Çevresel ayak izinizi azaltmak veya tabağınızdaki besinler aracılığıyla yerel ekosisteme fayda sağlamak için sürdürülebilir bir diyet hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalısınız. Öncelikle, bir şeyin sürdürülebilir olmasının ne anlama geldiğini belirleyelim. Çevre Koruma Ajansı, sürdürülebilirliği hem insanları hem de doğayı destekleyen koşullar olarak tanımlamakta ve gelecek nesiller için de bunu yapmaya teşvik etmektedir. Örneğin, sürdürülebilir bir çiftlik, bitkilere veya yaban hayatına zarar verebilecek pestisit ve gübre kullanımından kaçınarak doğaya yardımcı olurken insan sağlığını destekleyen besleyici meyve ve sebzeler sağlar. Çiftlik ayrıca, tarım arazisini gelecek nesiller için kullanılabilir hale getiren toprak sağlığını korumak için mahsulleri döndürebilir. Kısa ve uzun vadede çevreyi korumak için sürdürülebilir bir diyet; sera gazı emisyonlarını, su kullanımını, toprak erozyonunu ve kirliliği en aza indirmek, hayvan refahına öncelik vermek, biyolojik çeşitliliği desteklemek, bireysel düzeyde, daha az et yemeyi ve zararlı pestisitler ile gübreler olmadan yetiştirilen ürünleri seçmek gibi değişiklikler yapmak anlamına gelir.
Sürdürülebilir Diyetin Daha Fazla Bitki İçermesi Gerekir Mi? Sürdürülebilir diyetler bitkisel besinlere odaklanmalıdır. Bu, et veya süt ürünlerini tamamen kesmeniz gerektiği anlamına gelmez. Arazilerin yaklaşık %40'ı tarım için kullanılmakta ve tüm sera gazı emisyonlarının %35'i besin üretiminden kaynaklanmaktadır. Bu emisyonların %57'si hayvansal besin ve %29'u bitkisel besin üretimden kaynaklanmaktadır. EAT-Lancet Komisyonu'na göre, hem sera gazı emisyonlarını hem de tarımsal arazi kullanımını azaltmanın en iyi yolu daha fazla arazi kaplayan ve sera gazı (metan ve azot oksit) üreten hayvancılığa daha az ve ekinlere daha fazla güvenmektir. Bu komisyon tarafından ortaya konulan sürdürülebilir diyet, hayvansal ürünlerin tamamen ortadan kaldırmak yerine haftalık olarak kırımızı eti 100 gr, kümes hayvanlarını ve balığı 200 gr, süt ürünlerini 1,8 litre ile sınırlamanızı önermektedir.
Çiftlik sistemleri mükemmel olmaktan uzaktır. Maliyetleri en aza indirmeye odaklanan endüstriyel tarımın toprak sağlığını bozduğu, kitlesel pestisit kullanımı nedeniyle insan sağlığına zarar verdiği ve su ile toprağı kirlettiği bilinmektedir. Bu nedenle, diyetinizi sadece daha bitki bazlı hale getirmeye odaklanmak yerine besinin nerede yetiştirildiği ve mevsimselliği gibi faktörlere de dikkat etmelisiniz.
1. Proteinin Çoğunu Bitkilerden Almaya Çalışın: Şu anda proteininizin çoğunu hayvansal kaynaklardan alıyorsanız, kademeli olarak azaltmaya odaklanın. Sürdürülebilirlik için uzmanlar günde en az 125 gr kuru fasulye, mercimek, bezelye veya diğer baklagiller ile kuruyemiş ve günde en fazla 1 porsiyon süt ürünü ve 1 porsiyon kümes hayvanı, balık, yumurta veya kırmızı et yemeyi öneriyor. Meyve, sebze, kuruyemiş, baklagiller ve tam tahıllara odaklanın. Et, kümes hayvanı, balık, yumurta ve süt ürünlerini azaltın.
2. Sürdürülebilir şekilde üretilen yiyecekler satın alın: Toprağı sağlıklı tutmaya ve böylece çiftliğin etrafındaki tüm ekosistemi desteklemeye odaklanan rejeneratif tarım kullanılarak üretilen besinleri arayın. Bu çiftlikler zararlı pestisitlerden ve gübrelerden kaçınma eğilimindedir ve ayrıca toprak besinlerinin tükenmemesi için mahsulleri dönüşümlü olarak yetiştirir.
3. Daha Fazla Yemek Pişirin: Evde pişirilen yiyecekler bir restoranda veya fast-food zincirinde satın alınan yiyeceklerden daha besleyicidir.
4. Gıda İsrafını Azaltın: ABD'deki besin arzının tahmini %30-40'ı atılıyor. Bazı atıklar kaçınılmaz olsa da, besin israfını en aza indirmek sürdürülebilirlik için hayati önem taşır. Yiyecekleri bozulmadan önce pişirmeyi ve yemeyi, ürünlerin yenilebilir kısımlarını mümkün olduğunca kullanmayı, artan yemekleri yemeyi ve hatta artıkları değerlendirmenin yeni yollarını bulmayı hedefleyin.