Prof. Dr. İhsan  Kamalak | Yöre Dernekleri Niye Var? | Güney Gazetesi Mersin
Prof. Dr. İhsan  Kamalak

Yöre Dernekleri Niye Var?


Bu hafta yöre dernekleri üzerine yazmak istedim. Yöre derneklerine genel olarak negatif yaklaşılır. Eleştirilerin kritiğini yapmaya çalışacağım.

Öncelikle yöre derneklerine negatif yaklaşan biri değilim. Mümkün olduğunca düzenledikleri etkinliklere katılmaya çalışırım. Yöre dernekleri etkinlikleri bana sosyalleşme olanağını sunuyor. Bazı ortak özellikleri taşıyan insanlarla bir araya gelme fırsatı sunuyor.

Yöre derneklerine yöneltilen eleştirileri şöyle özetleyebiliriz: Göçle gelenlerin oluşturduğu yöre dernekleri (i) kent kimliğinin oluşmasını engelliyor, çünkü insanlar yöresel olarak (ii) içlerine kapanıyor. Düzenledikleri (iii) etkinlikler çok kısıtlı, çoğu tabela derneği olmaktan öte değiller. Çoğunun (vi) ‘lokali’ kahvehane işlevi olmaktan öte iş görmüyor. (v) Kadınların katılımı çok sınırlı. Dernekler özellikle başkanları tarafından (vi) siyaseten bir yerlere gelme aracı olarak görüyorlar. Başka eleştiriler de dile getirilebilir ama şimdilik bunları sorgulayalım.

Kent kimliğinin oluşumunu yöre derneklerinin engellediği veya olumsuz etkilediği eleştirisini abartılı buluyorum. Bence kent kimliğinin oluşumunun önündeki asıl engel, Türkiye’de kentlerin kimliği olmalı gibi kurumsal bir anlayış ve çaba yok. Kent kimliğinin oluşabilmesi için, kentin tarihsel, doğal ve toplumsal değerlerinin korunması gerekir. Kentin geçmişten gelen değerlerini korursanız, geçmişle bugün ve gelecek arasında bağ kurularak kent kimliği / kültürü oluşur. Kentlerimize dair böyle kurumsal bir çaba, hatta bilinç var mı? Kent kimliği oluşturma bilinci / çabası olmayınca, birçok nedenle kentler arası yoğun göç de durumu biraz daha zorlaştırıyor. Kentin yeni sakinleri kendilerini aidiyetle bağlayacakları bir kimlik bulamayınca, birlikte getirdikleri yörenin değerlerine cılız biçimde sarılıyorlar. Özetle kent kimliği / kültürü bağlamında şöyle bir yanıt verebiliriz: Yöre dernekleri kent kimliği / kültürü oluşturulmamasının sonucudur, nedeni değil.

Yöre derneklerinin diğer bir varlık nedeni de, hukuk ve sosyal devlet ile özetleyeceğimiz devletin vatandaşlarına kendi aralarında dayanışma zorunluluğunu ortadan kaldıracak düzeyde sahip çıkmamasıdır. İnsanlar yeni geldikleri kentte ekonomik ve sosyal etkinlikler olarak dayanışma gereği duyuyorlar. Özellikle köy gibi küçük yerlerden gelenler ihtiyaç duydukları aidiyeti, kent kimliği / kültürü olmadığından kendi yörelerinin kimliğine sarılmak zorunda kalıyor. Diğer taraftan da, kayırmacılığın yoğun olduğu, yani yasalar önünde eşitliğin göz ardı edildiği sistemde, yöre aidiyeti (dernekler) dışlanmanın önüne geçme potansiyeli taşımaktadır. İşte yöre dernekleri iş bulma ve iş görme sorunlarının çözümünde çok sınırlı da olsa dayanışma sağlayabilmektedirler. Gelir dağılımı bozukluğu, yoksulluk ve eğitim düzeyinin düşüklüğü gibi nedenler de, kentte ulaşılabilecek hizmetlerden yararlanmayı ortadan kaldırıyor. Sonuç olarak, siyasal sistemin eksiklikleri, insanları yörelerinden getirdikleri aidiyet / kimlik etrafında toplaşmaya eden olmaktadır. Bu bağlamda da yöre dernekleri sonuç olarak karşımıza çıktığını ileri sürebiliriz.

Yöre derneklerine yöneltilen diğer eleştirilere katılıyorum. Bir çoğunda hem genel olarak hem de kadınlar özelinde katılımı sınırlı, lokalleri kahvehane işlevi ile sınırlı, etkinlikler yok denecek kadar az, özellikle başkanları olmak üzere yönetimleri siyasi rant vizyonuyla çalışıyorlar.

Peki bu sorunlar nasıl aşılır?

Öncelikle kentlerin kendilerine kimlik / kültür oluşturmaları gerekiyor. Bunun için de ilk olarak tarihlerine, doğal, toplumsal vb. değerlerine sahip çıkmaları gerekiyor. Bu yapılırken Türkiye’de demokratik, hukuk ve sosyal devlet özelliklerinin geliştirilmesi gerekiyor. Bu özelliklere sahip modern devletler içinde yurttaşlar diğer yurttaşlara değil, devlete-belediyelere dayanırlar ve o kentin değerlerini hızla benimseyerek kent kültürünün altına girerler, kent kimliğini sahiplenirler.



ARŞİV YAZILAR