ELVAN PEHLİVAN
Mersin’de 27 yıldır bakkal dükkanı işleten Durmuş Selçuk, küçük esnafın içinde bulunduğu sorunlara dikkat çekti. Veresiye defterinin son yıllarda iyice kabardığını söyleyen Selçuk, “Üç harfliler bitirdi zaten, iş yok. Hep onlar çalışıyor, biz sadece veresiye çalışıyoruz. Parası olmayan ya da ödememeyi düşünüp de alanlar var. Üç tane defterim var benim, aylıkçı, haftalıkçı, geliyorum deyip gelmeyen. Yıllar önce başta süt ürünleri olmak üzere daha çok çeşit satardım, Şimdi bulunduramıyoruz. Çünkü hem çok pahalı hem de fiyatta üç harflilerin hiçbirine yetişemiyoruz. Aramızda fiyat olarak uçurumlar var, belki biz daha kaliteli ürünler satıyoruz ama onu vatandaş bilmiyor ki, vatandaş rafta fiyata bakıyor. İnsanlar akşama kadar gezip nerede ucuz varsa onu almaya çalışıyor. Bizler de çeşitleri oldukça azalttık” dedi.
“ESNAF NASIL ÇALIŞACAK?”
Hem emekli olduğunu hem de çalıştığı için geçinebildiğini belirten Selçuk, “Benim gibi olmayanlar ayakta duramaz ki. BAĞ-KUR primini yatırmak çok zor 9 bin lira olmuş. Enerji bizi çok etkileyen bir şey, aylık 10 bin liraya yakın elektrik faturası geliyor dükkana. Dolapları sürekli çalıştırmak zorundayız. Ben dükkanı krediyle almıştım ödemeye devam ediyorum. Ancak esnafı en çok etkileyen durumlardan biri kira, kiracılar ayakta durmakta zorlanıyor. Öte yandan vergilendirme esnafı çok etkileyecek. Defter tasdikini 25 bin liradan tutmuşlar, aylık muhasebeci ücreti 3 bin 500 liradan bahsediyorlar en az. Nasıl çalışacak ki esnaf yılbaşından sonra?” diye konuştu.
“BİZ GİTTİĞİMİZ ZAMAN BİR KÜLTÜR DE YOK OLACAK”
Küçük işletmelerin özellikle bakkalların mahallenin dert ortağı olduğunu söyleyen Selçuk, “Bizim gibi küçük işletmeler, bakkallar mahallenin birçok derdini çekiyor. Mahalleli geliyor anahtarını bırakıyor, çocukların harçlıkları biterse sende. Adam telefon ediyor, eşim geliyor bir 100 lira verir misin eczaneye gidecek diye. Artık ne zaman gelir meçhul. Bu gibi şeyler bizde daha çok. Bu kültür de ölecek biz gittiğimiz zaman. Bakkal kültürü yok olacak. Hakikaten cenazeler olur koşarsın, ani bir şey olur gidersin, geçen bir müşterime arabamı ödünç verdim, düşünebiliyor musunuz? Biraz psikolog gibi de çalışıyoruz, babasıyla kavga etmiş gelip sana anlatıyor ya da eşiyle kavga etmiş sana dertleniyor, hatta senden akıl istiyor. Küçük işletmelerin ekonomiden öte böyle şeyleri daha önemli. Ama en güzel tarafı da bakkala sürekli gelen çocuklar aradan yıllar geçip geldiğinde sana yaşamını anlatıyor, eşini tanıştırıyor. Çocuğuyla gelen var. Ben dükkanı açtığımda çocuk olan yıllar sonra kendi çocuğuyla dükkana gelenler var. Çok güzel tarafları var ama maalesef artık küçük esnaf kepenk kapatma noktasına geldi” ifadelerini kullandı.
“BÜYÜK MARKETLER ÜÇ HARFLİLER GİBİ SOKAK ARALARINA DÜKKAN AÇMAMALILAR”
Sokak aralarına giren zincir marketler karşısında esnafın rekabet gücünün olmadığını dile getiren Selçuk, taleplerini sıraladı. Selçuk, “Küçük esnaf için yapılabilecek en güzel şey büyük marketlere küçük dükkanlar açtırmamaları lazım sokak aralarına. Büyük marketler şehrin dışında olmalı. Sokak aralarına üç harfliler gibi dükkan açmamalılar. Benim çevremde 7 tane zincir market var, biz nasıl yarışırız bunlarla yarışamayız. Dolayısıyla onların yaptığı indirimleri de yapamayız. Çok yüklü mal alıyorlar, kendilerine verilen promosyonu alıp fiyatı düşürüyorlar. Sen onu yapamazsın, promosyon almıyorsun ki. Mesela kolada 6 ay önceden sipariş veriyor, alıyor satıyor, sattıktan sonra ödüyor bir de diyelim ki 4 tır aldı 1 kamyon bedavasını alıyor, onu fiyata bölüyor. Dolayısıyla vitrine koyarken bizden 10-20 lira fiyatı aşağı çekiyor. Hem bizden çok kazanıyor hem bizden çok sonra ödüyor hem de ucuza satmış oluyor. Halka bunu anlatamazsın. Vatandaş artık istediğini yemeye değil önce doymaya çalışıyor” şeklinde konuştu.
Öte yandan 2002’de işletmenin camına astığı ‘Artık bugün yarından ucuz’ yazısının hikayesinden söz eden Selçuk, yazının insanların dikkatini çektiğini belirterek ekonomideki kötü gidişatı önceden öngördüğünü ifade etti.
