DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde basın toplantısı düzenledi. İstanbul depremi hakkında konuşan Ekmen, “İstanbul’un ve ülkemizin büyük bir deprem riski var ve bu gerçek asla göz ardı edilemez. Deprem, bizim için sadece doğal bir afet değil, aynı zamanda bir beka meselesidir. İstanbul’da hissedilen her sarsıntı yalnızca binaları değil, hafızalarımızı ve geleceğe dair umutlarımızı da sarsıyor. Bu son deprem, açık ve net bir uyarıdır. Bilim insanları uzun zamandır İstanbul’un 7 ve üzeri büyüklükte yıkıcı bir depremle her an karşı karşıya kalabileceğini söylüyor. Bu yalnızca teknik bir uyarı değil, aynı zamanda hepimiz için siyasi ve toplumsal bir sorumluluktur. İstanbul yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın da önde gelen metropollerinden biridir. Ekonomimizin, kültürümüzün, ulaşım ağımızın ve finans sistemimizin merkezi İstanbul’dur. Sanayi üretimimizin yaklaşık yüzde 40’ı bu şehirde gerçekleşiyor; dış ticaretimizin yüzde 60’ı İstanbul üzerinden yapılıyor. Türkiye'nin finans merkezi olan İstanbul; kara, hava ve deniz yollarının da kilit noktasıdır. Aynı zamanda, başta boğazlar olmak üzere Türkiye'nin güvenliği açısından taşıdığı stratejik önem ortadadır. Bu şehir durursa, sadece İstanbul değil; Türkiye’nin ekonomisi, üretimi ve geleceği de durur. Belki de ülkemizin güvenliği dahi tehdit altına girer” dedi.
Kanal İstanbul’a değinen Ekmen, “Milyonlarca insanın yaşadığı bir şehirde hâlâ Kanal İstanbul gibi rant odaklı, doğayı ve kenti tehdit eden projelerle zaman ve kaynak harcıyoruz. Bu projelere milyonlarca lira ayrılırken, kaynakların deprem riski altındaki binlerce okul, hastane ve konut için kullanılmaması kabul edilemez. Kanal İstanbul için gösterilen zihinsel ve pratik çabanın onda biri bile maalesef deprem gerçeğiyle yüzleşmek için gösterilmiyor. Oysa İstanbul depremi sadece yerel ya da sadece merkezi yönetimin değil, her iki yapının da ortak sorumluluğundadır. Bu konu, siyasi tartışmalarla gölgelenemez; ne sadece yerel yönetim suçlanarak geçiştirilebilir ne de merkezi hükümetin sorumluluğu görmezden gelinebilir. İstanbul, son 6 yıldır CHP yönetiminde; ancak ondan önceki 20 yıl da AK Parti’nin elindeydi. Bugün geldiğimiz noktada, merkezi yönetimin İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile iş birliği içinde ya da onun dışında yürütmesi gereken birçok önemli konuda ciddi adımlar atmadığını üzülerek görüyoruz. Finansal kaynaklarımız bugün yalnızca faiz ve döviz kuru politikaları için kullanılmakta. Oysa olası bir İstanbul depreminde faizin, kurun ve ekonominin genel durumunun ne hale geleceğini düşünmek bile ürkütücü” açıklamasında bulundu.
Ekmen, “Kanal İstanbul projesi hayata geçirilirse, İstanbul’un Avrupa Yakası fiilen bir adaya dönüşecek. Olası büyük bir depremde, köprü ve tünel bağlantılarında oluşabilecek hasarlar, bu yapay adayı ana karadan koparabilir. Bu durum arama-kurtarma çalışmalarını, yardım ulaştırma çabalarını ve tahliye süreçlerini ciddi şekilde aksatacaktır. İstanbul, zaten afetlere karşı yeterince hazırlıklı olmayan bir şehirken; böyle bir senaryo, sadece lojistik bir kriz değil, insan hayatı açısından da çok büyük bir risk anlamına gelmektedir. Bu nedenle Kanal İstanbul, yalnızca çevresel ya da ekonomik değil, aynı zamanda afet yönetimi açısından da ciddi bir tehdittir. Mevcut Türkiye Afet Eylem Planı, İstanbul’un şu anki coğrafi koşulları dikkate alınarak hazırlanmıştır. Peki, Kanal İstanbul gibi büyük bir müdahale gerçekleştiğinde bu planlar nasıl işleyecek? Tahliye yolları, yardım ulaştırma senaryoları, milyonlarca insanın güvenliği nasıl sağlanacak? Bu sorulara net bir yanıt yok. Bugün bir tercih yapmak zorundayız: Deprem gibi kaçınılmaz bir felaketi görmezden gelip rant projelerine mi yatırım yapacağız, yoksa geleceğimizi enkaz altında bırakacak tehditlere karşı önlem mi alacağız? Cevap açık: Ranta değil yaşama, tefecilere değil geleceğe yatırım yapmalıyız” dedi. (GÜNEY)