ZAFERİN 100 YILINDA ÜLKEM
Bir aralar hükümet yetkilileri sürekli Cumhuriyetin yüzüncü yılına yönelik vurgu yaparak, eğitim 2023, ekonomi 2023… bilmem şu ,bilmem bu 2023…. gibi vizyonlar açıklıyorlardı.
Ne var ki bunca yıldır,2023’e doğru atılan hiçbir adım anayasasında “Türkiye Cumhuriyeti çağdaş, laik , demokratik, sosyal ve hukuk devletidir” diye yazılı bir anlayışa göre yapılmadı /yapılmıyor.
Kuruluşu mazlum devletlerin rehberi, emperyalistlerin tekrar tekrar okumaları gereken tarih dersi olmuş Türkiye Cumhuriyetinin, daha medeni ve hukuk devleti yolunda ilerlemesine dair bu vizyonlar ile atılmış hiçbir adım olmadığı gibi, Cumhuriyetin tüm kazanımları ve değerleri ise yirmi yıldır tarumar edildi.
Dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş savunmalarla ve savaş taktikleri ile elde edilmiş savaş meydanlarında ki zaferin ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti ise 15 yıl gibi kısa bir zamanda, eğitim, ekonomik ve hukuk alanında ki atılımlarla “mucizeler yaratan” bir devlet olduğunu gösterdi.
Ancak Atatürk’ün kitabında mucize diye bir şey yoktur. Akıl ve bilimsellik vardır…O bir dâhidir. O, sadece askeri alanda bir dahi olmanın ötesindedir. O sosyal, ekonomik, hukuk ve eğitim alanlarında da birer dâhidir. Çünkü O, O’na anlatılanlarla yetinmemiştir. Çok ve daha çok okuyarak geçmiş yüzyılların sosyolojisini, felsefesini, hukukunu anlamış, yaşadığı yüzyılın içinde olduğu durumu karşılaştırmalı görebilmiş, analitik zekaya sahip bir önderdir.
Dolayısıyla böyle bir askeri dehanın bu şekilde beslenmesi ile Anafartalar, Samsun, Erzurum, Sivas, Sakarya, Dumlupınar’dan süzülüp gelen zekasını ve eşitliği, hakkı bilen bir ruha sahip olduğunu, çağdaş, laik, sosyal ve hukuk devleti olmasını sağlayan devrimleri hayata geçirmesi ile de görmüş olduk.
Bugün, 2023’ e birkaç ay kala ,Büyük Taarruzun ve Zaferin 100. Yılında ülke, Atatürk’ün önderliğinde kazanılan tüm bu değerleri tırpanlanmış, ülke talan edilmiş, 85 milyonun 80 milyonu açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşar hale getirilmiş, tüm sosyolojik ve ahlaki değerlerini kaybetmiş, bilimden ve akıldan uzaklaştığı için de yarının ne getireceğini kestiremez duruma düşürülmüştür.
Geçen yüzyılda tam bağımsız bir Türkiye için canını vermiş bu toprakların hiçbir evladının kabul edemeyeceği ve ruhlarını huzursuz edecek her türlü kirlilik bugün olağan hale getirilmiştir.
Öyle ki ülkede yıllardır yaşanan ve fakat bir haftadır daha da ortalığa saçılan kirlenmişliği ve yok oluşu bambaşka yaşam tarzlarına sahip iki kadının yaşadıkları üzerinden daha net görüyoruz
Büyük Taarruzun Zaferini kutladığımız bugün, bir asırlık geçmişin ve Cumhuriyetin ne çok kazanımını kaybetmiş olduğumuzu daha iyi anlamış oluyoruz .