ELVAN PEHLİVAN
Artan kanser vakalarıyla ilgili konuşan MAHDER Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Haydar Karakoyun, kanser vakalarının önlenmesi için alınabilecek önlemlere dikkat çekti. Karakoyun, “Gün geçmiyor ki sağlık kurumlarımızdan ve Sağlık Bakanlığımızdan yapılan muayene sayıları, takip ve tedavi edilen kanser, kronik hasta sayısı ile ilgili gurur tabloları yayınlanmasın. Evet, sağlık hizmeti vermek ve hastalarımızı sağlığına kavuşturmak elbette gurur duyulması gereken bir başarıdır. Peki, bu yayınlanan "gurur tabloları" gerçekten gurur duymak için yeterli midir? Bu hastalıkların önünü geçerek daha da gurur verici tabloların yayınlanmasını sağlamaz mıydı?” dedi.
“ÜLKEMİZDE HER YIL YENİ KANSER TANISI ALAN İNSANIMIZIN SAYISI 200 BİNİN ÜZERİNDEDİR”
Kanser vakaları ile ilgili istatistikleri paylaşan Karakoyun, ne gibi tedbirler alındığının ise bilinmediğini söyledi. Karakoyun, “Sağlık Bakanlığımızın resmî sitesinden yayınlanan verilere göre, 2021 yılı içerisinde muayene edilen vatandaşımızın sayısı 675 milyon 652 bin 190, 2022 yılında muayene edilen vatandaş sayısı 854 milyon 328 bin 324 ve 2023 yılında muayene sayısı 973 milyon 519 bin 87 olarak açıklanmıştır. Sağlık Bakanlığımızın yayınladığı 2019 raporunda, 2019 yılında yeni kanser tanısı konmuş hasta sayısı 223 bin 83 olarak yayınlanmıştır. 2019 yılından sonraki veriler yayınlanmadığı için 2020 ve 2021 yılına ait veriler tam ve net olarak bilinmemektedir. Dünya Sağlık Örgütü'nün resmî sitesinden aldığımız bilgiye göre, 2022 yılı içerisinde kanser tanısı almış insanımızın sayısının 240 bin 13 olduğu yayınlanmıştır. İstatistikler sadece rakam olmamalıdır, her sayı bir insanı temsil etmektedir. Şöyle bir durup düşünelim, ülkemizde her yıl yeni kanser tanısı alan insanımızın sayısı 200 binin üzerindedir. Evet, bunların tespit edilip tedavisine başlanması bir başarıdır. Lakin her yıl bu kadar vatandaşımız kanser oluyorsa 5 yıl sonra ülkemizde yeni tanı konmuş vatandaşımızın sayısı 1 milyonun üzerinde olacaktır. Bu illet hastalığa yakalanılmaması için mücadele etmek ve sebeplerini ortadan kaldırmak daha büyük başarı olmaz mıydı? Bu durumu 10 yıl sonrası için düşünürsek 2 milyonun üzerinde yeni tanı konmuş kanser hastamız olacaktır. Bu vahim gerçeği konuşmak bile çok üzücü ama gerçekler ortada” ifadelerini kullandı.
“KANSERE YOL AÇACAK ETKENLER ARAŞTIRILMALI”
Hastalıkların sayısı arttıkça baş edilemeyecek duruma gelebileceğine dikkat çeken Karakoyun, bu hastalıkların kaynağının tespit edilip, bu kaynakların ortadan yok edilmesi için gayret gösterilmesi gerektiğini vurguladı. Kansere yol açabilecek etkenlerin araştırılması gerektiğini dile getiren Karakoyun, şu soruları sordu:
“Bu etkenlerin nedenlerinden bir tanesi, yılda ortalama 600 bin tonu bulan kanserojen madde ihtiva eden Avrupa'nın çöp atıkları olabilir mi? Yoksa ülkemiz tersanelerine getirilip parçalanan ve her bir gemiden tonlarca asbest maddesinin ülke sınırlarına ve denizlerimize karışmış olması olabilir mi?
Ya da yıllardır tarım arazilerimizde kullanılmakta olan kanserojen içerikli tarım ilaçları kullanılması sonucu kansere ve pek çok hastalığa ve yol açmış olabilir mi? Yine kanser ve birçok hastalığa zemin hazırlayan pestisit, arsenik ve glifosfat maddesi içeren zirai maddelerin de kanserojen yaptığı bilinmektedir ve bol miktarda ülkemiz genelinde tarımda kullanılmasının etkisi var mıdır?
Gelelim maden çıkartmak için yapılan çalışmalar esnasında ortaya çıkan silika tozu adlı ince kum tozuna maruz kalanlarda kanser ve diğer hastalıkları yapma riski ne oranda etkilemiş olabilir? Maden ocaklarından yayılan bu tozlar ile etrafta yaşayan insanlarımızın ne kadarı maruz kalmış ve hastalanmış olabilir?
Değerli madenlerin çıkartılmasında kullanılmakta olan başta siyanür ve diğer kimyasal maddelerin suya, toprağa ve havaya karışması neticesinde vatandaşlarımızın ne kadarı etkilenmiş ve hasta olmuş olabilir? Bu kimyasal atıkların ne kadarı yer altı sularına karışmış ve bu sular ile sulanan hayvanlar ne kadar etkilenmiş olup dolaylı yollardan insanlarımızın hastalanmasına neden olmuş olabilir?
Besicilikte hayvan beslemede kullanılan ve sağlıksız ortamda saklanması sonucu aflatoksin içeren yemlerle cilt ve solunum yolu maruziyeti ile etkilenen ve kanser olan vatandaşlarımız olmuş mudur? Besicilikte kullanılmakta olan yemler ve ilaçlar neticesinde hayvanların etinde, sütünde kimyasal birikim olmuş ise bunları tüketen insanlarımızın ne kadarı sağlığından olmuş olabilir?
Yıllardır ihraç etmeye çalıştığımız ve kimyasal kalıntı-kanserojen madde içerdiği gerekçesiyle diğer ülkelerden geri yollanan gıdalar para hırsı ile iç piyasada tüketime sunulmuş mudur? Yoksa olması gerektiği gibi bu zehirli gıdalar imha edilmiş midir? Bilinmez ama bu ürünlerin iç piyasada vatandaşlarımızın tüketimi sonucu ne oranda hastalığa ve kansere yol açtığı bilinmemektedir.”
“ASIL GURUR VERİCİ OLAN HASTALANMAMA SAYISININ DÜŞMESİ DEĞİL MİDİR?”
Hastalıkların teşhis ve tedavisiyle ilgili verilen hizmetlerin gurur verici olduğunu ifade eden Karakoyun, ancak hastalığın önlenmesinin daha önemli olduğunu belirtti. Karakoyun, “Asıl gurur verici olan hastalıkların ve hasta olmamızın önüne geçmek için gerekli çalışmaların ve araştırmaların ışığında tedbirlerini almak değil midir? Asıl gurur verici olan hastalanmama sayısını ve tedavi etmek zorunda olduğumuz hasta sayısının düşmesi değil midir? Sağlık alanında üretilecek politikalar vatanımızın havasının, suyunun, toprağının kirlenip zehirlenmesini önleyerek vatandaşlarımızın hastalanmasının önüne geçmek için gerekli tedbirlerin alınması ve çalışmaların yapılması değil midir? Gerçek anlamda koruyucu sağlık hizmeti yaparak hastalık etkenlerini ortadan kaldırarak insanlarımızın minimal risk altında olmasını sağlamaktır. İşte asıl gurur tabloları o zaman ortaya çıkacaktır. Asıl insanımız ve biz o zaman gurur duyacağız” şeklinde konuştu.