ELVAN KONUK
Küresel ısınmanın etkileri her geçen gün biraz daha artarken gerek dünyada gerekse Türkiye’de iklim değişikliği kendini küçük bilançolarla hissettiriyor. İklim krizinin etkileriyle birlikte ortaya çıkan sorunlar canlıların temel yaşam ihtiyacı olan tatlı su kaynaklarının azalmasına neden oluyor. Gerek tarımda uygulanan yanlış sulama politikaları gerek yeşilin yok edilmesi gerekse yerel ve merkezi yönetimlerin iklim krizine yönelik somut adımlar atmaması sorunu büyütürken uzmanlar suyun kullanımı ile ilgili 7’den 77’e herkesin bilinçlendirilmesi gerektiğini söylüyor.
“SU TARIMDA BİLİNÇSİZ KULLANILIYOR”
Tatlı su kaynaklarının birçok kentte kullanılamaz hale geldiğiyle ilgili veriler olduğunu dile getiren TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Mersin Şube Başkanı Erkan Demir, tarımdaki vahşi sulama yöntemleri ile birlikte yeraltı su seviyelerinde sürekli azalma olduğunu söyledi. Türkiye’de kuruyan göller ve su seviyeleri çok düşen barajlar olduğuna dikkat çeken Demir, bunun uygulanan yanlış politikalardan kaynaklandığını dile getirdi.
Çiftçilerin tarımsal sulama konusunda bilinçlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Demir, “Çiftçi hala teknik bilim insanlarından mühendislik hizmeti alarak üretim süreçlerini yönetmiyor. Bilinçsiz bir şekilde tarlasına birkaç tane sondaj açtırarak, suyu çok tükenmez görerek kullanıyor. Bu sürecin yönetilmesi ile ilgili hem kurumların hem de bu üretim sürecinde yer alan çiftçilerin birlikte hareket etmesi gerekiyor. Bu verilerin derlenmesi, işlenmesi ve planlanması gerekiyor” dedi.
“MERSİN SU KAYNAKLARI AÇISINDAN BÜYÜK BİR RİSK TAŞIMIYOR”
Mersin’in çok büyük bir kent olmaması ve mevcut rezervlerinin yeterli olması açısından çok büyük bir risk taşımadığını dile getiren Demir, “Mevcut rezervlerimiz hem yeraltı suyu hem de yeraltı sularını besleyen kaynaklarımız var. Toros dağlarındaki eriyen kardan kıyı şeridine kadar uzanan bir yeraltı suyu akışı var. Bu açıdan tatlı su kaynaklarımızla ilgili mevcut barajlarımız Mersin açısından çok fazla bir risk taşımıyor. Ulusal ve küresel boyutta baktığımız zaman biz de küresel iklim değişikliğinin küçük de olsa etkilerini görüyoruz” dedi.
“YEREL YÖNETİMLERİN DOĞRU POLİTİKALARI DESTEKLENMELİ”
İklim değişikliği ile birlikte suyun ticarileşmesi sorununun ortaya çıktığını ifade eden Demir, “içme suyu ticari amaçlı kullanılan ambalajlı bir ürüne dönüştü. Türkiye’de birçok kentte musluktan su içilmiyor. Mersin’in bir olumlu tarafı var, biz musluğumuzdan akan suyu çok güvenli bir şekilde içebiliyoruz. Yerel yönetimlerin doğru politikalarının bir şekilde desteklenmesi gereken bir süreçten geçiyoruz” diye konuştu.
“KAYNAKLARIN HASSAS BİR BİÇİMDE KORUNMASI GEREKİYOR”
Mersin’in içme suyu ile ilgili bir sorun yaşamadığını dile getiren Demir, mevcut durumun korunması için bilinçli bir şekilde hareket edilmesi konusunda uyardı. 2 milyona yakın nüfusu ile Mersin’in liman ve sanayisi ile ilgili atık sorunu olduğunu ifade eden Demir, bu soruna çözüm bulunması ve içmesuyunun temiz kalması konusunda önlemler alınması gerektiğini söyledi. Demir, “Tüketici olarak bizim 7’den 77’e suyun kullanılması ile ilgili ciddi anlamda bir eğitime ihtiyacımız var. Bu sürekli bir eğitim olmak zorunda çünkü sınırsız kaynaklar değil bunlar. Suyu kirlettiğimiz ya da zarar verdiğimiz anda geriye dönüşü olmayan onlarca yüzlerce yıl sürecek bir sürecin içerisine de girebiliriz. Bu açıdan kaynakların hassas bir biçimde korunması gerekiyor” dedi.
“Mersin’de 20 yıl öncesindeki yeşili yok ettik”
İklim krizinin önlenmesi ve su kaynaklarının korunmasında bitki örtüsünün de önemli olduğuna dikkat çeken JMO Mersin Şube Başkanı Erkan Demir, bu sürece müdahale etmenin önemine değindi.
Toprak ve ağaçlandırmanın öneminden söz eden Demir, kent için yapılacak bir projede doğaya ve iklime uygun hareket edilmesi gerektiğini ifade etti. Demir,” iklim değişikliği ile ilgili müdahalede dağlarımızı ovalarımızı yeşillendireceğimiz yerde yeşil alanlarımızı yok etmeye başladık. 20 yıl öncesinin kent ölçeğinde devasa portakal, limon bahçeleri ve Toros kuşağında yer alan çamlık ormanlarının birçoğu yangınlarla, imara açılan alanlarla yerini çorak arazilere ve beton yığınlarına bıraktı. Bunlar doğa için olumsuz müdahaleler. Bu hızla devam edersek yarın bu kent tatlı su kaynaklarının içme suyu kaynaklarının azaldığı ya da suyun ticari kimliği ile erişilmez olduğu bir kent olabilir. Tatlısu kaynaklarının korunması ve vatandaşa ulaştırılmasında yerel ve merkezi yönetimlere çok büyük görevler düşüyor” şeklinde konuştu.