Toplum bazı insanları arasına kabul etmez.
(…)
“En üstün isimler söylenince
İçlerinde benimki de bulunur.
Neyim mi var, küçük hanım?
Almanya'da çoklarında olan şey!
En ağır acılar söylenince
İçlerinde benimki de bulunur.”
(…)
demiş bir şiirinde Heinrich Heine.
Yanılmıyorsam, Maupassant’ın olduğunu düşündüğüm bir şiir de şöyledir:
“Mini mini kuklalar
Ne de güzel oynarlar
Arka arkaya üç dönüş
Sonra pır diye uçarlar.”
Sırada Ali Ormancı’nın Donuk Adam isimli şiiri var:
“Övünmelisin, kıvanç duymalısın,
Bir yapıt bıraktın giderken,
Salt bir yapıt.
İsterik, duyguları köreltilmiş,
Sevileri koparılıp atılmış,
Bir yontucudan kalma, salt bir yapıt,
Donuk adam.
Korkuya gerek yok artık,
Bir şeyler kalmadı bende benim olan,
Arındırdın ne varsa sana ait.
Övünmelisin,
Bir yapıt bıraktın giderken,
Salt bir yapıt, donuk adam.”
…
Fernando Pessoa şiirinden üç dize:
(…)
“Bir şey kalmaz geride, hiçbir şey. Hiçiz biz.
Biraz güneşte, biraz havada geciktiririz
Üzerimize çöken solunamaz karanlığı.”
(…)
Franz Kafka kendisini nasıl tanımlamış dersiniz? “Çok soğuk bir kış günü bir nehrin kıyısını kaplayan buzların altındaki bir kazık gibiyim.”
…
Küçük dev adam, büyük besteci Franz Schubert’in bir piyanosu bile yoktu. Nota kağıtlarına verecek parası da olmadığı için, bestelerinin notalarını üzerine yazacağı kağıtlara porte çizgilerini kendi eliyle çizerdi.
…
Bulunduğu yerden hoşnut olan kaç insan var şu dünyada? Kentleşmeyle birlikte ruhsal
bozukluklar da artma eğiliminde. Sonsuz bir boşluğun egemen olduğu bir dünyada yaşadığına inanan ve içindeki boşluğu doldurmaya çalışan yalnız insanlar, orada burada anlamsızca gezinip duruyorlar. Ama kuşkusuz yalnızlık yeğdir, cahil ve zalimlere yakın olmaktan.
Zaman zaman hepimiz bir şeyleri saklamak ve her şey yolundaymış gibi davranmak zorunda kalırız.
Bilim adamı ve akademisyenlerin öngörülerine göre; yeni yetişen kuşaklar daha fazla ekran kullanacaklar, dikkatlerini toplama süreleri daha kısa olacak. Dijital okuryazarlık becerilerinin gelişmesine karşılık, daha az insanla iletişim kuracaklarından sosyal becerileri azalacak.
Koşullar ağırlaştıkça ister istemez düşler, beklentiler, umutlar küçüldükçe küçülüyor. Kimileri de tümden yitip gidiyor. Bir insanı paramparça eden acıları bize yaşatanlar, sevdiklerimiz ve sevenlerimiz değil midir en çok?
Henri Troyat; “Nice tanınmış insanlar vardır ki, ortaya koydukları yapıtları kadar görkemli bir yaşamları olmamıştır” demiş.
“Eğer yalnızsan öylesindir” demiş Gamze Pilavcılar da.
Üzülerek belirteyim ki, bir gün sizin de rüzgarsız ve yelkensiz günleriniz başlayabilir. Yenemeyeceğiniz bir düşmanı seçerek ona savaş açmışsanız, okyanusta bir damla olmaya çok yaklaştınız demektir.
Telin üzerindeki bir kuştan ne farkımız var ki? Yere en sağlam bastığımızı düşündüğümüz bir anda tökezliyoruz. İşin en kötü yanlarından biri de şu: Ne yazık ki bir gülümseyişin gizlediği acıyı herkesin göremeyecek olması.