Hülya Aslan | ÇÜRÜMÜŞ BEYİNLERİN ÇİRKİNLEŞTİRDİKLERİ… | Güney Gazetesi Mersin


ÇAĞDAŞ DÜŞÜNCELER

Hülya Aslan

Tarih : 29.12.2020
E-Mail : hulyaaslan75@yahoo.com

ÇÜRÜMÜŞ BEYİNLERİN ÇİRKİNLEŞTİRDİKLERİ…


     Ülkemiz her zaman ki gibi olağanüstü hızla akan gündemler yaşıyor. Bir basın mensubu için bugün ne haber yapayım ya da bir köşe yazarı için işlenecek konu kalmadı gibi sorun yok. Yani haberler gırla yetişebilene aşkolsun. Her halde bu anlamda dünya sıralamasında başlar da yer alıyoruz.

    Ülkemizin bu durumu basın camiasında da sıkça dile getirilir. Hakikaten “Bizde haber bulma sorunu yok, ama haberi çarpıtmadan yandaş mandaş demeden korkmadan çekinmeden kalemi oynatma sorunu çok” o nedenle ben de pek çok haberi ya da yazıyı birkaç kaynaktan okumadıkça/izlemedikçe inanmam ve oldukça temkinli yaklaşırım. Kendi yazılarımı hazırlarken de haber kaynaklarını çokça tararım. Elbette bu kadar çok şüphe, istenen davranış şekli değil. Fakat yaşadıklarımızı çoğunluğun yazıp çizdikleri ile yan yana koyunca bunun böyle olması gerektiğini mutlaka sizlerde test etmişsinizdir.

Bu kadar hızla akan haberlerden biri bir kaç hafta içinde ulusal bir kanalda canlı yayın içerisinde yaşandı….. 

Birkaç profesör ile yapılan bir program. Daha öncede belirttiğim gibi, sabahlara kadar süren bu tür konuşmaların hiç renginin kalmadığı, her programın kimliksizleştirildiği ve aydınlatma yerine daha da karanlık yaşamları sunan ağızların ve çağlar gerisinden gelen kafaların çıkardığı, kirlilik olarak görürüm. Tamda bu tarifime uyan bu program, konukları ile tüm sığlıklardan nasibini alarak sürerken,  sığ sözcüğünün çok hafif kaldığı bir konuşma geçiyor. İnanamayıp birkaç kez tekrar tekrar youTube’tan izleyip bu sığırlığın sığlıkla buluşmasına özellikle ülkenin eğitimci kimliğinin geldiği yer adına üzüldüm.

Ana sınıfı öğretmenliğinden, akademisyenliğe kadar tüm eğitimcilerde olması gereken çocuğu ya da genci öncelikle geleceği olarak görüp çağa uygun, üretken, kendine güvenen ve sizden ileri olmasını sağlayacak yaklaşımlar ile bezemektir. Üniversite öğrencisi de olsa gerek öğretme-eğitme aşamasında gerekse sosyal yaşamında onları olumlu düşünmeye sevk edecek tutum ve davranışlar geliştirmektir. Eğitimci kimliği taşıyan bir kişi doğrudan suçlayan ifadelerden uzak, sorunların çözümüne odaklanan yerde durmalıdır. Hele ki suçlama konunuz öğrenci asla olmamalıdır. Soru ya da sorun her ne ise resmin büyüğünde aramalıdır. Kazanılan sıfatlarla da çözümleri sunma yoluna gitmelidir bir eğitimci. Değil mi ki bir akademisyen olarak hangi bölümde çalışıyor olursanız olun eğitim kurumlarının daha genelleme ile toplumun sorunlarına sokakta ki bir yurttaşın olabilecek cehaleti ile ekranların karşısına geçip konuşmayı hakkı hiç saymamalıdır. Milyonlara ise ,söylediklerinin doğruluğunu sıfatını kullanarak hele ki hiç yutturmamalıdır.     

Adam Sakarya üniversitesinde Tarih profesörü………… katıldığı bir ulusal kanalda derslerine öğrencilerin katılmadığını son birkaç yıldır katılımın çok düştüğünü birkaç yıl öncesine kadar yüzde altmış- yetmiş olan bu oranın otuz kırklara filan düştüğünü anlatıyor. Şimdi onlıne yaptıkları derslere katılım oranının daha da azaldığını milletimize duyuruyor. Milli Eğitime bağlı altı milyon öğrencinin çeşitli sebeplerle derslere erişemediği bilgisinden çok uzak olan bu kafa devam ediyor bizleri bilgilendirmeye ama ne bilgilendirme

En kolay olanla yani “suçlama /suçlu bulma” ile  konuşmasına başlamış olan bu kafa önce öğrencileri Hedonist olmakla ardından da Fuhuş yapmayla suçluyor. Ki  “neyin suçu ve suçlusu”  bu sadece karanlık ve örümcek ağı döşeli bu gibi kafaların kirlenmiş dünyalarının ürettiği ve bir akademisyenin- eğitimcinin ise yapmayın olur mu böyle ifade demesi gereken sözleri kendi ağzından boşaltması…Katlanılır gibi değil…

Bakın “Tamamen hedonist bir Z kuşağından bahsediyorum” diyerek gençlerin içinde bulunduğu durum tespitini yapıyor güya. Kaldı ki o beğenmediği batının kavramları ile batının bilimsel üretkenliğini tüketerek  ve oldukça düzeysizlik içinde boğulan konuşmaları ile sürdürüyor….                           

27 yıldır Üniversite çalıştığını ve son bir iki yıla kadar derslerin bu denli boş olduğunu görmedim diyor. Aynı adamın akademisyen kimliği şunu sorgulayamıyor; aday adayı olduğun iktidar partisi bunca yıl ne yaptı da bu hale geldin…. geldik…….

Hedonist merkezli gelişen bir Z kuşağı temelde Hedonizm var başka bir şey yok. Bütün Türkiye de Üniversitelerin olduğu yerler Nişantaşı’na dönüştü. Nişantaşılı olsam mutlaka dava açarım.Ne demek istediği konuşmasında çok açık…… Üniversite yakınında ki yapılar, Sayın Cumhurbaşkanı da vurguladı neredeyse fuhuş evleri………….

Utanç verici, kendi gibi düşünenlerin çoğunlukta olduğunu da kanıtlarcasına ve en tepedekini de örnek vererek kabahatine ortak arama ve bu çirkinlik içerisinde bile milyonların karşısında öğrencileri kullanarak yaltaklanma……. bu nasıl bir rezillik

Aynı adam, televizyonların güya halkı aydınlattığı sanılan ki öyle olmadığı her gün ortada olan onlarca programına katılan, program yapan kişisi………  Prof.Ebubekir Sofuoglu....... Hz. Nuh oğlu ile haberleşmede cep telefonu kullandı.... Google Abdülhamit tarafından icat edildi.... diyen de aynı sözüm ona akademisyen.                                                                                

  Bu ve bunun gibi beyinlerine örümcek ağı döşenmişler; yozlaşmanın, karanlığın, kirli düşüncelerin. Umutsuzluğun, çürümüşlüğün, az gelişmişliğin, ilkelliğin birer kocaman resimidirler...

Yazı ki yıllardır eğitim sisteminin her kademe de hangi beyinleri ürettiğinin de resmidir bunlar……..  

 

 

 
  YAZARIN ARŞİVİ
 
 
 


 



ANASAYFA
MASAÜSTÜ GÖRÜNÜM
HABER ARŞİVİ


KÜNYE


İLETİŞİM

guneygazetesi.com © Copyright 2025 Tüm hakları saklıdır.
İzinsiz ve kaynak gösterilemeden
yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.


URA MEDYA