Yazıyı uzun tutacak değilim.
Bir çift lafım var, söyleyip bitireceğim.
*
Türkiye'de 20 yıldır hayatın her alanında etkin olan, iktidarda olan siyasal İslamcıların dilinden Atatürk düşmez oldu.
Eskiden Atatürk'e söverlerdi...
Şimdi Atatürk diyorlar da başka şey demiyorlar.
*
Fakat İslamcının Atatürkçülüğü de demokratlığı gibi.
20 sene önce demokrasi diyorlardı, bugün siyasal İslamcı partilerin lider kadrosunda, derneklerinde, gazetelerinde demokrasinin d'si yok.
Çünkü demokrasi bir tramvaydı, binildi.
Durağa gelince inildi!
*
Fakat Türkiye'de her şeye rağmen ilerici, laik bir damar da var.
İnatçı bir damar.
O damarı ne yapmalı?
*
Atatürkçülerin kafası karışık.
Atatürkçüyüm diyenlerin büyük kısmı duygusal.
Akıldan, bilimden, çağdan uzak.
Kim Atatürk'ten söz ederse bizim saf Atatürkçü ona sempati duyuyor.
Hele bir de araya Türklük, Kürtlük meselesi girmişse tamam...
İslamcının, tarikatçının, cemaatçinin, hatta elverirse cinci hocanın bile Atatürkçü olduğuna inanıveriyor.
*
Siyasal İslamcı bunun farkında.
Laiklik demiyor Atatürk diyor.
İlericilik demiyor Atatürk diyor.
Kadın erkek eşitliği demiyor Atatürk diyor.
Demokrasi demiyor Atatürk diyor.
Bilim, fen, çağdaşlaşma, felsefe demiyor Atatürk diyor.
Tevfik Fikret'ten tut günümüz aydınına kadar bu topraklarda laiklik davasını güden her aydına küfür ediyor, onlara cihat açıyor ama Atatürk diyor.
*
Laiklik başta olmak üzere bazı değerler Atatürkçülüğün son durağıdır.
Bütün bunları yaşama geçirmedikten sonra Atatürk desen ne olur demesen ne olur?
Atatürkçülük sadece bir isim midir?
Yoksa Türkiye'nin 200 yıllık uygarlık mücadelesi midir?
*
Atatürkçülerin büyük kısmı duygusal.
Siyasal İslamcı Atatürk diyor, bizim Atatürkçü siyasal İslamcının partisine gitmeye heves ediyor.
*
Siyasal İslamcıdan demokrasi bekleyen demokrat, demokrasi tramvayı malum durağa gelince boyunun ölçüsünü almıştı.
Bugün yeni tramvay Atatürkçülük mü?
İslamcı açısından Atatürkçülük bir tramvay binmesini bilmeli, son durağa gelmeden inmesini bilmeli mi?
*
Büyük devrimciyi saygıyla anıyorum.