin solcuları, Atatürkçüleri, demokratları olarak ne yaptık, sosyal medyadan kibirli kibirli konuşmaktan başka!
*
Eğer kurtuluş bir kişide olabiliyorsa…
Partiye murtiye ne gerek var, değil mi?
Kursun bir parti Ekrem, olsun Cumhurbaşkanı adayı…
Ya da eczacı Özgür bir parti kursun, Ekrem’i de Cumhurbaşkanı adayı yapsın, vallahi de verelim oyumuzu, billahi de verelim…
Yok eğer kurtuluş bir kişiyle olmuyorsa, ney derdimiz?
*
Yoksa, belediye başkan adayı belirleme, milletvekili adayı belirlemede parti lazım olacak, onun için mi bu kavga?
*
Lafın özetinin özeti:
Tek insan, tek adam gitsin…
Öbür tek insan, öbür tek adam gelsin meselesi biz Şarklıların içinden çıkamadığı handikaptır.
Bakalım CHP tabanı bu handikaptan nasıl çıkacak?
Parti bölünecek mi?
*
Gerçi bu soruyu sormadan önce şunu sormak gerekirdi galiba:
Eğer mahkeme, Ekrem’e ceza verirse, eczacı Özgür mahkeme kararını tanıyacak mı tanımayacak mı?
Hani CHP kurultayıyla ilgili davada ne diyor eczacı Özgür:
“Ben o mahkeme kararını tanımam!”
*
Ekrem’e mahkemece ceza verilir de cumhurbaşkanlığı adaylığının önü kesilirse o kararı da tanımam diyecek mi eczacı Özgür.
Öyle ya o da mahkeme, o da mahkeme.
O mahkemeyi tanımam, bunu tanırım, öbürüyle de sadece merhaba merhaba diyemezsin ki…
Ya mahkemeleri tanırsın…
Ya tanımazsın.
*
Yarın Ekrem’e, sırf aday olamasın diye mahkeme ceza verirse ne olacak.
Eczacı Özgür, “Ben bu kararı tanımıyorum” diyecek mi?
Derse ne olur?
*
Bakalım…