“Saraydan partiler dizayn ediliyor”

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin Mersin Yenişehir’de düzenlediği ‘Birinci Vazifen’ mitinginde konuştu. Dervişoğlu, “Türkiye’de yargı siyasete, siyaset de yargıya zimmetleniyor. Saraydan, partiler dizayn ediliyor. Milletimizin dövizleri, rezervleri de kendi çıkardıkları yangına su diye dökülüyor. Sonra yangını söndürecek uçak, okullara sabun koyacak para bulamıyorlar” dedi.

“Saraydan partiler dizayn ediliyor”


Mitingde, Dervişoğlu’ndan önce tüm parti kurmayları sahneye çağrıldı. Ülkü Ocakları eski Genel Başkanları Alişan Satılmış ve Hakan Ülser de mitinge katıldı. Dervişoğlu’nun sahneye çıkışıyla birlikte vatandaşlar “Ne mutlu Türküm diyene” ve “İktidara doğru Dervişoğlu” sloganları attı. Dervişoğlu, bu sloganlara karşılık olarak “Sevdim bu sloganı. Sizden önce yüzde 30-40’ı, ardından da bu ülkeyi yönetecek yüzde 50’yi talep ediyorum” dedi.

Dervişoğlu vatandaşları selamladıktan sonra özetle şunları söyledi:

“Açlık sınırının 30 bin lirayı aştığı, yoksulluk sınırının ise 90 bin liraya yaklaştığı bir ülkede, 22 bin lira asgari ücret, 15 bin lira emekli maaşı bu millete reva görülemez. Bizim yönettiğimiz Türkiye’de açlık sınırının altında bir asgari ücret, asgari ücretin altında emekli maaşı olmayacak. Hakkı gasbedilen emekçilerimizin ve emeklilerimizin hak ve hukuklarını sonuna kadar savunup, teslim edeceğiz. Şimdi biliyorum ki bana, bekara eş boşamak kolaydır diyecekler. Ben de onlara diyeceğim ki, aslında bu ülkeyi yönetmek kolaydır. Çalınmazsa, çırpılmazsa, israf edilmezse bu topraklar üzerinde yatağa aç giren çocuk, tenceresini kaynatamayan emekli kalmayacaktır.

 

“GÜNAHLARININ KEFARETİ AHİRETE KALMAYACAK”

 

Kardeşlerim. O kadar doymaz, o kadar yetinmez haldeler ki, hiçbir yetki bunlara yetmiyor, milletin hiçbir tercihi umurlarında olmuyor, uyarılara aldırmıyor, eleştirileri umursamıyorlar. Ama emin olun, korkuyorlar, ‘Yeter artık’ diyenlerden korkuyorlar. O kadar çok korkuyorlar ki, hürriyet diyen, Cumhuriyet diyen, ne mutlu Türk’üm diyenlerden, işçiden, emekliden, gençlerden, kadınlardan, senden, benden, biz olmamızdan korkuyorlar. Sanıyorlar ki, ‘başarılıyız’ dediklerinde, beceriksizlikleri görülmeyecek. ‘Yaptık ettik diye reklam yaptıkça’, o kumdan kaleleri ayakta kalacak. Seçimle kazanamadıklarını, gasp ettiklerinde, muzaffer olacaklar, eğip büktüklerinde, adil olacaklar. Ve sanıyorlar ki, bu memleketin başına kendilerini kayyum diye atayınca devirleri daim olacak. Burada Mersin’den söz veriyorum: Ben Müsavat Dervişoğlu, korktukları ne varsa başlarına getireceğim. Günahlarının kefareti ahirete kalmayacak. O hüküm verilecek, altında da işte bu kardeşlerimin, Türk milletinin mührü olacak.

 

“TÜRKİYE’Yİ YAKACAK ATEŞİ Mİ HARLIYORSUNUZ”

 

Şimdi de Terörsüz Türkiye ambalajıyla; ahlaksız, izansız, akılsız ve vatansızca hareket ederlerken Apo denen cani teröristbaşından aldıkları aklı, ‘devlet’ aklı diye kabul edelim istiyorlar. Evlatlarımızın katillerini, o katilleri kutsayanları, bağrımıza basalım istiyorlar. Öyle yağma yok! Hangi devlet, kendine 50 sene silah sık anları muhatap alır? Hangi devlet, 40 bin kişinin katilini muhatap alır? Hangi devlet, aklını, amaçlarını, silahlarını, yöneticilerini çoktan taşımış, İçi boşaltılmış bir örgütün silah bırakma masallarına inanır da, 300-500 teröriste hoş geldin törenleri düzenleyip, on binlerce teröristin varlığına göz yumar Mangalda kül bırakmayanlara soruyorum, Mangalda yakılan hurda silahlara kanmaya meyilli akılsızlara soruyorum! Türkiye’yi yakacak ateşi mi harlıyorsunuz? Türkiye’yi yakmaya yeminli bölücüleri mi tanımıyorsunuz? Söyleyin hangisidir?

 

“TÜRKİYE’DE YARGI SİYASETE, SİYASET DE YARGIYA ZİMMETLENİYOR”

 

Yerel seçim bittiği günden beri, Kazanamadıklarına çökmeyi, elde edemediklerini gasp etmeyi alışkanlık haline getirdiler. Bu konuda hep ilkeli durduk, ilkeli davrandık! Türkiye, bir kayyum siyasetiyle yönetilemez dedik. Türkiye, iktidar partisinin keyfi olsun diye, danışman, müteahhit, siyasetçi, mafya, çete, sahte cemaat ilişkileri payidar olsun diye, kayyum rejimiyle yönetilemez dedik. Bunu artık sadece bir rant aracı olarak değil, Bir şantaj malzemesi olarak kullanıyorlar. Ya çökerim ya da rozetini değiştir diyorlar. Bu bir eşkıya yöntemidir, bu bir çete yöntemidir. Bu bir şantaj siyasetidir. İşte bu şantaj siyasetiyle Türkiye’de yargı siyasete, siyaset de yargıya zimmetleniyor. Saraydan, partiler dizayn ediliyor. Milletimizin dövizleri, rezervleri de kendi çıkardıkları yangına su diye dökülüyor. Sonra yangını söndürecek uçak, okullara sabun koyacak para bulamıyorlar. Koca bir eylül ayını geride bıraktık. Milyonlarca evladımız okula başladı, üniversiteye kayıt yaptı. Kim el uzattı onlara? Boğazından kesip, çocuğunun okul taksitini ödeyen, Kursa yollayan, yurt, ev tutan ailelere kim sordu nasılsın diye? Kimse… Kimse sormadı. Hiçbirimizin çocuğunun, yoksulluğu, yoksunluğu, hayalleri, umutları, umutsuzlukları önemsenmedi. Ne sordular biliyor musunuz? Türk müsünüz, Türkiyeli misiniz? diye sordular. Çünkü Kandil haber, İmralı sonuç bekliyordu. Hepsi onlara öğretilen yolda gidiyor, kimi yağmadan payını bekliyor, kimi şantajdan masadan kalkamıyor.” (Haber Merkezi)