Vatandaşın hissettiği enflasyon TÜİK rakamından çok daha yüksek

Ekonomi uzmanı Prof. Dr. Erkan Aktaş TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon rakamlarıyla bağımsız kuruluşların açıkladığı enflasyon oranlarındaki farka dikkat çekerek, “Türk-İş araştırmasına göre 4 kişilik bir ailenin yalnızca gıda için yapması gereken aylık harcama 27 bin 970 TL’ye ulaştı.  Bu rakamlar, TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon oranlarının ötesinde, halkın hissettiği gerçek enflasyonu ortaya koymaktadır” dedi.  Aktaş, resmi enflasyon verilerinin düşük gösterilmesinin sadece bugünkü maaş ve ücret artışlarını etkilemekle kalmadığını, uzun vadede gelir eşitsizliğini derinleştirdiğini de vurguladı.

Vatandaşın hissettiği enflasyon TÜİK rakamından çok daha yüksek


ABİDİN YAĞMUR

Mersin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi, ekonomi uzmanı Prof. Dr. Erkan Aktaş, TÜİK’in açıklamadığı resmi enflasyon verilerini, Bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ve Türk-İş araştırmalarının sonuçlarıyla karşılaştırarak yorumladı.

Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK), 2025 yılı Eylül ayı enflasyon verileri çalışmasına göre,

Tüketici Fiyat Endeksinin (TÜFE) yıllık bazda yüzde 33,29, aylık bazda ise yüzde 3,23 artış gösterdiğini kaydeden Erkan Aktaş, “Ancak resmi rakamların işaret ettiği enflasyon oranı ile toplumun geniş kesimlerinin gündelik yaşamda deneyimlediği fiyat artışları arasında ciddi farklılıklar var” dedi.

 

 

“HANELERİN HİSSETTİĞİ ENFLASYON EN AZ YÜZDE 36”

 

 

TÜİK verilerine göre gıda fiyatlarının yıllık bazda yüzde 36,06; konut harcamalarının yüzde 51,36; eğitim giderlerinin yüzde 66 arttığını belirten Erkan Aktaş, “Bu kalemler özellikle dar gelirli hanelerin harcama sepetinde en yüksek payı oluşturmaktadır. Dolayısıyla resmi enflasyon oranı yüzde 33 düzeyinde açıklansa da, hanelerin hissettiği enflasyon en az yüzde 36, bazı zorunlu harcamalarda ise yüzde 50 ila yüzde 60 aralığında gerçekleşmektedir.  Eğer aynı kalemler Enflasyon Araştırma Grubu’nun (ENAG) verileriyle kıyaslanacak olursa, yaşanan yoksullaşmanın boyutu daha çarpıcı bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Nitekim ENAG’a göre Eylül 2025’te yıllık enflasyon yüzde 63,23, aylık artış ise yüzde 3,79’dur. Aylık oranlarda TÜİK ve ENAG arasında yakınlaşma görülse de yıllık farkın neredeyse iki kat düzeyinde olması, resmi verilerin güvenilirliğini tartışmaya açık hale getirmektedir” ifadelerini kullandı.

 

 

TÜRK-İŞ ARAŞTIRMASI, HALKIN HİSSETTİĞİ ENFLASYONU ORTAYA KOYUYOR

 

 

ENAG verilerinin Türk-İş’in açıkladığı geçim maliyeti göstergeleriyle daha uyumlu bir tablo sunduğuna dikkat çeken Erkan Aktaş, “Türk-İş’in Eylül 2025 araştırması, Türkiye’deki geçim koşullarının geldiği noktayı gözler önüne sermektedir.  Buna göre, 4 kişilik bir ailenin yalnızca gıda için yapması gereken aylık harcama 27 bin 970 TL’ye, toplam zorunlu giderler 91 bin 109 TL’ye, bekâr bir çalışanın yaşam maliyeti ise 36 bin 305 TL’ye ulaşmıştır.  Bu rakamlar, TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon oranlarının ötesinde, halkın hissettiği gerçek enflasyonu ortaya koymaktadır” dedi.

 

 

 

MEMUR VE EMEKLİYE YAPILAN YÜZDE 5’LİK ZAM 3 AYDA ERİDİ

 

 

Memur ve emeklilere ikinci altı ay için yapılan yüzde 5’lik maaş artışının, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında gerçekleşen fiyat artışları sonucunda daha ilk üç ayda tamamen eridiğine de dikkat çeken Aktaş, “Üç aylık enflasyonun yüzde 7,5 düzeyine ulaşması, sabit gelirli kesimlerin satın alma gücünde meydana gelen aşınmayı somut olarak ortaya koymaktadır. Sonuç itibarıyla dar gelirli haneler için resmi oranların bir anlamı kalmamaktadır.  Onların yaşadığı enflasyon, TÜİK’in açıkladığı yüzde 33 oranının değil, en az yüzde 36’nın, hatta bazı zorunlu kalemlerde yüzde 50-60’ın üzerindedir.  Türk-İş’in geçim maliyeti rakamları bu durumu doğrulamakta, ENAG verileri ise resmi istatistiklerden daha gerçekçi bir görünüm sunmaktadır. Resmi verilerin düşük gösterilmesi, sadece bugünkü maaş ve ücret artışlarını etkilemekle kalmıyor; uzun vadede gelir eşitsizliğini derinleştiriyor. Açlık sınırının 28 bin TL’ye, yoksulluk sınırının 91 bin TL’ye dayanması, Türkiye’de orta sınıfın giderek daraldığını ve geniş halk kesimlerinin yoksullukla mücadele ettiğini kanıtlıyor. İstatistik kurumlarının asli görevi, siyasetin çıkarlarına hizmet etmek değil, toplumun doğru ve güvenilir bilgiye ulaşmasını sağlamaktır.

Türkiye’de enflasyon verilerinin her ay geniş kesimler tarafından kuşkuyla karşılanması, ekonomik güven kadar toplumsal güveni de zedelemektedir” ifadelerini kullandı.