MAYSA DERYAYEVA
Birim, Türkiye’de çiftçilerin tarlalarına gübre atmakta ve ürettiklerini değerine satmakta zorlandığını söyledi.
Birim, “Yalnız gübrenin değil, benzinin, mazotun, elektriğin, doğalgazın, suyun ve hayvan yeminin, tüm tarımsal girdilerin fiyatına her geçen gün yeni zamlar geliyor. Çiftçiler üretimden çekilirken ekilmeyen topraklar geri döndürülemez biçimde ekilebilir niteliğini kaybediyor ya da betona gömülüyor. Bir zamanlar kendine yeterli olmakla övünen ülkemizde artık bir kaç ürün dışında tüm ürünlerde ithalata bağımlılık maalesef artıyor. Bu duruma hiç kuşkusuz izlenen yanlış tarım politikaları sonucunda geldik. Çiftçiye verilen desteğin ziyan olduğunu düşünen, "üretmezlerse üretmesinler, dışarıdan daha ucuza alırız" diye ahkâm kesen, devletin yıllar boyu geliştirdiği tarımsal işletmeleri yok pahasına satan ya da kapatan, yanlış politika uygulayıcıları, artık 1980'li yıllardan bu yana verdikleri zararın telafisinin zor olduğunu biliyorlar” diye konuştu.
“TARIMSAL GİRDİ FİYATLARININ YÜKSEKLİĞİ ÇİFTÇİMİZİN BELİNİ BÜKÜYOR”
Birim, “İlimiz özelinde bakacak olursak Mersin bir Tarım kenti olup birçok dönemde meyve sebzesinin üretici ile tüketici arasındaki fahiş fiyat farkı maalesef bir türlü engellenemedi. Bunu engelleyemediğimiz içinde bu işten hem tüketici hem üretici zarar gördü. Mersin ilimiz limon, muz, çilek, erik, yeni dünya, kabak, badem, başta olmak üzere birçok üründe Türkiye birinciliği olan, turfanda yetiştiricilikte ise önemli iki ilimizden bir tanesidir. Fakat çiftçimiz her türlü afete maruz kaldığında gerekli desteği zamanında alamamaktadır. Yoğun tarım potansiyeli yüksek olan Mersin’de sera ve açık sebzecilik, bahçecilik, bağ, bostan ve tarla ziraati yapılmakta, tarımsal girdi fiyatlarının yüksekliği çiftçimizin belini bükmektedir. Oysa içinden geçtiğimiz bu ekonomik dar boğazdan kurtulmanın tek reçetesi küçük ve orta ölçekli aile işletmelerinin ve üreticilerin bir araya gelerek oluşturdukları kooperatiflerin desteklenmesinden geçmektedir” dedi.
“TARIMSAL ÜRETİM PLANLAMASINA GEÇİLMELİ”
Buğday, arpa, ayçiçeği, mısır, pamuk gibi ürünlerde dışa bağımlılık arttığını ve Çukurova’da hasat dönemi yaklaşmış olmasına karşın alım fiyatları açıklanmadığını vurgulayan Birim, “Üretim planlaması olmadığı için çiftçi ne ekeceğini şaşırmış durumda. Tam hasat döneminde fiyat açıklanacağı sırada "sıfır gümrüklü ithalat"ın önünün açılması korkusu çiftçinin üretim yapmasını engelliyor. Üretilen ürünün alım garantisi yok. Üretim planı olmadığı için çiftçi hangi ürünü ekeceğini bilemiyor. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşından sonra dünyada hem buğday ve ayçiçeği gibi önemli tarım ürünlerinde hem de petrol ürünü olan tarımsal girdilerde arz-talep piyasaları karışmış durumda. Tarım ve gıda alanında yaşanan sorunlar da bellidir, çözüm önerileri de bellidir. Bu kapsamda; öncelikle tarım arazilerimizi koruyacak şekilde ülke düzeyinde “Arazi Kullanım Planlaması” yapılmalıdır. Ülke ve bölgeler düzeyinde büyük ova koruma alanları başta olmak üzere korunan ve sulanan tarım arazilerimizde üretim miktarı artışı, ürün çeşitliliği, üretim sürekliliğini sağlayacak ve Tarım Kanunu’na göre belirlenen zamanında ödenecek somut desteklerle yönlendirilecek “Tarımsal Üretim Planlaması”na geçilmelidir. Ülke düzeyinde “Tarımsal Üretim Seferberliği” ilan edilmeli, girdi maliyetleri düşürülmeli, ucuz kredi olanakları oluşturulmalı, artırılacak ürün ve girdi destekleri üretime ve üretene zamanında verilmelidir” ifadelerini kullandı.