“Tarımda AB oyunu” | Güney Gazetesi Mersin

“Tarımda AB oyunu”

Türk tarımı ve Türkiye’deki zirai ilaç sektörünün son durumu ile ilgili Güney’e özel açıklamalarda bulunan Ziraat Mühendisi ve Sanayici-İş AdamıMehmet Semih Nane, Türkiye’de konuyla ilgili kurulan çok uluslu derneklerin ve AB’den fonlanan STK’ların tek amacının Türk zirai ilaç sektörünü ve Türk tarımını bitirmek olduğunu belirtti.

“Tarımda AB oyunu”


AHMET SÜTCÜ 

Türkiye’deki tarımın 40 yıldır bitirilmek istendiğini belirten Nane, “Türkiye’de 40 yıldır neo-liberal politikalar uygulanmaya başlandı. Bu durum tarımı da birinci derecede olumsuz etkiledi. Türkiye’de tarım 40 senedir bitirilmeye uğraşılıyor ve başta Avrupa Birliği olmak üzere dışarıya bağlanmaya çalışılıyor. Bunun için yaptıkları şey çok basit, tarımı nasıl bitirirsin? Birincisi çiftçiyi desteklemezsin, ikincisi de kırsal nüfusu kente aktaracağız diyerek halkı aldatırsın. AKP ilk geldiği zamanlar, yüzde 35 olan tarım nüfusunu yüzde 10’a indireceğiz diye bir hedef koydu. Tarım nüfusu azaldı çünkü uygulanan politikalarla Türk çiftçisine tarım yapma deniliyor, çiftçi desteklenmiyor, ürünü para etmiyor, çiftçiye yaşam hakkı tanınmıyor ve tarım ürünlerinde üretim planlaması yapılmıyor” dedi.

Mehmet S. Nane, Türkiye’de tarımın bilinçli bir şekilde yok edilmek istendiğini söyleyerek, “Bu neo-liberal politikaların Türkiye’ye getirdiği bir sonuç. Bunu uygulayanların istediği bir sonuç. Geçtiğimiz günlerde Tarım Bakanı diyor ki, “Türkiye’de üretmeyebiliriz ama parasını verir alırız”. Parasını verip alamayacağın günler de gelebilir. Koronavirüs belası paranızın her zaman tarım ürünü almaya yetmeyeceğini göstermiştir. Rusya bu süreçte parasıyla olsa bile Türkiye’den limon alabildi mi? Bu süreçte Rusya’ya limon ihracatını neden durdurdunuz? Çünkü ülkede ihtiyaç var diye. Türkiye’nin neresine gidersen git, toprağa bir sopa ek, yeşerir. İşte bu kadar verimli topraklardan bizlere bunu yapıyorlar. Maalesef 82 kalem tarımsal ürün bizim gibi bir tarım ülkesi tarafından ithal ediliyor” diyerek, Türk tarımının son 40 senedir bilinçli bir şekilde kurban edildiğini bildirdi.

 

“AMAÇ TÜRK TARIMINI DIŞARIYA BAĞIMLI HALE GETİRMEK”

Türkiye’nin birincil stratejik milli önceliğinin tarım olduğunu söyleyen Nane “Bana göre tarım, Türkiye’nin birinci milli stratejik önceliğidir. Şu anda Tarım Bakanlığı’nın kafası tam net değil. Bakanlık bürokratları bir taraftan iyi bir şeyler yapmaya çalışıyorlar ama öte taraftan Türk tarımının bitirilmesi yönünde çalışan korkunç bir lobi var. Amaç şu; Türk tarımını dışarıya bağımlı hale getirmek, Türk çiftçisini üretimden uzaklaştırmak ve Türkiye’yi dışarıdan gıda almaya mecbur bırakmak. Bunun nedeni de, seni boğazından yakalamak istiyorlar” dedi. 

Mehmet S. Nane, Türkiye’deki endüstriyel tarım ürünleri üzerinde ciddi oyunların oynandığını kaydederek, “Türkiye’nin çok önemli stratejik endüstriyel ürünleri var tarımda; buğday, mısır, pamuk, şeker pancarı, ayçiçeği, fındık… Bunlar kilit ürünlerdir. Tüm halkı doyurabilecek ürünlerdir. Bunlar üzerinde müthiş oyunlar oynanıyor. Tarıma bakışın 180 derece değişmesi gerekiyor ve Milli tarım politikalarının uygulanması gerekiyor. Düzgün bir tarım politikasıyla tarımın düzeleceğine inanıyorum” dedi.

 

“TÜRKİYE, SUDAN’DA ARAZİ KİRALAYARAK ÜRETİM YAPIYOR”

Afrika’daki toprakların verimli olmasından dolayı Avrupa ülkelerinin ve Çin’in kendi vatandaşlarını oralara göndererek tarımda üretim yaptıklarının altını çizen Nane, Türkiye’nin de Sudan’da tarım arazisi kiralayarak orada üretim yapmaya başladığını söyledi. Afrika’da ki tarım arazilerinin verimliliğine değinen Nane,” Afrika’daki toprakların verimliliğine ilk uyanan Çin ve AB oldu. Çin, şu anda 1 milyon vatandaşını Afrika’ya göndererek tarımsal üretim yaptırıyorlar, çalıştırıyor. AB de sezdirmeden alttan alttan yapıyor. Dünya nüfusu büyük bir hızla artıyor. Bir süre sonra mevcut kaynaklar dünyayı doyurmaya yetmeyecek. 21. Yüzyılın ikincisi yarısı ve 22. Yüzyıl’da gıda savaşları olacak dünyada. Herkes buna hazırlanıyor. Biz ise bundan bihaber şekilde tarımımızı öldürmeye çalışıyoruz” sözlerini kullandı. 

 

“TARIMI İYİLEŞTİRMEYE YÖNELİK BİR ÇALIŞMA OLDUĞUNA İNANMIYORUM”

Türkiye’de Tarım Bakanlığı’na tarımla ilgisi olmayan kişilerin getirilmesine yönelik düşüncelerini de ifade eden Nane, “Bunun bürokratik kadrolarla ilgisi yoktur; tamamen siyasi bir karardır. Türkiye’de tarımın iyileştirilmesine yönelik bir siyasi çalışma olduğuna ve hükümetin de böyle bir çaba içerisinde bulunduğuna inanmıyorum. Tarımın başına tarımı bilen kişiyi bilerek getirmiyorlar çünkü tarımı, siyasi bir alan olarak görüyorlar. Tarım konusunda AB’nin bize yaptığı dayatmaları ABD bile yapmadı. Bize uyum yasaları adı altında öyle zor maddeler dayatıyor ki inanılır gibi değil. Kimse aklından çıkarmasın; Türkiye egemen bir ülkedir” dedi. 

 

“MERSİN’DE TARIM ALANLARI RANTA KURBAN EDİLDİ”

Geçtiğimiz günlerde Çiftçi Kayıt Sistemi’nin açıkladığı verilere göre Türkiye’deki çiftçi sayısında Mart 2019’a göre yüzde 12 azalma yaşanmış ve en çok düşüşün yaşandığı iller arasında Mersin’de dördüncü sırada yer almıştı. Türkiye’deki çiftçi sayısının düşüşü ile ilgili fikrini aldığımız Nane, “Tarsus’ta 30 sene evvel 300 bin dekar pamuk vardı şimdi gidelim 10 bin dekar çıkmaz. Pamukta para olmadığı için pamuktan kaçış var. Batıya gidecek olursak narenciye bahçelerinin betona feda edilmesi durumu var. Bakanlığın buna bir kısıtlama getirmesi gerekiyor. Mersin’de tarım alanları ranta kurban edildi. Mersin’deki betonlaşma tarımı olumsuz etkiledi” yanıtını verdi.


Organik ve agroekolojik tarım konularında da bilgi veren Nane, bu üretim yöntemlerinin kesin surette mevcut tarımsal üretime alternatif olmadığını ve olamayacağını söyleyerek şunları kaydetti: “Organik tarım ve Agroekolojik tarım kesinlikle mevcut tarım tekniklerine bir alternatif oluşturamaz. Olabileceğini söyleyerek Türk halkına yalan bilgi veriyorlar. Türkiye‘de bu tür tarım en fazla %3, dünyada ise en fazla %5 seviyesinde yapılabilir. Bu yöntemlerin mevcut tarımsal üretim yöntemlerinin yerine geçeceği yalanını söyleyenler geriye kalan %95-97 arasındaki üretim açığının nasıl kapatılacağını ağızlarına almıyorlar. Yaptıkları aldatma, yalan ve riyakârlıktır. Halka yalan söyleyerek manipüle etmenin affedilir yanı yoktur.“

 

“AB VE ABD, TARIMI BİR BÜTÜN OLARAK BİTİRMEK İSTİYORLAR”

Türkiye’deki zirai ilaç sanayiinin son durumu hakkında da bilgi veren Nane, “AB ve ABD, tarımı bir bütün olarak bitirmek istiyorlar. Türkiye’yi tarımda tamamen dışa bağımlı ve kıpırdayamaz hale getirmeyi hedeflemiş durumdalar. Bu projelerinin içerisinde de tarım ilaçlarının önemi büyüktür; çünkü ilaç atmazsan ürünü yetiştiremezsin. Ben herhangi bir proje veya dernekte AB logosu görünce tüylerim diken diken oluyor. AB bu sözde STK’ların kimini destekliyor, kimini de açık açık finansal olarak besliyor. AB’nin parasal olarak beslediği sözde STK’lar var. Bunlar da çıkıp tarım ilaçları aleyhinde konuşuyorlar, halkı yalan yanlış bilgilerle aldatıyorlar.

Türkiye’de zirai ürünlerin yetiştirilmesi için bizim mücadele etmemiz gereken 644 tane zararlı etmen var. Yani biz bu 644 etmeni yok edeceğiz, öldüreceğiz ki verim alalım” diye konuştu. 

Mehmet Semih Nane, zirai ilaçların üretim ve kullanımında iki önemli kriterin yer aldığını vurgulayarak, “Zirai ilaçların kullanılmasında ilk kriter, insan sağlığına zararsız olmasıdır. Zirai ilaçtan 10 gram vermen gerekiyorsa bitkiye şifa olur, insana da zararı olmaz; ama 100 gram verirsen bitkiyi öldürür, insana da zarar verir. Fazla ilaç vermenin fazla ürün almayla hiçbir alakası yok. Zirai ilaçların kullanılmasında ikinci kriter, çevre sağlığını korumak. Yani; arılar, balıklar, hava, su… bunların dengesini korumak. Bu konuda çok ayrıntılı bilimsel çalışmalar aralıksız sürdürülmektedir” şeklinde konuştu.

İnsan ve çevreye verilecek zararın tarım ilacından değil yanlış kullanımdan kaynaklandığının altını çizen Nane “Hollanda, bize göre çok çok az toprağı olmasına rağmen dünyanın tarımsal üretimde lider ülkelerinden biridir. Pazara en güvenli ürünler sunan Hollanda’da hektara 16-17 litre/kilo tarım ilacı kullanılırken, Türkiye’de bu oran hektara sadece 2-3 litre/kilodur. 

Yani kullanılan ilaç miktarı değil nasıl ve ne bilinçle kullandığınız önemlidir.

Tarım ilaçlarındaki mantık da beşeri ilaçlarla aynıdır. Uygun dozda kullanılırsa şifa olur, fazla doz öldürür. Başınız ağrıdığında bir tane baş ağrısı almak sizi iyileştirir, bir kutu içmek ise öldürür. Tarım ilacında da mantık birebir aynıdır” dedi.

Zirai ilaçların üretilme aşamasının sanıldığı kadar kolay olmadığını belirten Nane, “Bizim Tarım Bakanlığımızın zirai ilaçlar konusundaki mevzuatı son derece kapsamlı ve katıdır. Bakanlık bu konuda çok titiz çalışıyor. Tarım ilacından değil yanlış kullanımdan çekinmek lazımdır. Önüne gelen gelişigüzel tarım ilacı üretemez de satamaz da. Bunun çok ciddi kuralları vardır. Çiftçimiz ilaç kullanımında bilinçlendirilmektedir. Tarım il ve ilçe müdürlüklerindeki ziraat mühendisi meslektaşlarım bu konuda büyük bir gayret ve özveri ile çalışıyorlar. Ayrıca benim şirketim de dahil olmak üzere bazı yerli ilaç üreticileri sahada ziraat mühendisleri vasıtasıyla çiftçiye bedelsiz eğitim vermektedirler. Buna ilave olarak ziraat mühendisi tarım ilacı bayileri de çiftçiye bu konuda bilgilendirmektedir. Yani bu konu başıboş ve sahipsiz değildir. Tarım ilaçlarının üretim aşamasına gelinceye kadar fevkalade derecede zorlu testlerden geçmesi gerekmektedir. Önüne gelen kimyasal molekül buldum diye tarım ilacı üretemez. Bunun çok katı bilimsel testleri vardır.

Türk çiftçisi çok uluslu tazım ilacı firmalarının insafına bırakılırsa çok hızlı bir şekilde çöküş sürecine girer. Bunun nedeni çok açıktır; aşırı kâr hırsıyla şu anda yerli üreticilerin 1 TL’ye üreterek piyasaya sundukları mallar çok uluslar tarafından 11 TL’ye, 21 TL’ye satılacaktır. Yakın geçmişte bunun örnekleri çok fazla sayıda vardır. Türk tarımı ve Türk çiftçisi bu kâbus dolu filmi daha önce seyretti. Birazdan bu fiyat konusunda çok çarpıcı bir örnek vereceğim.

Çin, ABD, Japonya, Brezilya gibi ekonomisi ve tarımı büyük ülkelerde 600-700 arasında ilaç aktif maddesiyle, zirai ilaç mücadelesi yapılıyor. Türkiye’de bu sayı sadece 300. Bizde 1980’li yıllardan bu yana 180 tane ilaç yasaklandı. Tarım Bakanlığı tarafından geçen hafta da 16 tane yasaklandı. Bu konuda Avrupa Birliği uyum yasaları gerekçe gösterildi. Bu kesinlikle büyük bir hatadır. Çünkü Türkiye henüz üye değilken gerekli gereksiz tüm değişiklikler yapılmak istenmektedir. Yasaklanan ilaçların tamamı da çok uygun fiyatlarla çiftçinin sorununu çözecek ilaçlardır. İşte bunu istemiyorlar. İstiyorlar ki piyasada sadece kendileri olsun ve istedikleri gibi fahiş fiyatlarla ilaç satsınlar. Türk çiftçisinin umurlarında olduğunu düşünmüyorum. Tarım ilaçlarının yasaklanmasını AB dayatıyor ve çok uluslu firmalar da bu konuda Tarım Bakanlığı nezdinde lobi yaparak tam destek veriyor” dedi.

 

“ADAMLARIN ELİNDEN GELSE, YERLİ SANAYİCİLERİMİZİ BİR KAŞIK SUDA BOĞACAKLAR”

Çok uluslu şirketlerin Türk zirai ilaç sektörünü bitirme gayreti içerisinde olduğunun altını çizen Nane, şirketlerin ve bunlardan beslenen bazı derneklerin bu yönde de inanılmaz bir lobi yaptıklarını dile getirdi. Nane, “Bu yasaklanan ilaçlar nerede serbest biliyor musunuz? ABD, Kanada ve Avustralya’da, tarımın en çok geliştiği sanayi ve tarım bölgelerinde. Bu ülkeler bunu kullanıyor ama biz kullanamıyoruz. Adamların ellerinden gelse bizim yerli sanayicilerimizi bir kaşık suda boğacaklar.

Benim de üyesi olmaktan onur duyduğum Tarım İlaçları Sanayi, İthalatçı ve Temsilcileri Derneği’miz (TİSİT) var. Bu dernek yerli zirai ilaç sanayisinin haklarını savunmak için inanılmaz gayret gösteriyor. Önceden tek çatı altındaydık, sonra çok uluslu şirketler bizden ayrılıp başka bir dernek kurdular. Onlar kendilerini Türklerden ayırarak çok uluslu şirketlerin üye oldukları bir dernek kurmayı tercih ettiler. Şu anda bütün amaçları Türk zirai ilaç sektörünü bitirmek. Mesela; 25 sene önce ben bir firmanın Mersin distribitörüydüm. 25 sene önce bana kilosunu 170 dolara sattırdıkları ilacı, şu anda ben fabrikamda üreterek 10 dolara satıyorum. İlacın aktif maddesinin adını da vereyim; Acetamiprid. Sektördeki diğer Türk üretici firmaların fiyatları da benimki gibi düşük seviyededir. Yaptıkları vicdansızlığın boyutu budur işte. Bugün Türk firmasının ve fabrikasının ürettiği aynı ürünü Türk çiftçisine hem de 25 sene önce tam 17 kat pahalı satmak. Bu bir tek örnek bile yerli tarım ilacı sanayicilerinin önemini göstermeye yeter” diye konuştu.

 

“GEREKİRSE TANK ALMAYACAKSIN AMA…”

“Zirai ilaçlar bizi öldürüyor diye bir yaygara kopararak kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar” diyen Nane, “Gerçek çevrecilere büyük saygım var. Bazı iyi niyetli çevreciler maalesef bilmeden buna alet oluyor. Bazı yerli işbirlikçiler de fonlandıkları yani para aldıkları için alçakça bunlara destek veriyor. Amaçları, Türk tarımını bitirmeye çalışmak, tarım ilacını bitirmeye çalışmak. Ondan sonra da Türk tarım ilacı pazarını tamamen yabancılara teslim etmek.

Herkesin bilmesinde fayda var zirai ilaç kullanılmadan yapılacak olan bir üretimde ilk yıl %55-65 ürün kaybı olacaktır. Bu kayıp yıllar içinde hızla artacak ve çok kısa sürede verim sıfıra yakın seviyeye düşecektir. Türkiye’de tarım iyileşsin istiyorsak milli tarım politikasına dönmemiz gerekiyor. Türkiye’de her konuda üretim politikasına dönmemiz gerekiyor. Milli savunmamıza ve ordumuzun güçlü olması gerekliliğine ne kadar önem verdiğimi herkes çok iyi bilir. Tam anlaşılması için abartarak ve uç bir örnek olsun diye söylüyorum. Gerekirse tank almayacaksın ama çiftçine buğday ektireceksin. Çünkü bir askerî stratejistin söylediği gibi “Ordular mideleri üzerinde yürür.”

Türk tarımı ve çiftçisi kesinlikle desteklenmelidir. Türk çiftçisine devlet bütçesinden ciddi kaynak aktarılmalıdır. Çiftçi topluma yük değildir, tam tersine toplumun gözbebeğidir. Eşsiz Atatürk “Köylü milletin efendisidir” sözünü boşuna söylememiştir. 

Türk Tarımı desteklenirken yerli ilaç sanayisi de sürekli desteklenmeli ve ayağına vurulan prangalar açılmalıdır. Bunlar Turgut Özal’dan beri çiftçiyi Türk halkına yük olarak gösterdiler. Tarım önümüzdeki 20-30 yılın en önemli konulardan birisi olacaktır. 

Hayatın döngüsü ve bunun tarım ilaçları ile ilgisi aslında basit bir denklemle ifade edilebilir. Hayatın devamlılığı için beslenmek, beslenmek için gıda, gıda için bitkisel üretim, bitkisel üretim için de tarım ilacı gereklidir. 

Herkese önemle hatırlatmak isterim ki Tarım ilacı kullanılmadan tarım yapılmak isteniyorsa bunun sonucu KITLIK ve AÇLIKTIR” diyerek sözlerini noktaladı.