MAYSA DERYAYEVA
2021’in bir önceki yıl gibi toplantı ve gösteri yapma özgürlüğü açısından kısıtlama ve ihlallerin kural, özgürlüklerin kullanımının ise istisna olduğu bir yıl olduğunu belirten Demir, “İfade özgürlüğünün korunması ve etkin kullanımı, demokratik bir toplumun can damarlarından birini oluşturur. Farklı fikir ve görüşlerin kamusal alanda özgürce dolaşıma girmesi; siyasal çoğulculuğun esası olan özgür tartışma ortamının, bağımsız medya ve canlı bir sivil toplumun varlığı; toplumsal talepler etrafında kamuoyu oluşturulabilmesi, siyasal karar alıcılara yönelik eleştirilerin dillendirilmesi ve kamu gücünü kullanan makamların yurttaşlar tarafından denetlenebilmesi ancak ifade özgürlüğünün korunduğu ve etkin biçimde kullanıldığı koşullarda mümkün olabilir. Oysa OHAL ilanıyla birlikte siyasal iktidarın düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamaları, özellikle de basın üzerindeki kaygı verici boyutta artan baskı ve kontrolü 2021 yılında da sürmüştür” şekillinde konuştu.
“KÜRT SORUNU BARIŞÇIL ÇÖZÜLMELİ”
Kürt sorununun Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en temel engellerden bir olarak varlığını koruduğunu belirten Demir, “Sorunun barışçıl, demokratik ve adil çözümüne yönelik esas olarak iktidar tarafından içtenlikli, bütünlüklü adımların atılmaması, yanı sıra Ortadoğu’daki gelişmelerin de etkisi ile 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinin hemen ardından başlayan silahlı çatışma ortamı halen sürmekte ve başta yaşam hakkı olmak üzere ağır ve ciddi insan hakları ihlallerine yol açmaktadır. Özellikle son genel seçimlerde 6,5 milyon yurttaşın oyunu almış olan HDP’nin kapatılması girişimi, başta Kürtler olmak üzere Türkiye toplumunun önemli bir bölümünü katılım ve temsil mekanizmalarının dışına itecek, siyasal hakları kullanma imkanından yoksun bırakacaktır. Bu durum toplumsal barışa ve bir arada yaşama iradesine büyük zararlar verecek olması bakımından son derece kaygı verici bir gelişmedir. Hak savunucuları olarak bizler, Kürt sorununun her zaman demokratik, barışçıl ve adil çözümünü savunduk. Bunda ısrarlıyız. O nedenle, çatışmaların hemen şimdi durmasını istiyoruz. Çatışmasızlık ortamının tesisi ile birlikte çatışmasızlık halinin yaşanan olumsuzluklardan da hareketle tahkim edilmiş bir hale getirilerek güçlendirilmesi, izlenmesi ve toplumsal barışın sağlanabilmesi için tüm tarafların içtenlikli, etkin programlar geliştirmesi gerekmektedir” dedi.
“KADINA YÖNELİK ŞİDDET ARTTI”
Uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesinden bir gecede çıkıldığını dikkat çeken Demir, “2021 yılında kadına yönelik erkek şiddetinde maalesef bir gerileme, olumlu denebilecek bir gelişme yaşanmadı. Yılın ilk on bir ayında yüzlerce kadın erkekler tarafından öldürüldü. Hal böyleyken kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti ayrıntılı bir şekilde tanımlayan ve bir suç olarak kabul edilmesini sağlayan, böylelikle şiddet olgusunun ortadan kaldırılmasında geniş imkânlar sağlayan en kapsamlı uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesinden bir gecede çıkıldı. Üstelik çok kısa bir süre önce şatafatlı sunumlar ile insan hakları konusunda bir eylem planı ilan edilmiş olmasına rağmen. Bu planın aslında ne anlama geldiğini İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını protesto eden kadınlar ve LGBTİ+’lara kolluk güçlerinin evrensel hukukta ve ülke yasalarında tanımlanan zor kullanma yetkisinin çok ötesine geçen kural dışı ve denetimsiz şiddet uygulayarak müdahale etmeleriyle anlamış olduk” ifadelerini kullandı.
