Tarsus Ticaret Borsası Meclisi, 2024 yılın ilk Meclis Toplantısı’nı, Meclis Başkanı Murat Kaya başkanlığında gerçekleştirdi.
Toplantı sırasında Ticaret Borsası Yönetim Kurulu’nun, Ocak geri kalan Ocak ayı içerisinde gerçekleştirdiği çalışmalar Meclis üyeleri ile paylaşılırken, sektörel konular gündeme geldi.
Yeni yılın ekonomi ve ticaret açısından zorlu bir yıl olacağının altını çizen Meclis Başkanı Kaya “Bildiğiniz gibi, 2023 yılı ülkemiz ve dünya ekonomisi açısından çok zorlu bir yıldı. Tarım sektörümüzün 2021 yılından bu yana sürekli olarak küçülme ya da düşük büyüme sarmalına girdiğini söyleyebiliriz. Kentimiz tarım performansı ise ülke ortalamasının bir miktar üzerinde seyretti. Bizler bundan sonraki süreçte genel ekonomideki sorunlarımızın giderilmesine yönelik çözüm önerilerimizi ve taleplerimizi 2024 yılında da her ortamda sözlü ve yazılı olarak ifade etmeye devam edeceğiz” dedi.
Kaya, 2023 yılı dış ticaret rakamlarının, Türkiye ihracat hedeflerine ulaşmada kilit rol oynadığı hatırlatarak “2023 yılında dünya ekonomisinde talebin zayıfladığını, üretimin durgun bir seyir izlediğini, küresel ithalat ve ihracat rakamlarının gerilediğini maalesef görmekteyiz. Genel ekonomik görünüm olarak; Ticaret Bakanlığı aralık ayı geçici istatistiklerine göre, dış ticaret açığı aylık 6,1 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Böylelikle, 2023 yılında dış açık 106 milyar dolar ile geçen senenin 3,5 milyar dolar, OVP tahmininin ise 6 milyar dolar altında kaldı. Ülkemiz açısından, dış ticaretimizde 2023 yılının zorlu ekonomik şartlarına rağmen büyük bir başarı var ama Türkiye'nin potansiyeli çok daha yüksek. Bu nedenle ülkemiz daha fazlasını hak ediyor. Bizler ihracatçılar olarak ülkemize hak ettiğinin en iyisini vermeyi kendimize borç biliyoruz” şeklinde sözlerini tamamladı.
“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN HIZINA YETİŞEMİYORUZ”
Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Teke ise, son yıllarda yaşanan kuraklık tehlikesinin de düşündürücü olduğunu, gıda enflasyonunda dünya dördüncülüğünün Türkiye’ye yakışmadığını söyledi. Teke; “Sorunlar belli, çözüm önerileri ortada ama sıkıntı teoriyi pratiğe geçirmekte. İklim değişikliğinin hızına yetişemiyoruz. 2030’da nüfusumuz yüzde 10 artacak. Ortalama su kaynaklarımız yüzde 20 azalacak ve tarım alanlarının yüzde 78’i su yetersizliği riskiyle karşı karşıya olacak. Nüfusun yüzde 49’u suya erişim riskiyle karşılaşacak. Hissedilebilir bir şekilde son yıllarda hasat zamanları değişiyor, bölgemizde görmediğimiz zararlılarla karşılaşmaya başlıyoruz. Kimi yerde yağmur çok şiddetli ve uzun sürüyor. Kimi yerde hava çok sıcak ve ürünlerin raf ömrü kısalıyor. Bir tarım planlamasından bahsediyoruz ancak, teknoloji olmadan planlama olmaz. Sadece üretimi planlamak da yetmiyor. Yetişen ürünü nasıl pazarlayacağımız da planlanmalı ve ayrıca planlama yapılırken küresel iklim değişikliğinin de mutlaka göz önünde bulundurulması gerekiyor. Asıl üzüldüğümüz gelinen noktada Türkiye OECD ülkeleri içinde gıda enflasyonu en yüksek ülke. G-20 ülkeleri arasında ikinci, dünyada 4. Sırada olması. Tarım ülkesi dediğimiz bir yerde gıda enflasyonunda dünya 4.’lüğü Türkiye’ye yakışmıyor” diye konuştu. (Haber Merkezi)