Meclis artık kabak tadı verdi..!
Kabak tadı vermek.
Bıktırmak, usandırmak anlamında kullanılır.
Aslında kabak kötü bir sebze değildir.
Çeşit çeşit yemekleri ile sofraların vaz geçilmezleri arasındadır.
Kabak tatlısına da doyum olmaz.
Fırında yapılır, üzerine biraz da ceviz serpilirse tadından yenmez.
Ve de yararlı bir sebzedir.
“Kabak tadı verdi” deyimi ise olumsuzluğu ifade eder.
İşte bu nedenle bugünkü yazımın başlığında kullandım,
Gerçekten Mersin Büyükşehir Belediyesi Meclis toplantıları artık kabak tadı veriyor!
Otuz iki aydır toplanıyor Büyükşehir Meclisi.
Hep aynı nakarat.
Değişen fazla bir şey yok.
Aslında, Meclis toplantılarını aktörlerine göre değerlendirmekte yarar var.
Meclis Başkanı Vahap Seçer.
İlçe belediye başkanları.
Cumhur İttifakı meclis üyeleri.
Millet İttifakı meclis üyeleri.
Ve de bizim cenah; gazeteciler/gasteciler.
Bana göre aktörlerin birbirinden farkı yok.
Al birini vur ötekine, hesabı!
Başkan Seçer, yatırım için borçlanma da borçlanma, diyor.
Cumhur İttifakı üyeleri nazlı mı nazlı.
Vermeyiz de vermeyiz, diye kıvırıyor.
Emir yüksek yerden.
Amaç belli.
CHP’li Başkanın elini kolunu bağlamak.
Topal ördek, yaratmak.
Millet İttifakı meclis üyelerinin sesi cılız mı cılız.
Çoğunun konuşmasını ben bile anlamıyorum!
Meclisi takip eden vatandaş nasıl anlayacak?
Eylemden çok başkanı yıkama/yağlama konuşması.
Sanki TBMM’deki AKP Grubu gibi.
Gazeteciler/gasteciler bu işin neresinde?
Onların birçoğu hazır kıta!
Ne de olsa iki tarafında trolleri var.
Talimatları yerine getirmek için tetikteler.
Rakip hata yaptı mı, tık deklanşöre basacak alacak görüntüyü.
Sahibini mutlu edecek.
Sonra servis başlayacak.
Yorum haberler Havuz Medyası veya muhalif medyada dönecek.
Basın etiği mi?
Haydi canım sen de!
Etik olmuş tetik!
Çek tetiği hem sen mutlu ol, hem de başkanın mutlu olsun!
Salı günkü meclis toplantısında buna bir kez daha tanık olduk.
Akdeniz Belediye Başkanı Mustafa Gültak akıllıdır.
Tek kişilik ordu gibi.
Medyanın ilgisini nasıl çekeceğini çok iyi biliyor.
Tabloyu çekti , hazır kıta medya hareketlendi.
Kurgu güzel.
Eylem güzel.
Seçer de pat diye keten pereye geldi.
Medyayı haşladı!
Ve de ortalık karıştı.
Konuşan konuşana.
Cumhur İttifakı üyeleri bir numaralı basın özgürlüğü savunucusu oluverdi.
Onları böyle görünce, benim de gözlerim yaşardı.
Ah, bir de Bay Başkanları basın/düşünce özgürlüğünü kavrayabilse, diye düşündüm içimden.
Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz!
Sözün ÖZÜ;
Sonra ne mi oldu?
Canlı yayın şak diye kesildi.
Yayın araçlarının orada kim kimi azarladı, ben bilmem yaşayan bilir!
Meclis gündeme üç saat sonra başlayabildi.
Her zaman olduğu gibi ilk saatler ıvır-zıvırla geçti.
Borçlanma direkten değil, yine Cumhur İttifakı’ndan döndü.
Dönmeye de devam edecek.
Gazeteci/gastecilere bol malzeme çıktı.
Hepsi de kendine göre yazdı-çizdi.
Ne derler; yazanla çizene karışılmaz!
Özgür kalem(!), diye bir tabir vardır.
Gazeteci/gasteci azarlandı.
Cemiyet her zamanki gibi sessiz kaldı!
Vardır bununda bir sebeb-i hikmeti!
İş insanı gibi düşünmekte yarar var.
İki tarafla da bağları koparmamak lazım.
Hem Cemiyet hem de televizyon ve gazeteler yaşamak zorunda!
O zaman; eller yukarı, …… aşağı!
Komen!