“Gerçek bir TİS istiyoruz”

KESK’e bağlı Kültür Sanat Sen Mersin Şube Başkanı Mehmet Budak, hükümetle yetkili sendika arasında yapılacak toplu görüşme süreciyle ilgili açıklamasında, “Yıllardır olduğu gibi bir kez daha iktidarın himayesinde ki, halktan, emekten, hakikatten kopmuş yandaş sendikalarla kapalı kapılar ardında göstermelik müzakereler yapılarak milyonlarca kamu emekçisinin alın teri yine hiçe sayılmak istenmektedir” dedi.

“Gerçek bir TİS istiyoruz”


İLKAY ADALIOĞLU


Memur maaşlarına yapılacak zam oranının belirlenmesi için hükümetle yetkili sendika arasında yapılacak toplu görüşme süreci öncesinde KESK’e bağlı sendikalardan hükümete ve yetkili sendikaya, “gerçek bir TİS istiyoruz” çağrısı gelmeye devam ediyor.

 

“EMEKÇİLERİ KÖLELEŞTİRMEK İSTİYORLAR”

 

Kültür Sanat Sen Mersin Şube Başkanı Mehmet Budak, Eğitim-Sen’de düzenlediği basın toplantısında, “Ülkemiz uzun süredir, ekonomik, siyasal, sosyal ne kadar toplumsal fay hattımız varsa paramparça edildiği, sarsıntıların, bunalımların her alanda derinleştiği bir süreçten geçiyor. Vahşi kapitalizmin hayat bulduğu her ülkede olduğu gibi ülkemizde de bu krizlerin faturası hep emekçilere kesiliyor.  Ülkemizde uzun yıllardır değişen her ekonomi bakanıyla farklı bir ekonomi programı uygulanıyor. Bu programların adı her ne olursa olsun tamamı sermayenin, patronların çıkarlarına hizmet eden programlardır.  Dolayısıyla bize göre yıllardır bu ülkeyi yönetenlerin tek bir programı vardır. O da bize dayatılan emekçilerin köleliğe ve yoksulluğa uyum programdır” dedi.

 

“7 MİLYON İNSAN SIKIŞTIRILDI”

 

Bugün çalışan ve emekli kamu emekçileri olarak ailelerle birlikte 25 milyonluk devasa bir kitlenin geleceğini yakından ilgilendiren önemli bir sürecin arifesinde olduklarını ifade eden Budak, “2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu Sözleşme süreci temmuz ayı ortası itibari ile başlayacak, 1 Ağustos’ta toplu sözleşme masası kurulacak. Buradan bir kez daha belirtmek gerekiyor ki, Mevcut sistemin sadece adı ‘toplu sözleşmedir’.  Bu garabet sistemde masada tüm yetki iktidara, uyuşmazlıkta ise iktidarın gölgesi olan Hakem Kuruluna devredilmiştir.   İktidarın “sendikamız” dediği bir yapının ‘kraldan çok kralcı’ yöneticileri ise 7 milyona yakın kamu emekçisi ve emekli adına masaya tek “yetkili” olarak oturtulmuştur.  Ülkemizin taraf olduğu ILO sözleşmeleri başta olmak üzere uluslararası sözleşmelerle tanınan grev hakkımız yıllardır yok sayılmaktadır. Bu sözleşmelerin iç hukukun üzerinde olduğunu hüküm altına alan Anayasa düzenlemesi ihlal edilmektedir.  7 milyonluk bir kitle İktidar-Hakem-Yandaş yapıdan oluşan Bermuda Şeytan Üçgenin içine hapsedilmiş, üstelik haklarını koruyacak en önemli mücadele aracından yani grev hakkından mahrum bırakılmıştır” ifadelerini kullandı

 

“ARTIK YETER DEME ZAMANI GELDİ”

 

“Böyle bir masadan kamu emekçilerinin, emeklilerin hayrına bir şey çıkar mı?” diye soran Budak sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bunun mümkün olmadığı geçtiğimiz 14 yılda, 7 kez ispatlanmıştır.  Birileri hâlâ hiç sıkılmadan “tarihi başarı, tarihi kazanım” nutukları atsa da kamu emekçileri bugün geldiğimiz noktada derin bir yoksulluk, sefalet, güvencesizlik, angarya çalışma ve umutsuzluğa mahkûm edilmiştir. Yıllardır olduğu gibi bir kez daha iktidarın himayesinde ki, halktan, emekten, hakikatten kopmuş yandaş sendikalarla kapalı kapılar ardında göstermelik müzakereler yapılarak milyonlarca kamu emekçisinin alın teri yine hiçe sayılmak istenmektedir. Buradan tüm kamu emekçilerine ve emeklilere sesleniyoruz. Sevgili kamu emekçileri, sevgili emekliler gerçek, evrensel bir toplu pazarlıkla uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan garabet sistem devam ettiği sürece yaşadığımız sorunların çözülmesi mümkün değildir.  Bugüne kadar ‘yetkili’ sıfatı ile masaya oturan yandaş sendikaların yaptığı toplu sözleşmelerin faturasını maaşlarınızda her yıl daha fazla erime, daha fazla yoksullaşma, daha fazla güvencesizleşme ile ödedik. Ödemeye de devam ediyoruz. Artık yeter demenin vakti çoktan gelmiştir. Bu karanlık tablodan tek çıkış yolu yetkinin asıl sahipleri olan kamu emekçilerinin ve emeklilerinin yaşadıkları hak gaspları için bir araya gelerek, “hak verilmez mücadele ile alınır” ilkesi ile ortak mücadeleyi büyütmesindedir. Biz KESK olarak her zaman olduğu gibi bugün de üzerimize düşen sorumluluğun gereğini yerine getirmeye hazırız.”

 

“HEM İŞÇİYE HEM MEMURA SEFALET TEKLİF EDİYORLAR”

 

KESK olarak, gerçek bir Toplu Pazarlık Sistemi için tüm konfederasyonları, sendikaları kamu emekçilerini birlikte mücadele etmeye çağırdıklarını kaydeden Budak, “Her iki çalışandan birinin açlık sınırının altına itildiği asgari ücretin tüm işçiler, emekçiler, çalışanlar için bir tehdit olarak kullanıldığını görüyoruz.   103 gün boyunca teklif bekleyen, 600 bin kamu işçisine TÜİK’in sanal rakamlarının bile altında yapılan sefalet teklifinin sadece onlara değil hepimize yapılmış olduğunu görüyoruz.  Bu nedenle önümüzdeki süreci yalnızca bir sözleşme süreci olarak değil, emeğin haklarını savunma ve sınıfın kolektif gücünü büyütme süreci olarak ele alıyoruz. Çünkü bugünün Türkiye’sinde emeğin, alın terinin hakkının alınması gereken Toplu İş Sözleşmeleri, Asgari Ücret Tespit Komisyonları ne yazık ki tek bir kişinin iki dudağı arasından çıkacak kararlara bağlanmıştır. TİS masaları grev yasakları, düşük ücret dayatma ve emeğin mevcut haklarını tırpanlama masalarına dönüşmüştür.  Dolayısıyla işçisi, kamu emekçisi, emeklisi, asgari ücretlisi ile hepimizi sefalette, yoksullukta eşitlemeye çalışan bu düzene karşı tek çare emeğin birleşik mücadelesini örmektir. Şimdi, çalışanları, emekçileri karşı karşıya getirmeye dönük böl-parçala-yönet oyunlarını boşa çıkarma, kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz diyerek omuz omuza verme vaktidir.  Bunun için sefalette değil, refahta birleşinceye kadar bir paçası olduğumuz işçi sınıfının, açlık sınırının altına itilen asgari ücretlilerin, emeklilerin, gençlerin yanı başında olmaya, emeğin birleşik mücadelesini büyütmeye devam edeceğiz” dedi.