Şairlere görünür mü ölüm
Sahi; sanki başka dünyadanmış gibi yazan şairlere, yazarlara görünür mü ölüm? Ne dersiniz dostlar?
Pankreas kanseriydi ya; 7 Haziran 1987’de, 47 yaşındayken henüz, İstanbul’da, ölmeden birkaç saat önce son şiirini yazdı Cahit Zarifoğlu, “Ölüm” isminde…
“Ölüm başucumda!
Bir melek elini uzatıyor bana...
Yapayalnız bir yolculuk!
Ruhların beklediği bir yer var orada...
Bir sığırgözü gibi bakıyor bana ölüm!
Neden örtülerin altındasın?
Hadi çık görün...
Zaman yol alıyor.
O saat, ahh o saat!
Kim bilir nerede konaklar?
Şatom kararıyor,
Ay ışığında mezar...
Lambayı yak anne!
Üşüdü parmaklarım!
Gidiyoruz azaaar azar...
*****
Görünür sanırım, bu kadar hassas ve narinken yürekleri hele...
Buyurun, Dünya edebiyatının önemli şair ve yazarlarının ölümlerinden hemen önce son anlarında söyledikleri sözlere…
Ahmet Haşim’le başlayalım isterseniz. Hani şu, günümüz Türkçesine “Geleceğin Şafağı” olarak çevrilen Fecr-i Ati edebiyat akımının öncülerinden. 1908 Özgürlük Bildirisi’yle Servet-i Fünûn dergisinin çevresinde toplanan gençlerin kurduğu edebiyat topluluğun en önemli üyelerinden, şair, yazar…
Henüz 46 yaşında, 4 Haziran 1933’te İstanbul’da vefat eder ya Ahmet Haşim; vefat etmeden 17 gün önce, 17 Mayıs 1933’de yapar tek evliliğini, bakıcısı Zarife Özgünlü ile…
Ahmet Haşim, “Güzin” diye çağırır Zarife Özgünlü’yü. Arkadaşları sonrasında eşi olacak ve sadece 15 gün evli kalabilecekleri bakıcısı Zarife Özgünlü’yü pek güzel bulmasa da Ahmet Haşim O’nun için "O, bulunmaz bir kadındır, siz onu bilmezsiniz." der hep…
Öleceği günün yani 4 Haziran 1933 tarihinin sabahında kalkar da, "Yârin dudağından getirilmiş / Bir katre âlevdir bu karanfil / Rûhum acısından bunu bildi!" şiirini yazar ve tuvalete gitmek için yerinden doğrulmaya çabalar. Zarife hanım, kıymetli eşi Ahmet Haşim yere çıplak ayakla basmasın diye terliklerini ayaklarına geçirmeye çalışır. Ha ayağına terliklerini geçirdi, ha geçirecek; zor durumdaki Ahmet Haşim, “Aman!” der, “Aman hanım, bırak şu terlikleri!” ve yatağa yığılır, iyi mi... Son sözleridir bunlar Ahmet Haşim’in. Ne kadar basit ve ne kadar hüzünlü değil mi?
*****
Çocuk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan “Oz Büyücüsü” kitabıyla kendinden söz ettiren L. Frank Baum’un son sözü, “Şimdi bataklık kumunu aşabilirim!” olmuştur…
“Uzun zamandır şampanya içmemiştim!” der mesela, kısa öykü türünün en başarılı yazarlarından Anton Çehov, ölmeden hemen önce, son sözünde…
Daha çok “Tom Sawyer'ın Maceraları” adlı ünlü çocuk romanının yazarı olarak bilinen Amerikalı mizahçı, yazar ve öğretmen Mark Twain; kızı Clara’ya, “Hoşça kal Clara, eğer tekrar görüşebilirsek!” der…
Fransız şair, film yönetmeni Jean Cocteau, adeta ölümü kabullenir son sözünde: Doğumumdan itibaren ölümüm, yürüyüşüne başlamıştı. Bana doğru geliyor, acele etmeden. Zamanı geldi…
“Daha fazla ışık…”demiştir Alman hezarfen, edebiyatçı, siyasetçi, ressam ve doğabilimci olan Johann Wolfgang von Goethe de son sözünde… Ölümünden bir gece önce gelini ile optik üzerine bir tartışma yapar ve ölümünden hemen önce söyler bu sözü. Belki de, daha fazla ışık için panjurların açılmasını ister; bilemem…
Hem 1925'te Nobel Edebiyat Ödülü'nü hem de 1938'de Pygmalion ile Oscar'ı alarak, bu iki ödülü de alabilen ilk insan olan, Sosyalizm ve kadın haklarının koyu bir savunucusu oyun yazarı George Bernard Shaw da, ölüm döşeğinde son yolculuğunu bayağı kolaylaştırmış olacak ki “Ölüm kolay, komedi zordur!” demiştir…
Amerikalı şair, yazar Emily Dickinson, bu dünyaya veda ederken adeta romanlarından bir alıntı gibi kurar son üç kelimelik cümlesini: Gitmeliyim, sis yükseliyor…
Son olarak Norveçli bir ailenin çocuğu olarak Galler’de doğan şair, roman ve kısa öykü yazarı Roald Dahl’ın ölümünden hemen önceki son sözünü aktarayım müsaadenizle dostlar. Hani şu filme de uyarlanan “Charlie'nin Çikolata Fabrikası” adlı kitabın yazarı… Efenim Roald Dahl’ın son sözlerinin, kitaplarından çıkıp gelen “Bilmelisin ki korkmuyorum. Sadece hepinizi o kadar özleyeceğim ki!” gibi mükemmel sözler bütünü olduğu düşünülür. Hayır, aksine, bilincini kaybettiği düşünüldüğünde gidişini rahatlatmak için bir hemşirenin morfin enjekte etmesinin ardından şu sözleri fısıldamıştır: Siktir…
*****
Edebiyat mı? Bence normallik değil. Binyıllardır sürekli konuşulan evrende farklı şeyler söyleyebilmek. Olmamalı da…
Deliliği geçip, dâhiliğe giden yolda; arada, Araf'ta…
Limitler zorlandı mı; ya deliliğe giden yolda, ya dâhiliğe giden yolda. Bu kadar kötüyken insanlar; ikisi de insanlardan uzakta, kendinle baş başa…