Okumak ve okuduğunu anlamak!
Türkiye’de okuma oranı çok düşük.
Ama, okuduğunu anlayanların sayısı ise ondan da beter!
Çünkü, herkes işine geldiği gibi yorumlamayı seviyor.
Bunun en büyük nedeni ise sözcüklerin ve sözcüklerin oluşturduğu tümceleri kavrayamamak!
Bunun içindir ki bazıları “akım” derken “bokum” der!
Hasbel kader siyasete bulaşanlarda buna çok rastlanır.
Onların danışmanları çok olduğu için konuları patronlarının istediği şekilde aktarmayı severler.
Ki, patronları mutlu olursa kendileri de mutlu olur!
Tıpkı yerel yöneticiler ve çevresini saran asalaklar gibi!
Ama, gazeteci okumaz ve de okuduğunu anlamazsa orada bir sorun var demektir.
O zaman düşünürüm;
Beyniyle mi okuyor, yoksa mabadıyla mı?
Hele hele bu kişi bir örgütün başıysa durum vahim demektir.
İnsan ister istemez adama sorar, “oralara nasıl geldin?” diye.
Hafta sonu Yerel medyayı eleştiren bir yazı yazdım.
Topuzu biraz da MGC’ye de vurdu.
Eşek kaçtı palan düştü!
Sayın (!) MGC Başkanı kardeşim alınmış.
Olabilir, hepimizin alınganlığı vardır.
Yazılanlar yanlışsa, açarsın telefonu bilgilendirirsin, yanlış varsa düzeltilir.
Gazeteciysen, bunu bilirsin.
Bilgilendirmek zaten bizim asli görevimiz değil mi?
Yanıt verme yeri sosyal medya değildir!
Üstelik kaç yayın organın var ben bile sayısını bilmiyorum.
Allah helalinden daha çok versin.
Tabi ki destekçilerin(!) olacaktır.
Ama öyle ama böyle.
Şimdilik burada bir NOKTA!
Sonrasında gazeteci veya cemiyet başkanı eleştirilmez diye bir kural olduğunu anımsamıyorum.
Yeter ki ağzından/kaleminden söz yerine bağırsaklarının pisliği akmasın!
Herkesi eleştirirken iyi,
Kendimize gelince tu kaka!
Niye gazeteci/cemiyet başkanı tövbe tövbe Allah mı?
Sözün ÖZÜ;
Ben duayen falan değilim!
Öyle bir söz ettiğimi de anımsamıyorum.
O sizin yakıştırmanız.
Ben yalnızca bir GA-ZE-TE-Cİ-YİM!
Ve de birçok meslektaşımın ağabeyisi.
Ne kendime ne de gerçek gazeteci arkadaşlarıma söz söyletmem.
Dahası sosyal medyaya hiç düşmem.
Her ortamda yazdıklarımın arkasındayım.
Ağzımı bozmam, bana karşı ağzını bozanı affetmem!
Yanlış varsa tartışmaya da hazırım!
Ama tv, ama radyo fark etmez.
Hem de her ortamda ve istediğinin yönetiminde Sayın KAYA...
Var mısın?
Ancak bir şeye çok dikkat ederim!
Cam köşklerde oturmam/çalışmam.
Bilirim ki başkasına taş atarsam, başıma KAYA düşer.
Sonrasında da cam köşk tuzla buz olur!
Ve de altında kalırım/kalırsın!
Son SÖZ;
Geçmişe sallarken, geçmişini unutma!
O koltuğa oturmak için neler yaşadığını da.
Bir gün adama anımsatırlar.
Benden söylemesi!
Sevmiyorsunuz ama bir deyiş daha var.
Utanırım yazamıyorum, “…!” sen anlarsın!
Okuduğunu anlamıyorsun, ama belki noktalamayı bilirsin!
MGC başkanıysan gereğini yapacaksın!
Sosyal medyacıların Başkanı gibi davranmayacaksın.
(Dip not: Seni kim gaza getirdi bilmiyorum. Ama Cemiyete üye olmak gibi bir arzum yok. Çünkü yıllarca başkanlığını yaptım. Nasıl yaptığımı da Mersin kamuoyu ve birlikte çalıştığım yanındaki eski dostlarım çok iyi bilir!)