Rezidans cinayetleri çözülebilir mi? | Güney Gazetesi Mersin

Rezidans cinayetleri çözülebilir mi?

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun verilerine göre 2023 yılında erkekler 315 kadını kasten öldürdü. 248 kadının ölümü ise kayıtlara şüpheli ölüm olarak geçti. Bu yılın ilk 2 ayında da kasten öldürüldüğü kesin olarak belirlenen kadın sayısı 67 olurken kayıtlara şüpheli ölüm olarak geçen vaka sayısı 38 olarak geçti.

Rezidans cinayetleri çözülebilir mi?


ABİDİN YAĞMUR

Peki istatistiklere “şüpheli ölüm” olarak geçen, resmi kayıtlarda kaza, intihar gibi tanımlarla yer alan bu vakaların gerçekte kaza ve intihar mı yoksa kasten işlenmiş bir cinayet olduğunu saptamak mümkün mü?

“Kusursuz Cinayet” adlı kitabı geçtiğimiz ay çıkan, Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Halis Tokgöz, bu soruya “delilleri ortaya koyarak aydınlatmak mümkün” diye yanıt veriyor. Bunun koşulu ise başta olay yeri inceleme, otopsi ve psikolojik otopsi olmak üzere adli bilimlerin farklı alanlarının uygulanmasından geçiyor.

Dokgöz, “Kusursuz Cinayet” kitabında intihar, zehirlenmeler ve kazalar üzerine de tarihsel, sosyal ve tıbbi açılımlar getiriyor ve günümüzdeki “şüpheli kadın ölümlerini” de bu pencereden değerlendiriyor.

 

ŞÜPHELİ VAKALARDA MUTLAKA PSİKOLOJİK OTOPSİ DE YAPILMALI

 

Yüksekten düşme, yüksekten atlama gibi şüpheli kadın ölümlerini “rezidans cinayetleri” olarak adlandıran Halis Dokgöz, “Bu vakalar intihar mı, kaza mı, cinayet mi ayrımı çok zor. Biz adli tıp uzmanları genelleme yapmayız. Her vakayı kendi iç dinamikleri ile değerlendiririz. Burada da adli tıbbın ve adli bilimlerin diğer alanları devreye girer. Nedir bunlar? Birincisi olay yeri inceleme. Olay yeri inceleme ekibinin alanı taraması gerekiyor. Ve oraya olay yeri inceleme dışında kimsenin girmemesi gerekiyor. İkincisi otopsi çok önemli. Üçüncüsü psikolojik otopsi çok önemli. Özellikle bir yüksekten düşme vakası varsa psikolojik otopsi kesinlikle yapılmalıdır. Bu nedir? Bahsettiğimiz otopsinin dışında, adli tıp uzmanlarının, sosyal hizmet uzmanlarının, ölen kişinin yakınlarıyla, sosyal çevresiyle ilgili ayrıntılı görüşmeler yapması gerekiyor” dedi.

 

“NE DE OLSA SAPTANAMIYOR DÜŞÜNCESİ BU TÜR VAKALARI ARTIRDI”

 

Mahkemelerin, şüpheli kadın ölümleri vakalarında adli bilimlerin çalışmalarını da göz önüne alarak karar vermesi gerektiğine işaret eden Dokgöz, “Bunlar eksik olduğu zaman verdiğiniz karar adaletin tecellisi konusunda sıkıntı yaratır. Bu nedenle zaten toplumda şöyle bir görüş oluşmaya başladı. Nasıl olsa saptanamıyor, ben bu eylemi yapayım yaklaşımı var. Yani şüpheden sanık yararlanır yaklaşımıyla, bu bir intihar mı, kaza mı, cinayet mi ayrımı yapılamadığına dair bir kanaat oluştuğu için rezidans cinayetleri görülmeye başlandı. Ama adli tıp incelemesi ile bunun ayırt edilmesi mümkün. Ama rutin uygulamada adli tıp bu incelemeyi yapmazsa iş hâkime kalıyor. Hâkimin tıbbi konuda mütalaa yapması çok zor” ifadelerini kullandı.

 

“RESMİ ADLİ TIP RAPORUNA MAHKÛM DEĞİLSİNİZ”

 

Ceza kanununda yapılan değişiklikler uyarınca, bu tür vakalarda sadece mahkemenin değil, davanın taraflarının da adli tıp bilirkişi raporu talep edebileceğine değinen Prof. Dr. Halis Dokgöz, “Mahkemenin bir kurumu ya da üniversiteyi adli tıp için ataması yeterli değil. Oranın bilirkişi raporuna mahkûm değil kişiler. Avukatlar, kendi tarafları için başka bir bilirkişiden rapor alıp mahkemeye sunabilir. Bu raporlar eşittir. Biri altta biri üstte değildir. Hâkim karar verirken hangi bilirkişi raporunu dikkate aldığını belirtir. Bu nedenle taraf bilirkişi raporları önemli. Avukat arkadaşlar bu haktan yararlansınlar.  Adli tıp uzmanları olarak orijin belirlemiyoruz. İntihar, cinayet, kaza, doğal nedenle ölüm demiyoruz. Tıbbi delilleri mahkemeye sunuyoruz ve mahkeme başka faktörleri de değerlendiriyor. Ve mahkeme cinayet var ya da cinayet yok diyor. Biz aslında ismini koymuyoruz ama aydınlatmış oluyoruz. Tarafların da bu hakları var. Sadece cinayet, kaza değil, cinsel istismar davalarında da aynı şey geçerli. Kişiler adli bir olayla karşılaştıklarında resmi bilirkişi kurumlarından gelen kararlar mutlak doğru kararlar anlamına gelmez. Tartışılmalıdır, taraf bilirkişiliğinden insanlar yararlanmalıdır” dedi.

 

KUSURSUZ CİNAYET KİTABI ADLİ TIP OKURYAZARLIĞINA KATKI SAĞLAYACAK

 

Prof. Dr. Halis Dokgöz, “Kusursuz Cinayet” adlı kitabıyla ilgili olarak da “Ben bu kitabı biraz da insanların adli tıp okuryazarlığı kazanması için, toplumun adli olayları anlaması için yazdım. Çünkü adli olaylar hepimizin başına gelebilir. Bir cinayet varsa, bunun bir işlenme yöntemi var ve bu yöntem kusurun kendisidir. Kusursuz cinayetin arkasında hangi bilimsel ve sosyal gerçeklikler var. Kitapta bunlara yer veriyorum. Hem otopsi hem de seri cinayetler bir yandan merak uyandırır bir yandan da korku ve endişe uyandırır. Halim Şefik’in Orhan Veli için yazdığı otopsi adlı şiir üzerine otopsinin tarihini araştırmaya karar verdim” ifadelerini kullandı.


  Rezidans cinayetleri çözülebilir mi?