Ense Tıraçı
Hatırlayacağımız üzere;
“Gitmek mi zor kalmak mı zor?
O sabahı sen bana sor” diye hepimizin bildiği bir şarkımız vardır.
Albert Camus ise, “Düşüş şafakla birlikte başlar.” diyordu.
Bulanıklaştırılmış bir yaşam bu. İnsanlar düşüncelerini rahatça açıklayamıyorlar. İnsanlık geriye doğru gidiyor. Bu evrende; kişiliğimiz, doğa, galaksiler, her şey gittikçe büyüyen bu geriye doğru gidişten payını alıyor fazlasıyla.
Adına yaşamak dediğimiz şey, dünyanın bir avuç büyüklüğündeki bir köşesinde yaşlanıncaya dek didinip durmak demek mi? Bu dünya üzerinde başka türden bir yaşam sürmek olanaksız bir şey mi?
Gönülden bağlanma çoktan kalkmış bir trenin adı artık. Gülüşler bir yokluk kenti olmuş. Çocukluğumuza sunulmuş gülücüklerin anıları, ölünceye dek silinmez belleğimizden oysa.
Önünüze dikilirler ve yolunuzu değiştirmek zorunda kalırsınız. Sevdiğiniz, size güvenen insanlar zarar görmesinler diye.
Demokrasi salt seçim sandığı ve seçmenin kullandığı oy pusulasına indirgenemez. Futbolda kaleye giren bütün topların gol olarak değer kazanmadığını, bazılarının kurallar gereği geçersiz sayıldığını görüyoruz.
Laiklik birlikte yaşama ilkesidir. Kendimizden olmayana saygılı davranmalı ve insanları eşit görmeliyiz. İnsanlar nedense birbirlerine hep kötü davranırlar ve hep ihtiyaçlarından daha fazlasını isterler. İhtiyaçlarından fazlasını elde etmeleri içlerindeki boşluğu daha da büyütür ve bu boşluk daha da fazlasını istemelerine yol açar.
“Adalet diye bir şey vardır, ama onu her zaman göremeyiz” der Jules Renard. Uzay çağında yaşıyor olsak da, eşitsiz bir savaşta hurda robotlara yenik düşüyoruz biz insanlar.
Belki de işin gizi, yeniliklere sonuna dek açık olmakla birlikte aynı zamanda kendisi olarak kalabilmekti. Kaçımız kendimiz kalmayı başarabildik yaşam denilen savaşta.
Nasıl futbol sadece futbol değilse, dolar da sadece dolar değildir ve ense traşı da sadece bir traş değildir.
Faizler düşüp döviz, altın ve fiyatlar yükseldikçe, alan da mutsuz, satan da mutsuz, üreten de.
Dünyayı fethettikleri iddiasında bulunanlar, her ne kadar kendilerini usta olarak tanıtsalar da, aslında onlar birer fırsatçıdan başka bir şey değiller.
Her gidiş benliğinizde bilinmezlikler barındırsa da, bazı gidişlerde size “Güle güle” diyecek insanlar bulunmaz yanınızda.
Gitmesi gerekenler, gözünüzün gördüğünden fazlasını görmenize izin vermezler. Hepimiz aynı gemideyiz, ama aynı kamarada olmadığımız kesin. İçinde bulunduğumuz çöl giderek büyüyor, çölleşme giderek derinleşiyor.