“Kader değil katliam” | Güney Gazetesi Mersin

“Kader değil katliam”

Mersin’de Emek ve Demokrasi İttifakı bileşenleri Bartın’ın Amasra ilçesinde 41 madencinin hayatını kaybettiği maden faciasına tepki göstererek “Yoksulluk, yoksunluk ve açlıkla yüzleşen işçinin zor koşullara boyun eğdirilmesi de kader değil, sömürüdür, köleliktir” dedi.

“Kader değil katliam”


MAYSA DERYAYEVA

Mersin’de Emek ve Demokrasi ittifakı bilişenleri Bartın’ın Amasra ilçesinde 41 madencinin hayatını kaybettiği maden faciasına tepki göstermek için Özgecan Barış Meydanı’nda basın açıklaması gerçekleştirdi.  “Dün Soma, Ermenek bugün Amasra! Kader değil katliam” pankartının açıldığı basın açımklamasını bileşenler adına Esra Ergüzeloğlu okudu.

41 madencinin öldüğü Amasra’da kaza ve cinayetin değil, katliamın gerçekleştiğini ifade eden Ergüzeloğlu, “Katliam, bir grubun topluca kıyımını anlatan bir kelime. Yer altında kömür çıkarmaktan başka geçim olanağı bulamayan gencecik işçiler, kâr ve verimlilik uğruna topluca öldürüldü. 41 eve ateş düştü, çocuklar babasız, evler ekmeksiz kaldı” dedi.

Maden ruhsatlı alanlarında rödovans usulü yapılan çalışmaların şirketlerin kazanç yolu olduğunu anlatan Ergüzeloğlu, “2001 yılında Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’na sunulan “Hizmete Özel Rapor”larda, Rödovans’ın madende kaçakçılığı kamufle etme yolu olduğu yazar. 2004 yılından bu yana bu kaçakçılık Maden yasası delik deşik edilerek normalleştirildi. Türkiye Taş Kömürü Kurumuna ait olan maden sahaları özel şirketlere taşere edildi. Madencilik sektöründe yerel ve küresel şirketlere parça parça ihale edilemeyen hiçbir faaliyet kalmadı. Maden ocaklarında denetim biçim ve standartları dönüştürüldü ve denetimin kendisi de özelleştirildi. Teknik uzmanların, bilim insanlarının, odaların, sendikaların, üniversitelerin uyarıları göz ardı edildi” ifadelerini kullandı.

“İŞÇİLER ÖNLENEBİLİR KAZALARDA ÖLÜYOR”

Amasra’da olduğu gibi doğrudan Türkiye Taşkömürü Kurumu tarafından işletilen ocaklarda da işçi, uzman ve denetçi kadroları yetersiz ve yatırımlar eksik olduğunu iddia eden Ergüzeloğlu şöyle devam etti: “Bu iki kalem Türkiye Taşkömürü Kurumunun “zarar” hanesine işlenmekte, rödovans ve özelleştirmelere gerekçe oluşturmaktadır. Amasra işletmesine ilişkin kamuoyuna açık olan tek raporun, mali denetimle ilgili 2019 yılına ait Sayıştay raporu olması ayrıca düşündürücüdür. 2014’de Soma’da 301 işçi yangın ile, Ermenek’te 18 işçi su basması ile, bugün de Amasra’da 41 işçi grizu patlaması ile, maden mühendislerinin ısrarla önlenebilir olduğunu söyledikleri kazalarla öldüler. Ayrıca çeşitli kazalarla ülkenin her yerindeki madenlerden tek tek işçi yaralanma ve ölüm haberleri geldi durdu.  Doğanın, ekolojik dengenin geri dönüşsüz biçimde bozulmasına aldırış etmeden, ıslah çalışmaları yürütmeyi düşünmeden kömüre abanan yağmacı zihniyet, milyonlarca yıllık havzaları talan ediyor. Ardı ardına inşa edilen kömürle çalışan termik santrallerle yöre halkları nefessiz kalıyor. Ormanlar yok ediliyor. Hastalıklar artıyor. Tarımsal üretim zarar görüyor. Enerji ihtiyacı gerekçesi ile bir yandan kömür işletmeciliği destekleniyorken diğer yandan ithal kömüre bağımlılık da artıyor. Binbir zahmetle çıkarılan kömür çarçur ediliyor, gereğince işlenmiyor, “muhtaçlara yardım” adı altında kömür kullanımı teşvik ediliyor ve buradan siyasal rant devşiriliyor.”

“BİRİLERİ CEBİNİ DOLDURUYOR”

Kömürün çıkarılması, işlenmesi, satılması, taşınması, tüketilmesi sürecinin her aşamasında birilerinin cebini doldurduğunu anlatan Ergüzeloğlu şunları söyledi: “Bu zincirin bir halkasına eklenmek kader değil bilinçli seçimdir. Yoksulluk, yoksunluk ve açlıkla yüzleşen işçinin zor koşullara boyun eğdirilmesi de kader değil, sömürüdür, köleliktir. İş cinayetleri ve katliamlara işçi sınıfı maruz kalır. Sermaye, patronlar ve bunlarla çıkar ilişkisi kuranlar iktidarlar tarafından kötü kaderden! korunur. İşçiler, haklarını almak şöyle dursun, bir sonraki günü görebilmek için en basit iş güvenliği düzenlemelerini ve kaza önleyici tedbirleri bile isteyememektedir.  Kaza, yaralanma ve ölüm durumlarında geride kalanların hak mücadelesi yıllarca sonuçsuz kalmaktadır. Bazen “kan parası” ile bazen “tehdit” ile meselelerin üzeri örtülmektedir. Kamuoyundan kaçırılamayacak büyüklükte olaylarda ise sağlıklı bilgiye erişim engellenmeye çalışılmaktadır. Ölülerimize yaktığımız ağıtı, sorumluları aramamızı, hesap sormamızı, kötü politikaları eleştirmemizi dahi cezalandırıyorlar. Biz “Emek ve Özgürlük İttifakı” olarak kömür politikasının baştan aşağıya yanlışlarla dolu olduğunu görüyoruz ve tek bir maden işçisinin daha bu şekilde yitip gitmesine göz yummayacağımızı söylüyoruz. Sorumlulara mutlaka hesap sorulmalı ki bu acılar bir daha yaşanmasın. Geride kalanların seslerini çoğaltalım ki acıları bir nebze olsun azalsın.  Tek adam rejimi de, AKP-MHP düzeni de, iş cinayet ve katliamları gibi kaderimiz değildir.”