MİGRENLE SAVAŞAN BESİNLER
Migren; binlerce yıldan beri bilinen, günlük yaşamı engelleyici baş ağrılarının ve çok sayıda motor bozuklukların eşlik ettiği yaygın bir nörolojik bozukluktur. Migren atakları normal baş ağrılarından farklıdır. Daha acı verici olma ve daha fazla mide bulantısı, kusma, görüş problemleri, ışığa, kokulara ve seslere karşı aşırı hassasiyet, ellerde ve ayaklarda karıncalanma-uyuşma gibi fiziksel etkilere sahip olma eğilimindedir. Migrenin görülme sıklığının artmasıyla birlikte migreni tetikleyen faktörlerin rolü ve tetikleyici besinler tartışılır hale gelmiştir.
Stres, regl dönemi, yetersiz veya aşırı uyku, hava değişiklikleri (nem, rüzgar, basınç), öğün atlama, alkol (özellikle şarap, bira), koku (parfüm, keskin kokulu kimyasallar), parlak ışıklar, sigara dumanı, yükseklik, öksürük ve bazı yiyecekler migreni sıklıkla tetikler. Beslenme özellikle çocuklarda ve adölesanlarda ağrının çok önemli tetikleyicisidir. Genel olarak, migren tetikleyicilerini değerlendiren çalışmalarda en sık bildirilen tetikleyici oruç tutmaktır; bunu çikolata ve alkol alımı izlemektedir. Baş ağrısını tetiklediği öne sürülen ana kimyasallar arasında monosodyum glutamat (MSG), oktopamin, nitrat, nitrit, tiramin, feniletilamin ve histamin gibi aminler bulunmaktadır. Tiramin özellikle çedar gibi peynirlerde, feniletilamin çikolatada, oktopamin turunçgillerde ve histamin kırmızı şarap ve birada bulunmaktadır. Kafein bağımlılığı ve aşırı kahve tüketimi de artan baş ağrısı ve migren ile ilişkilidir. Açlık ve öğün atlamak da migren hastalarında ağrının tekrarlamasına neden olan faktörler arasındadır. Baş ağrısı olan bazı hastalarda alkol tüketimi tolere edilemeyebilir ve önemli bir tetikleyici olabilir; bu nedenle hastaların alkolden uzak durmaları önerilir. Gıda boyası ve botulizmin önlenmesi için kullanılan sodyum nitrit bazı hastalarda baş ağrısına neden olabilmektedir. Besin tetikleyicileri etkilerini serotonin ve norepinefrin salınımına aracılık ederek, kan damarlarında daralmaya neden olarak veya beyin sapı ve kortikal sinir yollarını doğrudan uyararak gösterebilmektedir. Bu durumda diyetten besin tetikleyicileri çıkarılarak tedavi başlatılabilir.
Bazı besinleri tüketmek migren ataklarını önlemeye yardımcı olabilir. Yağı sınırlamak ve düşük glisemik indeksli bir diyet denemek gibi beslenme alışkanlıklarındaki değişiklikler migren ataklarını önlemeye yardımcı olmaktadır. İşlenmiş gıdalardan tamamen kaçınılması zor olsa da bunlardan uzaklaşmak ve işlenmemiş besinlerden zengin beslenmek, tatlandırıcı ve koruyucu içeren besinlerden uzak durmak gerekir. Yapılan araştırmalar, magnezyumun migreni rahatlatabileceğini göstermektedir. Magnezyum açısından zengin besinler arasında koyu yapraklı yeşillikler, avokado, ay çekirdeği, kabak çekirdeği, badem, brokoli, patates, fasulye, et, süt, balık, kuru baklagiller ve tam tahıllar bulunmaktadır. Araştırmalar, artan omega-3 yağ asidi alımının migren hastalarına yardımcı olabileceğini göstermektedir. Omega-6 ve omega-3 yağ asitlerinin alımı arasındaki dengenin inflamatuar yanıtları azalttığı ve trombosit fonksiyonunu iyileştirdiği öne sürülmüştür. Bu nedenle, omega-6'yı azaltan ve omega-3 yağ asidi alımını artıran bir diyet stratejisi migren için faydalı olabilir. Omega-3 yağ asitleri açısından zengin besinler arasında soğuk sularda yaşayan uskumru, ton, somon, sardalye gibi yağlı balıklar ile gölde yaşayan alabalıklar, tohumlar ve baklagiller bulunur. Migrenli hastaların beyin omurilik sıvısında, özellikle de baş ağrısı atağı sırasında sodyum düzeylerinin daha yüksek olduğu gösterilmiştir. Düşük sodyumlu bir diyetin yaşlı bireyler için koruyucu olduğu gösterilmiş olsa da, sodyum alımı spesifik hasta popülasyonlarına göre ayarlanmalıdır. Örneğin, hipertansiyonu olan hastalar için düşük sodyumlu bir diyet uygun olabilirken; düşük kan basıncı veya düşük beden kitle indeksi olan hastalarda normal-yüksek sodyumlu bir diyet uygun olabilir. Ketojenik diyetlerin de migrenli bazı kişilerde faydalı olduğu bildirilmiştir; ancak beslenme eksikliklerinden kaçınırken optimal fayda sağlamak için bu tarz diyetleri sürekli değil de belirli bir süre boyunca uygulanması önerilmektedir.