MEB ’den DİYANETE YETKİ VE SORUMLULUK
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu Madde 17 de; “Resmi, özel ve gönüllü her kuruluşun eğitimle ilgili faaliyetleri, Milli Eğitim amaçlarına uygunluğu bakımından Milli Eğitim Bakanlığının denetimine tabidir.”diye yazar
Bu maddenin gerek eğitim birliği açısından gerekse ülkemizin her neresinde ne tür eğitim veriliyorsa verilsin Milli Eğitimimizin amaçlarına uygunluğu bakımından denetim altında tutan bir Bakanlığa sahip olunduğunu ifade etmesi açısından önemi büyüktür.
Bu nedenle pratikte bu yasa maddesinin uygulanması MEB’in sorumluluğunda olup görevinin devredilemeyeceği anlamına da gelmektedir
Bunun yanında Anayasamızda yer alan “din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır”maddesi de din eğitiminin devlet kontrolünde ve denetiminde yapılmasının zorunluluğunu göstermesi açısından önemli olduğu gibi kendi maddi ve manevi çıkarları için dini alet edecek zihniyetlerin de önünü kesmesi bakımından önemlidir. Bir bakıma laikliğin teminatı açısından da önem taşımaktadır.
Gelgelelim Eğitim ve öğretim sistemimizin dinselleştirilme yarışına girmiş Millî Eğitim Bakanlığı'nın ya bu maddelerden haberi yok ya da bu maddeleri ipledikleri yok ki( ikinci varsayımın geçerli olduğunu biliyoruz) 4/6 yaşında Kur'an kurslarında eğitim gören kaç çocuğumuz olduğunun istatistiği için sorulan sorulara yanıt veremiyor.
Birgün Gazetesinden Mustafa Bildircin'in haberine göre CHP Milletvekili Murat Bakan’ın Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a yönelttiği, “2018-19, 2019-2020 dönemlerinde iller ve ilçeler bazında olmak üzere, 4-6 yaş Kuran kurslarının ve öğrencilerinin sayısı kaçtır?” sorusuna MEB Strateji Geliştirme Başkanlığı’ndan, “Bakanlığımızda konuya ilişkin veri bulunmamaktadır” yanıtı geldiğini yazmış.
Bu yanıt demek oluyor ki MEB kendi bağlı olduğu kanununu uygulamıyor.
Bu yaş grubunda kaç çocuğumuzun olduğunu bilmeyen bir Milli Eğitim Bakanlık'i bu çocuklarımızın hangi tarikatların elinde olduklarını ya da beyinlerine hangi hurafe bilgilerin sokulduğunu bilmesini nasıl bekleyebiliriz öyle değil mi?
Ya da …...MEB her bilgiye sahip fakat yapması gereken "üç maymunu oynamak" da olabilir. Orasını bilmiyoruz.
Ancak her şey o kadar açık ki….dinselleşen eğitim sistemi yarışını birilerinin kazanması gerekiyor, bakanlıkta bu konuda çok iyi performans gösteriyor…
Ayrıca sorumluluğun devredilemez ilkesine aykırı olmasına karşın Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın açıklamalarından çocuklarımızın sadece dini değil karakterinin oluşmasında MEB'in öğretmenleri yerine imam,vaiz ve benzerlerinin katkısını sağlayarak hem sorumluluğu hem de yetkiyi elinde tuttuğunu anlıyoruz.
Çünkü aynı haber kaynağına göre
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, illerde 4-6 yaş grubunda ki çocuklara Kuran kursu sınıfları açma konusunda "İstiyoruz ki bir imamızın, Kur'an kursu öğreticimizin, vaizimizin, müftümüzün, müezzinimizin katkısı olsun insanımızın karakter yapısının oluşumunda" dediğini okuyoruz.
Diyanete terk edilmiş çocuklarımızın
açılan Kuran kursları ile "ülkenin manevi kalkınmasında devrim niteliği taşıyan çok önemli bir projeleri" olduğunu belirten Erbaş, hatta müftülerin bu konuda adeta yarış halinde olduğunu da dile getiriyor.
Fakat "önemli projeleri" olan bu
kuran kurslarında kalan 12 yaşında ki çocuğumuz 1 m yükseklikte ki kapı koluna asılı halde ölü bulunuyor.
Aynı kuran kurslarında tecavüzler, kadına kız çocuğuna şeytan benzetmesi yapan hastalıklı ruhlar, bu dünyanın güzelleşmesi yerine ölümü yücelten ve cennet ile hurilere kavuşmayı bekleyen beyinleri yaratanları görüyoruz….
Ülkenin üretim ve gelişiminde hangi katkıya sahip olduğu bir türlü sorgulanmayan Kur'an kurslarının bu "önemli projeleri" ile
MEB'in varlığının ve sorumluluğunun sorgulanması gereken durumu içerisinde kalan aileler ve " uçan arabaları" yaratacak genç beyinlerin kaçışı aynı zaman diliminde oluyor.
Asırlar öncesi ve sonrası değil…….