Türkiye'de bir ilk olacak Dil Müzesi'nin söz varlığı havuzunun oluşturulmaya başlandığı çalıştaya il ve ilçe şube müdürleri, okul müdürleri ve Halk Eğitimi Merkezi müdürleri katıldı. Çalıştayda Mersin Üniversitesinden Prof. Dr. Hürriyet Gökdayı, Prof. Dr. Mesut Gün, Doç. Dr. İmran Gündüz Alptürker, Doç. Dr. Abdullah Elcan ve Öğr. Üyesi Dr. Döndü Can moderatörlük yaptı.
Çalıştay, doğrudan "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli"nin temel ilkelerinden biri olan "Türkçenin bütün zenginliğiyle korunması ve etkin bir şekilde öğretilmesi" hedefini destekliyor.
Çalıştayda kayıt altına alınan kelimeler, deyimler ve atasözleri, sadece bir sözlük çalışması olmaktan öte, "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli"nin eğitim felsefesini yansıtan somut bir adım niteliğindedir. Modelde belirtildiği gibi, Türkçenin zenginliği, toplumun birbirleriyle iletişim kurmasına, bu iletişimi anlamlandırmasına ve kültürel unsurların nesilden nesile aktarılmasına öncülük ediyor.
Bu bağlamda, Müdürlüğümüzün "Dilimizin Zenginlikleri" projesi, eğitim sistemimizde Türkçenin doğru kullanımına ve dil becerilerinin geliştirilmesine verilen önemi gösteriyor.
“TÜRKÇEMİZ UZUN BİR MENZİLİN YOLCULUĞUDUR”
Mersin İl Millî Eğitim Müdürü Fazilet Durmuş, çalıştayın bu misyonunu vurgulayarak, "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli"nin, aynı zamanda dilimizin taşıdığı kültürel mirası koruma ve yaşatma çabalarının bir parçası olduğunu belirtti. Fazilet Durmuş: "Bizler, geçmişiyle barışık, mazisine sımsıkı bağlı, geleceğe ise bu köklerden filizlenerek yürüyen bir milletin evlatlarıyız. Türkçemiz; Orhun Yazıtları'ndan Yunus Emre'nin ilâhî nefeslerine, Fuzûlî'nin içli gazellerinden Karacaoğlan'ın sazına, Âşık Veysel'in gözsüz gören diline kadar uzanan kutlu bir menzilin yolculuğudur. Bugün "Söz Varlığı" dediğimiz şey, sadece kelimelerin toplanması, arşivlenmesi meselesi değildir. Bu bir diriliştir, bir yeniden doğuştur. Her kelime, kaybolmaya yüz tutmuş bir yüreği kurtarmak gibidir. Nitekim her sözcük, bir hatıradır. Bazen bir ninenin kucağında söylediği ninni, bazen bir ustanın çırağına öğrettiği sanatın adı, bazen de bir köy meydanında söylenmiş bir mani... Bugün bir kelimeyi daha yaşatırsak, aslında bir duyguyu, bir fikri, bir medeniyet parçasını da yaşatmış oluruz. Zira her kelime, bir kültür tohumudur. O tohum filizlenirse, çınar olur; çınar olursa gölgesinde bir millet serinler. Unutmayalım: Diller kaybolmaz birden. Önce kelimeler susar. Sonra sesler kısılır. Ardından hafıza silinir. Bizim vazifemiz, bu sessiz çığlığı duymaktır. Bizim vazifemiz, kültürümüzün bu zarif aynasını tozlardan arındırmak, yeniden pırıl pırıl kılmaktır. Bu bağlamda, UNESCO'nun da dikkat çektiği üzere, somut olmayan kültürel miras, bir milletin kalbinde yaşayan, gözle görülmeyen ama ruhla hissedilen hazineleridir. İşte dilimiz, bu hazinenin hem taşıyıcısı hem de muhafızıdır” ifadelerini kullandı.
Çalıştay, yöresel ağızdan deyimlere kadar geniş bir yelpazede dil unsurlarını belirleyerek, öğrencilerin dilini zenginleştirmeyi ve eğitim-öğretim süreçlerine entegre etmeyi hedefliyor. Dolayısıyla, belirlenen bu söz varlığı, eğitimin her aşamasında Türkçenin etkili kullanımına yönelik becerilerin kazandırılmasına da katkı sağlayacak. (Haber Merkezi)