“Seçimle gelen seçimle gider”

Mersin Emek ve Demokrasi Platformu sözcüsü Mersin Tabip Odası Başkanı İzzet Çalış, CHP’li belediye başkanlarının gözaltına alınmasının hukuki değil siyasi bir karar olduğunu belirterek “Sandıkta kaybedeni, gözaltı yoluyla iktidarda tutamazsınız. Seçilmişlere yapılan her saldırı, halkın onuruna ve iradesine yapılmış bir saldırıdır. Halkın iradesini yok sayanlar, bir gün o halkın adaletine hesap vermekten kaçamayacaktır” dedi.

“Seçimle gelen seçimle gider”


ABİDİN YAĞMUR


Mersin Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek ve Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere’nin gözaltına alınmasını protesto etti.

Özgür Çocuk Parkında bir araya gelen platform bileşenleri, “Hak, hukuk, adalet. Seçimle gelen seçimle gider” yazılı pankart açtı.

 

“SORUŞTURMA DEĞİL, SUSTURMA GİRİŞİMİ”

 

Platform adına açıklama yapan Mersin Tabip Odası Başkanı İzzet Çalış, “Bir kez Türkiye'nin demokratik kazanımlarına, halk iradesine ve hukuk devletine ağır bir darbe indirildi. Adana, Antalya ve Adıyaman’ın halkın oylarıyla seçilmiş büyükşehir belediye başkanlarının, hiçbir somut suç isnadı olmaksızın gözaltına alınması açık bir siyasal darbe sürecini işaret etmektedir. Gözaltıların gerekçesi açıklanmadan yapılan bu işlemler, kamuoyuna servis edilen iddialarla bir algı operasyonu eşliğinde duyurulmuştur. Bu tablo ne yazık ki bize yabancı değildir. Açıkça ifade ediyoruz: Bu bir adli işlem değil, doğrudan doğruya siyasidir. Bu bir soruşturma değil, susturma girişimidir. Bu bir hukuki süreç değil, siyasi bir linç kampanyasıdır” dedi.

 

 

“SANDIKTA YENEMEDİKLERİNİ HUKUK DIŞI YOLLARLA İŞLEVSİZLEŞTİRMEK İSTİYOR”

 

Daha önce Diyarbakır, Mardin ve Van olmak üzere onlarca belediyeye kayyum atandığını hatırlatan Çalış, “Daha sonra da özellikle Cumhuriyet Halk Partili belediyelere karşı yürütülen sistematik baskılar; gözaltılar, soruşturmalar, görevden almalar ve açık tehditler halini almıştır. Bu günkü gözaltılar da işte o zincirin yeni bir halkası ve demokratik rejimin çöküşünün bir göstergesidir. Yerel seçimlerde büyükşehirlerin önemli bir kısmını muhalefet kazanmıştır. Özellikle CHP'li belediyeler, sosyal adaleti önceleyen, halkçı politikalarıyla ve yolsuzlukla mücadeleye verdikleri önemle örnek olmuşlardır. İşte bu nedenledir ki, iktidar bu belediyeleri hazmedememekte, sandıkta yenemediğini hukuk dışı yollarla işlevsizleştirmeye çalışmaktadır. Bu yolla ülkemiz muhalefetsiz ve seçimsiz bir totaliterizme sürüklenmek, halkın egemenliğinin tasfiyesi ve faşizm koşullarının gerçekleştirilmesi isteniyor. Ancak bunu başaramayacaklar çünkü biz susmayacağız. Bu topraklarda halkın iradesini tanımayan her iktidar, tarihin çöplüğünde yerini almıştır. Halk, iradesine sahip çıkmaya devam edecektir” ifadelerini kullandı.

 

“BELEDİYE BAŞKANLARININ TEK SUÇU HALKTAN YANA OLMALARI”

 

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2. maddesinde devletin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu açıkça belirttiğini, 38. maddenin “suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” dediğini, 127. Maddenin ise yerel yönetimlerin özerkliğini güvence altına aldığını belirten İzzet Çalış, “Belediye başkanları, halkın iradesiyle, seçimle iş başına gelmişlerdir. Hukuk devletinde, seçimle gelenin ancak seçimle gideceği esastır. Herhangi bir kişiyi, delilsiz, gerekçesiz, gizli tanık ifadeleri ve siyasi aidiyeti nedeniyle gözaltına almak; "hukuk" adı altında bir suçu örtmek değil, doğrudan suça ortak olmaktır. Yargı makamlarının tarafsızlık ve bağımsızlık ilkesine uygun davranmak gibi bir yükümlülüğü vardır. Bu süreç, yalnızca bireylerin değil; bir halkın iradesinin, milyonların tercihinin ve demokrasinin bizzat kendisinin yargılanmasıdır. Bu açık bir vesayet girişimidir. Seçimle gelen, yargı sopasıyla sindirilmek istenmektedir. Gözaltına alınan belediye başkanlarının tek suçu, halktan yana, eşitlikçi ve şeffaf bir yönetimi benimsemeleri; halkla birlikte üretmeleri, paylaşmaları ve dayatmaya karşı dik durmalarıdır. Unutulmamalıdır ki; halkın iradesini yok saymak, yalnızca muhalefeti değil, tüm ülkeyi karanlığa mahkûm eder. Bu yalnızca bir partiye, bir belediyeye yapılmış bir saldırı değil; bu, demokratik düzene, yurttaş haklarına, ifade özgürlüğüne, seçim hakkına yapılan bir müdahaledir. Bizler Mersin Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri olarak, bu ülkenin vicdanı, sesi ve örgütlü direnciyiz. Bugün burada sadece üç büyükşehir belediye başkanını değil, halkın iradesini savunmak için toplandık. Biz bu hukuksuzluğu tanımıyoruz. Bu baskı politikalarına boyun eğmeyeceğiz. Bugün bir kez daha haykırıyoruz: Sandıkta kaybedeni, gözaltı yoluyla iktidarda tutamazsınız. Seçilmişlere yapılan her saldırı, halkın onuruna ve iradesine yapılmış bir saldırıdır. Halkın iradesini yok sayanlar, bir gün o halkın adaletine hesap vermekten kaçamayacaktır. Türkiye halkı demokrasiye, özgürlüğe ve eşitliğe olan inancını koruyor. Bizler bu inancı büyütmeye, hukuku ve adaleti savunmaya devam edeceğiz. Seçimle gelenin ancak halkın iradesiyle gidebileceği bir Türkiye mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.