İlkay Adalıoğlu | KULÜP | Güney Gazetesi Mersin
İlkay Adalıoğlu

KULÜP


Şüphesiz Netflıx  ne zaman yerli yapım yayınlansa bir anda gündemimize oturuyor.

 

Atiye, Hakan Muhafız, Bir Başkadır, Dokuz kere Leyla, Fatma, Aşk 101, Kin gibi yapımlar da  kendi dönemlerinde epey değerlendirilmişti. 

 

Ancak izlenme oranlarına bakıldığında Kulüp dizisi, yukarıdaki ürünleri açık ara geride bıraktı.

 

Sinema eleştirmeni olmamakla birlikte bu alana yıllardır sıcak bir ilgi duyduğum için izlediğim film ve dizilerden dikkatimi çekenleri paylaşmadan duramıyorum.

 

Kulüp üzerine de derinlikli inceleme isteğimi yenemedim.

 

Dizi, katmanlı senaryosu ve deneyimli dönem filmi yönetmenleri ve olağanüstü oyunculuklarla parladı. Tam yerine denk getirilen muhteşem şarkılarla da içimizi dağladı.

 

Ancak kanımca asıl başarısı, bu toprakların değerlerine de acılarına da  her birimizin ortaklığıdır.

 

Diğer tarafıyla ne öğrettiğine bakarsak tarihimizin bildik sayfalarının bize nasıl unutturulduğu, o sayfaları genç kuşağa anlatmada televizyonun ne denli güçlü bir araç olduğudur.

 

Dizi şeffaf şekilde 1915’i, Varlık Vergisi’ni ve 6-7 Eylül olaylarını sahici karakterler ve dekorlarla gözler önüne serdi.  

 

6-7 Eylül, Özel Harpçi Sabri Yirmibeşoğlu’nun tanımlamasıyla “ Özel Harp işi, muhteşem bir örgütlenme” idi.  

 

Hedefleri, azınlık sermayesinin Türklere transferini gerçekleştirmekti. Ve bu amaca ulaştı.

 

Tam da bu noktada Kulüp, istihbaratın yalan bir haberle kışkırtmaya nasıl zemin hazırladığını, provokatörlerin kamyonetlerle akın akın nasıl taşındığını, azınlıklara ait dükkânların işaretlenip hedef haline getirildiğini, sokak taşlarından sopalara kadar saldırı araçlarının ne denli özenle hazırlandığını gayet net sergiledi. 

 

Bir Can Dündar ürünü 6-7 Eylül Belgeselini izlediğimde, Kıbrıs Türk’tür Derneği’nin vahşeti organize edenler arasında olduğunu öğrenmiştim. Belgeselde, derneğin o zamanki başkanı Hikmet Bil, “ 6-7 Eylül Olayları sırasında Londra’da Kıbrıs Konferansı’nda bulunan Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, konferansta elini güçlendirecek destek istemişti. Demokrat Parti, 6 Eylül gecesini planladı. Buna göre Selanik’te MİT’in yönlendirmesiyle bir genç, Atatürk Evi’nin bahçesine bomba atacak, ‘Atamızın evi Yunanlılarca bombalandı’ şeklinde haber yapılacak, İstanbul’da bir takım ayaklanmalar çıkacak ve Londra’da Bakan Zorlu’nun eli güçlenecekti.” ifadelerini kullanıyor. 

 

Belgeselde Selanik’te bombayı atlatma suçlanan gençle de görüşülmüş. Olayı kendisinin gerçekleştirmediğini iddia eden bu kişi, MİT’le ilişkisini kabul ediyor.

 

Sonrasında Selanik’ten yurda dönen genç, valilik makamına getiriliyor.

 

Saldırı, bilinçli veya istem dışı olarak katliama dönüşüyor.

 

Zaten fitil bir kez tutuşturulduğunda nerde söneceğini Madımak’ta yaşandığı üzere kimse kestiremiyor.  

 

Olaylar yatıştıktan sonra ise her zamanki gibi komünistler, günah keçisi seçilerek Aziz Nesin ve Kemal Tahir’in de aralarında bulunduğu 45 solcu, tutuklanıyor.

 

Zamanın Başbakanı Menderes ve Bakan Zorlu, Yassıada’da kışkırtıcılıktan mahkûm oluyor.

 

***

Kulüp, bu kirli operasyonun ülkemize sosyoekonomik, toplumsal ve kültürel maliyetini gayet açık ve dokunaklı anlattı.

 

Okumaktan çok izlemeye yatkın bir kuşağın tarihle yüzleşmesi için bu tür yapımların önemini ise bir kez daha kavramış olduk.

 

 

      

 

 

 

 

 

                                 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                               

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



ARŞİV YAZILAR