“Cezalandırma amasız fakatsız olmalı” | Güney Gazetesi Mersin

“Cezalandırma amasız fakatsız olmalı”

Türk Üniversiteli Kadınlar: Kadın Cinayetlerinde Kamusal Sorumluluk Vardır!

“Cezalandırma amasız fakatsız olmalı”


 

 

ZELİHA ÖZİPEK

Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Mersin Şube Başkanı Av. Şerife Arıcı Yıldız, yaptığı açıklama ile Türkiye’de yaşanan kadın cinayetlerine tepki gösterdi. Mersin’de Raziye Oskay ve İstanbul’da Dilara Yıldız’ın nişanlıları tarafından kamusal alanda öldürülmesine tepki gösteren Yıldız, “Çok acı ki Dilara bir avukat, Raziye ise bir hukuk bürosu çalışanı olmasına rağmen hukukun güvencesinden faydalanamadı” dedi.

Erkek egemen yapının birçok alanda kadına ayrımcılık yaptığını belirten Yıldız, “Bireysel silahlanmanın önüne geçilmeli, kadına yönelik şiddet suçlarının kapsamı genişletilmeli, cezalandırma amasız fakatsız olmalı, toplumsal cinsiyet eşitliği bilinci acilen yaygın eğitim programlarıyla geliştirilmelidir” ifadelerini kullandı

 

Yıldız, geçtiğimiz iki gün içinde peş peşe gerçekleşen kadın cinayetlerinin bir kez daha, bizleri Türkiye’de kadınların can güvenliğinin kalmadığı gerçeği ile yüzleştirdiğini söyledi. Yıldız, “Mersin’de Raziye Oskay (24) İstanbul’da Dilara Yıldız (29) eski nişanlıları olan erkekler tarafından kamusal alanda ateşli silahla vurularak yaşamdan koparıldılar. Çoğu kadın cinayetinde olduğu gibi uzun süredir cinayet faillerinin saldırı ve tehditleri altında her gün ölüyor, hayatta kalmak için bir hukuk mücadelesi veriyorlardı” ifadelerini kullandı.

 

Öldürülen kadınların defalarca şikayetçi olmalarına, uzaklaştırma kararı almalarına rağmen devletin onları koruyamadığını söyleyen Yıldız, “Çok acı ki Dilara bir avukat, Raziye ise bir hukuk bürosu çalışanı olmasına rağmen hukukun güvencesinden faydalanamadı. Raziye sokak ortasında, Dilara ise bir restoranda polislerin gözü önünde öldürüldü. Acımızı isyana dönüştüren ise, bu kadınların son erkek şiddeti kurbanı olmayacağı endişemiz” diye konuştu.

 

“2021 YILI İÇERİSİNDE 367 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ”

 

Türkiye’de kadınların, ne yaşam hakkının dokunulmazlığından, ne de eşitliğin anayasal güvencesinden yararlandırılmadığının altını çizen Yıldız, “Çünkü erkek egemen yapı, evde, okulda, işte, ekonomide, siyasette kadına ayrımcılıkta bulunuyor. Çünkü medya ve her türlü iletişim araçları ile kadına şiddet normalleştiriliyor ve sıradanlaştırılıyor. Çünkü yönetenler kadın cinayetlerini görmezden geliyor ve bu olgu ile gerçek ve samimi bir mücadele yürütmüyor. Çünkü kamusal olarak şiddete uğrayandan çok şiddet uygulayan korunuyor. Çünkü ülkede bireysel silahlanma serbestisi ve kolaylığı var. Çünkü eğitimde laiklikten uzaklaşıldı ve zaten çok yetersiz düzeyde olan toplumsal cinsiyet eşitliği bilinci hızla yok ediliyor. Çünkü kadının yaşam hakkı başta olmak üzere insan haklarını korumakla yükümlü olan devlet, bu yükümlülükleri netleştirerek devlet başta olmak üzere tüm kişi ve kurumlara şiddet ve ayrımcılıkla mücadele zorunluluğu getiren İstanbul Sözleşmesinden çekildi” ifadelerini kullandı.

 

 “KADINA YÖNELİK ŞİDDET SUÇLARININ KAPSAMI GENİŞLETİLMELİ”

 

Kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık açısından gelinen noktanın, kadın haklarını ilk tanıyan ve uygulayan ülkelerden biri olan Türkiye’ye hiç yakışmadığını söyleyen Yıldız, “Bu tablodan herkes payına düşen sorumluluğu ayırt edip kadına yönelik şiddetle kamusal ve toplumsal topyekun bir mücadele başlatmalıdır. Bireysel silahlanmanın önüne geçilmeli, kadına yönelik şiddet suçlarının kapsamı genişletilmeli, cezalandırma amasız fakatsız olmalı, toplumsal cinsiyet eşitliği bilinci acilen yaygın eğitim programlarıyla geliştirilmelidir. Şiddete kör bakan, sessiz kalan, onaylayan herkes kadın cinayetlerinin suç ortağıdır. Bu insanlık suçuna ortak olmamak adına tüm kişi ve kurumları kadın cinayetlerinin durması için kamusal sorumluluğuna sahip çıkmaya çağırıyoruz” diyerek açıklamasını sonlandırdı.