MAYSA DERYAYEVA
Gülnar’da inşası devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santralinde yaşanan ekolojik sorunlardan bahseden Mersin Nükleer Karşıtı Platformu Başkanı Osman Koçak, “Nükleer Santrali İnşaatına karşı mücadele, etkileri sınırları aşan milyonlarca yıl sürecek radyoaktif atıkları ve Akdeniz’in biyoçeşitliliğinde geri dönülemez yıkım yaratacağı gerçeği ile önümüzdeki en önemli ekolojik mücadele konularından biri, şu günlerde herhalde birincisi olmaktadır. Akkuyu Nükleer Santrali yakın zamana kadar iktidarın ve çevresindeki holdinglerin yarattığı bir sorun olarak görülmekte idi. Ancak bugün açıkça ortaya çıkmıştır ki yakın gelecekte iktidara sahip olabilecekler açısından da “devletin devamlılığı esası” üzerinden sürdürülecektir” dedi.
“NÜKLEER SANTRALİN DOĞAYA ZARARI BÜYÜK”
Konuşmasında Koçak, nükleer santralin doğaya vereceği zarardan bahsetti. Ekolojik mücadelerine devam edeceklerini vurgulayan Koçak, “’Devletin devamlılığı esası’ iddiasının ekolojik dengenin, canlıların, insanların yaşamsal haklarının korunması için, vatandaşların özgürlüğünü, refahını, mutluluğunu sağlamak için ileri sürülüyor olması gerekmez miydi? Ekolojik sisteme, doğaya, canlılığa, vatandaşların özgürlük, refah ve mutluluğuna zararları bilimsel kanıtlarla kanıtlanmış olan nükleer santral inşaatının sürdürülmesinin holdinglerin, sermaye sahiplerinin karlarının kollanmasından başka bir anlamı yoktur. İşçilerin ekonomik haklarının gasp edilmesi, sağlıksız barınma ve beslenme koşullarına mahkum edilmeleri, aralarında yaratılan ayrıcalıklar, sendikal örgütlenmelerinin engellenmesi, iş güvenliği gereklerinin yerine getirilmemesi sonucu yaşanan iş cinayetleri hem sermayenin dizginsiz kar hırsını hem de emek mücadelesi ile ekoloji mücadelesinde birlikteliğin önemini ortaya koymaktadır” diye konuştu.
“Türkiye’nin Nükleer Santrale İhtiyacı Yok”
İklim Adaleti Koalisyonu ve Ekoloji Birliği üyesi Melis Tantan ise Akkuyu Nükleer Santralinin inşasının durdurulması gerektiğini söyledi.
Türkiye’nin nükleer santrale ihtiyacı olmadığını ifade eden Tantan, “Türkiye’nin mevcut elektrik üretimi kurulu gücü ve devam eden proje stokları dikkate alındığında, en az 5 yıl boyunca yeni yatırıma ihtiyacı yoktur. Bundan sonrası için de rüzgar ve güneş enerjisi yeterli olacaktır. Özellikle dağıtık kuruluma imkân sağlayan, enerji bağımsızlını artıran ve bu yönüyle de demokratik enerji olarak adlandırılan güneş enerjisinde bugün, kapasitenin sadece 3%'ü kullanılmaktadır” dedi.
“ELEKTRİĞİ BUGÜNE GÖRE DAHA PAHALIYA MAL EDİLECEK”
Akkuyu santralinin üreteceği elektrik enerjisi miktarının yarısına, 15 yıl boyunca bir devlet şirketi olan EUAS tarafından 12,35 ABD cent/kWh gibi çok yüksek bir fiyatla alım garantisi verildiğine dikkat çeken Tantan, “Bunun anlamı, hammadde maliyeti sıfır olan rüzgâr ve güneşten daha ucuza elektrik üretmek yerine, elektriği pahalıya mal etmek ve halk enerji yoksulluğuna iten fahiş elektrik faturalarının daha da zamlanmasıdır. Nükleer santrallerin ticari ömürlerini doldurduktan sonra söküm bedellen de ilk tesis kurulum bedelleri kadar yüksektir ve bu bedel Akkuyu'da Türkiye'nin sırtına yüklenmiştir” diye konuştu.
“DOĞAL VARLIKLAR ACIMASIZCA SÖMÜRÜLMEKTEDİR”
Tantan, “Türkiye'nin ne bugün ne de ileride nükleer enerjiye ihtiyacı yoktur. Bu nedenle Akkuyu nükleer enerji santrali sözleşmesi derhal feshedilmeli ve inşaat durdurulmalıdır, Sinop ve İğneada’da yapılması düşünülen projeler iptal edilmelidir. Doğayla ve yaşamla barışık enerji politikasında ne nükleere ne de fosil yakıta yer vardır. İhtiyacımız olan, doğayla yitirdiğimiz bağı yeniden kurmak, doğal varlıkları acımasızca sömürmekten ve tüm gündelik yaşantımıza kaplayan tüketim çılgınlığından kurtulmaktır. Devamlı tekrar edilen "sürdürülebilirlik kavramına gerçek anlamını vermek ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyorsak, hemen şimdi radikal bir toplumsal değişime hazır olmalıyız” ifadelerini kullandı.