ELVAN PEHLİVAN
Toroslar Belediye Başkanı Abdurrahman Yıldız, Meclis’te yaptığı konuşmada Toroslar’ın maden ocağı kuşatması altında olduğuna dikkat çekti. Yıldız, “Aslanköy'de ÇED toplantısı yapılan ya da yapılamayan tam o konuda durum net değil, bir boksit madeni meselesi var biliyorsunuz. Boksit madeni aslında ana hattıyla alüminyumun üretildiği bir maden. Fakat Aslanköy'de biliyorsunuz bugüne kadar 23 hektar üzerine yani 230 dönüm üzerinde bir alanda yapılan bu çalışma an itibariyle 510 hektara yani 5100 dönüme çıkartılmak isteniyor. Aslında bu bir yanıyla madencilik faaliyetinin geliştiği yönünde bir fikir veriyor olsa da öte yandan bunun açıldığı yer, kullanılacak yani madenin kurulacağı yer, genişletileceği alan bizim hem ekonomik hayatımıza hem ekolojik hayatımıza ciddi darbe vuracak alanlardan bir tanesi” dedi.
“MADENİN KURULACAĞI ALAN TÜRKİYE’DE SU TUTMA KAPASİTESİ EN GÜÇLÜ BÖLGELERDEN BİR TANESİ”
Toroslar’ın ardıç, sedir ve meşe ormanlarıyla yüksek rakımlı bir yer olduğunu söyleyen Yıldız, buranın Türkiye'de su tutma kapasitesi itibariyle en güçlü bölgelerden bir tanesi olduğunu belirtti. Yıldız, “Geçen meclisimizin de ciddi konularından bir tanesiydi bu su meselesi. Hakikaten hem günümüzün hem de önümüzdeki günlerin ve yılların çok ciddi krizli meselelerinden bir tanesi. Yani su bu iklim kriziyle birlikte aslında her gün daha kıymetli hale gelen ve her gün daha azalan bir kaynağımız ve yaşamın aslında temel kaynağı. Yani su olmayınca biliyorsunuz hayat olmuyor. Dolayısıyla bu madenin özellikle kurulacağı alanlar da buralar Toroslar'da ve madenin kurulacağı bölgeden aşağıya kadar tüm bölgede bölgeye su sağlayan bir havza orası” ifadelerini kullandı.

“SU KRİZİ İÇİNDEN ÇIKILMAZ BİR HAL ALABİLİR”
Köylüler arasındaki en büyük tartışmalarından bir tanesinin su kavgaları olduğuna dikkat çeken Yıldız, “Köylüler birbirlerine köyün suyunu vermek istemezler. Mesela en reel yaşananlardan bir tanesi bugünlerde Aslanköy'le Yavca ve Kavaklıpınar arasındaki yaşanan tartışmalar. Çünkü mesela Yavca köyünde gerçekten su kaynakları sıfır düzeyde ve suyunu Aslanköy'den almak durumunda. Aslanköyler de diyor ki bizim suyumuz her gün eksiliyor. Dolayısıyla MESKİ bizim suyumuzu Yavca'ya, Kavaklıpınar'a vesaire köylere götürmesin. Ve haklılar da kendilerince durdukları noktadan gerçekten su azalıyor. Ama özellikle bu boksit madeninin alanının genişletilmesinden itibaren, bu kriz çok daha büyük bir sorun haline dönüşecek. Yani malumunuz işte aralığın bugün 5'i, hala memlekete ne yağmur yağdı ne kar yağdı. Dolayısıyla biz kış mevsimlerinin birinci ayındayız, mevsiminin birinci ayındayız. Ama kışı hala görebilmiş değiliz. İşte bahsedilen iklim krizi bu. Bunun üzerine bir de bu vahşi madencilik vesaire eklendiği zaman kriz tamamen içinden çıkılmaz hale geliyor” diye konuştu.
“ORTAYA ÇIKACAK OLUMSUZLUKLARDAN ARSLANKÖY CİVARINDAKİ TÜM KÖYLER ETKİLENECEK”
Madenle köy yerleşim arası kuş uçumu 2,5 kilometre olduğunu belirten Yıldız, “Bu madende her ay 17 kez tonlarca büyük dinamit patlaması yapılacakmış. Yine her gün 200 ile 250 tır dolusu yük, oradan madenle şehre taşınacakmış. Şimdi bunun hepsini üst üste koyduğunuzda, gerçekten sadece Aslanköy değil, Aslanköy'ün civarında bulunan ve köy yolu hattında bulunan bütün köylerin, bundan zarar göreceği malum. Hele hele günde 250 tırın o yoldan gittiğini düşünürseniz, doğacak olan trafik kazaları, oluşacak olan ölümler, oradan çıkacak üzüntü, hakikaten hepimizin kafa yorması gereken işlerden bir tanesi” dedi.
“YÖRÜKLÜK KÜLTÜRÜNÜN YOK OLMASI ETİN, SÜTÜN, PEYNİRİN FİYATINI ARTIRIR”
Vahşi madenciliğin Yörüklüğü de tehdit ettiğini vurgulayan Yıldız, “Bir diğer mesele de bizim de yani siyasetçilerin de çoğu zaman bir siyasi goygoy haline getirdiği ve çokça üzerinde laf söylediği bizim bu Yörükler. Benim de bir mensubu olduğum, üyesi olduğum Yörüklük de bu anlamda zaten şimdiye kadar, biz işte yazın festivalimizde de defalarca dile getirdik. An itibariyle Yörüklük bir folklorik değere indirgenmiş durumda. Halbuki Yörüklük bir folklorik değer değil, bir üretim modeli, bir üretim biçimi. Bu maden ocağıyla birlikte zaten yok olmaya yüz tutmuş bu yörüklerin önemli bir kısmı bir kez daha ortadan kalkacaklar, yok olacaklar. Yani bizim soframıza gelen et miktarı azaldığı için daha pahalı hale gelecek, süt miktarı, peynir miktarı azaldığı için daha pahalı hale gelecek. Şimdi tabii bu mesele sadece Aslanköy'de yaşayan bir maden meselesi değil, bunu kümülatif düşüneceğinizi bildiğim için ben biraz işin ekonomik mikro boyutunu da anlatmaya çalışıyorum. Dolayısıyla yani bu Yörüklerin de meralarını, yaşam alanlarını yok edecek bu maden genişletme sevdasından bizim vazgeçmemiz lazım gelir” ” şeklinde konuştu.
“RUHSATI VERİLEN 38 MADEN OCAĞININ YAPILMASI TOROSLAR’IN DELİK DEŞİK OLMASI DEMEK”
Vahşi madencilik faaliyetlerine karşı olduğunu dile getiren Yıldız, taş ve maden ocaklarının yerleşim alanlarından, meralardan, bahçelerden, köylerden uzak alanlara yapılması gerektiğinin altını çizdi. Yıldız, şunları söyledi:
“Son zamanlarda Toroslar'da çok fazla bu konularda ruhsat verildiğini duydum. Ben sorduğumda bakanlıktan net bilgi alamadık ama söyledikleri arkadaşların 38 tane ruhsatın Toroslar için verildiğini taş ocakları ve maden ocakları için söylüyorlar. Yani bu 38'i siz eğer buradaki gibiyse her biri yani 5000 metrekare ile falan çarpacaksanız tahmin ediyorum Toroslar’ın yarısından fazlasını kazacağız delik deşik edeceğiz demektir. Yani ekolojik dengeyi bozacağız demektir. Bu ekolojik dengenin bozulması da aslında bizim hayat konforumuzun ki her geçen gün biraz daha azalıyor iyice yok olması anlamına gelir.
Yani yörükleri de köylüleri de tarımsal üretim yapan tüm insanları da o yol boyunda yaşayan yaylacıları da bizim bu tahribattan bir biçimde kurtarmamız lazım. Ez cümle tarıma, hayvancılığa, yollara, havaya, suya, köylüye, kentliye zarar verecek olan ve ülke ekonomisine ve istihdamına. Bak bunun altını özellikle çiziyorum. Ülke ekonomisine ve istihdamına. Çok küçük bir katkı yapacak olan ama karşılığında istihdamın çok büyük bir kesimini götürecek olan bu madencilik meselesinde ben bir kez daha düşünülmesi gerekir diye düşünüyorum.”
