Baroların gündeminde İstanbul Sözleşmesi var | Güney Gazetesi Mersin

Baroların gündeminde İstanbul Sözleşmesi var

Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Avukat Arzu Günay, İstanbul Sözleşmesinin yeniden uygulanması için mücadeleye devam edeceklerini belirterek, “Türkiye’nin Sözleşmeden çekilmeye yönelik hukuka aykırı Cumhurbaşkanlığı kararının açıklanmasından bu yana artan kadın ölümleri İstanbul Sözleşmesi’nin önemini ve uygulanmasının gerekliliğini bir kez daha göstermektedir” dedi.

Baroların gündeminde İstanbul Sözleşmesi var


ZELİHA ÖZİPEK

 

Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Avukat Arzu Günay, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, 1985 yılında Birleşmiş Milletler tarafından 25 Kasım Gününün “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak ilan edildiğini hatırlattı.

Günay, “Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de kadına yönelik şiddet, sürekli artış göstermektedir. Kadınlar yalnızca erkek şiddetine maruz kalmamakta aynı zamanda   erkek egemen sistemin dayattığı baskı, eşitsizlik ve hak ihlalleri ile mücadele etmek durumda kalmaktadırlar. Buna karşın kadınlar yürüttüğü mücadele nedeni ile de yargılanmakta ve idari yaptırımlarla karşılaşmaktadırlar. Her gün en az bir kadın cinayeti ile güne başlar olmanın ve bu kadın cinayetlerini normalleştirerek toplumun duyarsızlaştırılması, faillere uygulanan cezaların yetersiz olması ve şiddet gören, tehdit edilen kadınlar için gerekli tedbirlerin alınmaması nedeni ile gerçekleşen bu cinayetler karşısında, devletin tüm organları ve yargı sisteminin sorumluluğu bulunmaktadır” dedi.

 

“SÖZLEŞMENİN ÖNEMİ BİR KEZ DAHA GÖRÜLDÜ”

 

 Şiddetle etkin mücadele yöntemlerini belirleyen ve şiddetle mücadeleyi devletin öncelikli görevleri arasında sayan, uluslararası hukukun en önemli kilometre taşlarından biri olan İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararının hukuken kabulü mümkün olmadığına işaret eden Günay sözlerini şöyle sürdürdü:

“Parlamento tarafından kabul edilerek iç hukukun ayrılmaz bir parçası haline gelen ve normlar hiyerarşisinde kanunlardan bile önce gelen Uluslararası İstanbul Sözleşmesi’nin tek kişi kararı ile kaldırılamayacağı açıktır. Mersin Barosu, birçok baro ve STK tarafından hukuka aykırı Cumhurbaşkanlığı kararının iptali için Danıştay’da açılan davalar reddedilmiş olup karar temyiz edilmiştir.  Türkiye’nin Sözleşmeden çekilmeye yönelik hukuka aykırı Cumhurbaşkanlığı kararının açıklanmasından bu yana artan kadın ölümleri İstanbul Sözleşmesi’nin önemini ve uygulanmasının gerekliliğini bir kez daha göstermektedir.”

 

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN VAZGEÇMİYORUZ”

 

“İran’da kıyafet kurallarına uymadığı gerekçesiyle ahlak polisleri tarafından gözaltına alınan ve öldürülen Mahsa Amani için, Rusya-Ukrayna savaşında cinsel şiddete maruz kalan Ukraynalı kadınlar için, sırf ayrılmak istediği için eşi, erkek arkadaşı tarafından dövülen, öldürülen Türkiye’deki kadınlar için, yaşam tarzı sebebiyle psikolojik, siber şiddete uğrayan kadınlar için kısacası hayatın her alanında, şiddetin her türlüsüne maruz kalıp şiddete uğrayan tüm kadınlar için haykırıyoruz. Bizlerin artık, kadının yaşam hakkının ihlaline ve kadının kadın olmasından dolayı uğradığı her türlü şiddet ve ayrımcılığa tahammülü kalmamıştır. Kadını ötekileştiren, kadınların eşit ve özgür yaşam hakkına ket vuran, kadınları en temel hakkı olan yaşam hakkından mahrum eden zihniyetle mücadele etmeye devam edeceğiz. Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un tüm şiddet mağdurları için sahada eksiksiz ve kesintisiz uygulanması için mücadele azim ve kararlılığımızdan vazgeçmiyoruz. Biliyoruz ki mücadele kazandırır, İstanbul Sözleşmesi hayat kurtarır, yaşatır!”

 

 

 

“Şiddet dilde başlar”

 

Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi üyesi Avukat Derya Demir de açıklamasında kadına yönelik şiddet türlerinden biri olan sözlü cinsel şiddete dikkat çekti.

Demir, “Şiddet denilince akla ilk ve hep fiziksel şiddet gelir. Oysaki hepimizin bildiği gibi şiddet dilde başlar. Şiddet dilde başlar, dilde normalleşir, sonra eyleme dönüşür. Sözlü cinsel şiddet kadınların en çok maruz kaldığı şiddet türlerinden biridir. Sözlü cinsel şiddet de fiziksel cinsel şiddet kadar psikolojik, duygusal ve toplumsal açıdan zararlara yol açan bir insan hakkı ihlalidir.  Üzülerek belirtmek gerekir ki kadını aşağılayan ve erkekliği üstünlük sayan zihniyet, kadın cinayetleri ve cinsel saldırıların arkasında yatan zihniyettir. Bu zihniyet dil aracılığıyla taraftar toplar. Kadına yönelik şiddetle mücadele ederken, şiddetin, daha başlangıç aşamasında, dilden çıktığı anda engellerle, mücadeleyle karşılaşması gerekmektedir” dedi.

 

“KADINLAR BOYUN EĞMEYECEK”

 

“Seçtiğimiz sözcükler algılarımızı, zihnimizi yansıtır” diyen Avukat Derya Demir acıkmasında şu ifadeleri kullandı:

“Bazen öyle sözcükler çıkar ki ağızlardan; mesela bir bakarız o saatte o kadının orada ne işi varmış? Der biri. Başka biri de çıkıp, “Çığlık atmış mı? Şikayet etmiş mi? E bunca zaman ne yapmış?” der Diğeri de “Ama o da yüz vermiş, kim bilir ne yapmıştır da onun başına gelmiştir.” der. Bütün bu cümlelerle mağdurları suçlarken failler bunları dinleyip ellerini ovuştururlar, çünkü mağdurun suçlandığı her cümlede o aklanıyordur. Yaşamak zorunda bırakıldığımız şiddet makul ve kabul edilebilirmiş, zaten bunu hak etmişiz gibi gösterilip tekrar tekrar travmatize edilir kadınlar. Peki sizler kadına yönelik bir şiddet eylemini duyduğunuzda algılarınız nasıl çalışır? Mağduru suçlayacak bir argüman mı bulursunuz yoksa faillerden amasız hesap mı sorarsınız? Önce aklınıza mağdurun davranışları mı gelir failin eylemi mi? Bugün ben de planda olmadığı halde söz alarak bunların düşünülmesini istedim.  Şu sloganlar akıllardan hiç çıkmasın: Kadınlar boyun eğmeyecek. Kadınları aşağılayan, yok sayan zihniyet ise hesap verecek.”