“Bütçeden hakkımızı istiyoruz” | Güney Gazetesi Mersin

“Bütçeden hakkımızı istiyoruz”

KESK’e bağlı Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) üyeleri, hükümetle yetkili sendika arasında ağustos ayında yapılacak toplu görüşme süreci öncesinde taleplerini dile getirdi. Emekçiler, yoksulluk sınırının altında kalan maaşlarına dikkat çekti.

“Bütçeden hakkımızı istiyoruz”


ABİDİN YAĞMUR

 

2026-2027 yıllarını kapsayacak 8. Dönem kamu toplu sözleşme süreci takvimi ağustos ayında başlayacak. Hükümetle yürütülecek toplu iş görüşmelerinde masada memur kesimi adına Memur-Sen yer alacak.

KESK’e bağlı sendikalar, bu dönemde de toplu sözleşme sürecinin memurlar açısından hüsranla sonuçlanacağı endişesini taşıyor. KESK Mersin Şubeler Platformu ile Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Mersin Şubesi üyeleri Özgür Çocuk Parkında bir araya gelerek toplu sözleşme sürecine ilişkin beklentilerini anlattı.

Eylemde “TÜİK rakamları yalan, yoksulluk gerçek”, “Sefalet dayatmasına karşı mücadele edeceğiz”, “Satış sözleşmesine hayır” yazılı pankartlar açıldı.

 

“ÜCRETLERİMİZ YOKSULLUK SINIRININ ALTINDA”

 

SES Mersin Şube Sekreteri Barış Keskinkılıç, “Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak, 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerine hazırlıklarımız başlamış durumda. Geride bıraktığımız 7 dönem boyunca, imzalanan toplu sözleşme metinlerinin tarihi kazanımlar olarak lanse edilmesine rağmen, emekçilerin geldiği nokta hepimizce malumdur.  Bugün emeğiyle geçinen biz sağlık ve sosyal hizmet emekçileri, ücretlerimizin yoksulluk sınırının altında kalmasıyla derin bir ekonomik çıkmazın içine itilmiş durumdayız. Enflasyon ve vergi yükü altında cüzdanlarımız dolmadan boşalmaktadır. İş yerlerimizde iş barışımız bozulmuştur. Grevli, toplu sözleşmeli sendika mücadelesinin, 200 yıllık emek mücadeleleri tarihinin, sınıf mücadelesinin kazanımları görmezden gelinmekte ve bu durum birilerinin lütfu olarak değerlendirilmektedir. İnsanca yaşamak yerine hayatta kalma emekçilere reva görülmüştür” dedi.

 

“YANDAŞ SENDİKALAR EMEKÇİLERİ DÜŞÜNMÜYOR”

 

Uluslararası sözleşmelerde memurların grev hakkının varlığı esas olduğuna işaret eden Keskinkılıç, “Ülkemiz, taraf olduğu sözleşmelere göre iç hukukunu düzenlemek zorunda olmasına rağmen, emekçilerin çıkarına olacak düzenlemelerde sermayenin tarafında saf tutarak bu sorumluluklarından vazgeçmektedir. Ülkemizde toplu sözleşme pazarlıkları Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu ile düzenlenmiş olup, bu kanundaki grev yasağı emekçileri grevsiz toplu sözleşme yapmaya zorlayarak sendika hakkını sınırlandırmıştır. Bu durum, kamu emekçilerini yasal sınırları çizilmiş bir prosedürün icrasından öteye geçmeyen bir toplu pazarlık sürecine mahkûm etmektedir. Mevcut yapı içerisinde bir tarafta devletin otoriter gücünü elinde bulunduran kamu işveren heyeti, diğer tarafta ise toplu sözleşme müzakere sürecinde hiçbir gücü ya da yaptırımı olmayan kamu görevlileri sendikaları bulunmaktadır. Yetkilendirilmiş yandaş sendikamsı konfederasyon ve bağlı işkolu sendikaları, kamu emekçilerinin çıkarları yerine kamu işvereni gibi davranması nedeniyle kamu emekçileri gerçek bir pazarlık yapamamaktadır. Grev yasağına bağlı güç dengesizliğinin olduğu, özgür olmayan, kısıtlanmış bir toplu sözleşme sürecinin zorunlu tahkimle kesilmesi, pazarlık sürecindeki çatışmalarının artmasına ve sorunların büyümesine yol açmaktadır” ifadelerini kullandı.

 

“YIPRANMA PAYI VE NÖBET ÜCRETLERİ ARTIRILMALI”

 

Sendikamızın toplu sözleşme masasına gönderilmek üzere hazırlanan taleplerin büyük çoğunluğunun, geçmiş dönemlerde iş yerlerinde kurulan sandıklardan çıkan sonuçlardan, şubeler tarafından iş yerlerinde toplu sözleşme amaçlı yapılan toplantı sonuçlarından, anketlerden yani tabandan, emekçilerin bizzat kendisinden geldiğini ifade eden Keskinkılıç sözlerini şöyle sürdürdü:

“Performans, ek ödeme, taban, teşvik, ilave zam değil, tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine yoksulluk sınırı üzerinde emekliliğe yansıyan temel ücret verilsin.  Son toplu sözleşmede ilave ek zam olarak verilen, emekliliğe ve emeklilere yansıtılmayan ve emekliliği daha da hayal hale getiren uygulamaya son verilerek ilave ek zammın emekliliğe ve tüm kamu emeklilerine yansıtılması. Grevli toplu sözleşmeli, özgür pazarlık hakkı içeren sendika yasası çıkarılsın. Sağlık hizmetleri ağır ve tehlikeli işler kapsamındadır. Fiili hizmet süresi yıllık 90 gün üzerinden tam olarak tüm emekçilere ödensin ve geçmiş yılları da kapsasın. Çalışma yaşamının demokratikleşmesinin ilk adımı olarak idarecilerin atanması yönteminden vazgeçilsin. Liyakati uygun olanların aday olacağı ve yöneticilik yapacağı emekçilerin oylarıyla bir ya da iki yıllığına seçimle belirlensin. Nöbet, icap ve fazla çalışma ücretleri 2 kat arttırılsın”