Muallim
Diyelim ki camiye gittin.
İmam, Cuma hutbesini okudu.
Herkese dua etti.
Bir tek Atatürk’e dua etmedi…
Sen de buna bozuldun…
“Hoca” dedin, “Atatürk’ü unutma…”
*
Hoca oralı olmadı.
Tepki gösterdin diyelim.
*
Hop polis alır götürür, seni.
Gerekçe?
*
Gerekçeden çok ne var?
*
TCK’dan kanun maddesi beğen, yeter!
*
Evdesin diyelim…
Twitter’da gezerken gözün iktidar partisi milletvekillerinden birinin paylaşımına takıldı.
Dayanamadın bir yorum yaptın diyelim.
*
Hop polis kapında.
Suç büyük!
Vekile hakaret ettin!
*
Hadi vekil TBMM üyesi…
TBMM’nin saygınlığına lafımız yok, o hususta hukukun kestiği parmak acımaz da…
*
Trollere dokunsan da yanıyorsun.
*
Üç yerden beş yerden maaş alan bürokratla ilgili bir yorum yaparsan da yanıyorsun.
*
Beşli çete, altılı çete, onlardan biriyle ilgili bir yorum yaparsan da yanıyorsun.
*
O partili, bu partisiz…
Vekilinden bakanına, valisinden polisine, uzatmalı çavuşundan gençlik kolları başkanına, ocak başkanından başdanışmana kadar herkesin dokunulmazlığı var.
Zinhar laf edemezsin…
*
Fakat öğretmenin dokunulmazlığı yok.
Hakaret serbest.
Küfür serbest.
Aşağılama serbest.
*
Üstelik bu serbestlik herkese tanımış.
Vekil, bakan, siyasetçi, belediyeci, bürokrat; düz vatandaş, yan vatandaş ne olursan ol, öğretmene ağzına geleni söyleyebilirsin.
*
Bir şey olmaz!
*
Olmadığı için işte neredeyse her gün okullarda ya bir veli ya bir öğrenci öğretmene hakaret eder, saldırır…
*
İstanbul’da örneğini gördük.
Çeker vurur!
*
Bunun sonu nereye varacak diye düşünür dururum.
Bu yol bizi nereye götürür.
Demokrasiye mi?
*
Yoksa Afganistan ile Irak arasında bir yere mi?