ZELİHA ÖZİPEK
Platform adına konuşma yapan İnsan Hakları Derneği Kadın Komisyonu üyesi Zeynep Benli, Türkiye’nin temel sorunun insan hakları olduğunu söyleyerek, “Barış hakkı, bir insan hakkıdır” dedi. Benli, “Türkiye etnik, dilsel, dinsel ve kültürel özellikleri bakımından çoğulcu bir dokuya sahiptir. Çoğulculuk, İHD’nin pek çok kez vurguladığı ve yansıttığı, “herkes farklı, herkes eşit” sloganında ifadesini bulur. Çoğulculuk aynı zamanda demokrasinin de temelidir. İHD demokrasi ile insan hakları arasında koparılamaz bir bağ bulunduğu düşüncesindedir. O nedenledir ki, İHD Türkiye’nin temel sorununun insan hakları ve demokrasi sorunu olduğunun altını çizmiş ve bu temel sorununun en önemli halkasının da Kürt sorunu olduğu tespitinde bulunmuştur” ifadeleri kullandı.
“TÜRKİYE, KÜRT SORUNUNU DİYALOG İLE ÇÖZEMEDİ”
“Türkiye’nin insan hakları ve demokrasi sorununu çözebilmesi için yeni barış sürecine ve böylelikle çatışma çözümüne ihtiyacı vardır” diyen Benli, “Türkiye, Kürt sorunu gibi temel sorunlarını diyalog ve müzakereye dayalı çatışma çözüm yöntemleri kullanarak çözememiş bir ülkedir. Bu nedenle silahlı çatışmalar ülke içi ve ülke dışında devam etmektedir. Derneğimizin, 2015-2020 yıllarını kapsayan 6 yıllık bilançosunda Kürt sorununun çözümsüzlüğü ve yeniden başlayan silahlı çatışmalar nedeni ile yaşamını yitirenler ile ilgili oldukça ağır bir bilanço mevcuttur. Buna göre, silahlı çatışmalar nedeni ile çatışma bölgesinde sivillerden 90 ölü, 302 yaralı, asker/polis/koruculardan 1.322 ölü, 2.702 yaralı, silahlı militanlardan 2.599 ölü, 194 yaralı bulunmaktadır. Bunların dışında yargısız infazlarda öldürülen sivillerden 1.055 ölü, 1.255 yaralı, saldırıya uğrayanlardan 184 ölü, 1.258 yaralı bulunmaktadır. Yasa dışı örgüt saldırılarında ise 523 ölü, 2.786 yaralı bulunmaktadır. Toplamda ise 5.773 Ölü, 8.497 yaralı bulunmaktadır. Bu bilançoya Suriye ve Irak’ta (2020 hariç) silahlı çatışmalar ve sınır ötesi askeri operasyonlarda yaşamlarını yitirenler dahil değildir. Milli Savunma bakanının açıkladığı bilanço ise durumun ne kadar vahim olduğunu ortaya koymaktadır. Açıklanan rakamlar orta büyüklükte bir savaş bilançosudur” dedi.
“AĞIR KAYIPLAR MEVCUT”
Benli, “Çatışma ve savaş ortamı ile birlikte genel baskı ortamında şiddetin öne çıkması ve beraberinde nefret dilinin zehrini akıtması kaçınılmaz olmuştur. Kadın cinayetlerinin önlenememesi, kadına yönelik taciz ve tecavüzün artması böylesi bir şiddet ortamı ile de izah edilebilir. Nefret saiki ile artan ırkçı saldırılarda ise yükseliş eğilimi vardır. Bu sürecin ekonomiye verdiği telafi edilemez ağır kayıplar mevcuttur. Denilebilir ki sürekli bir ekonomik kriz hali oluşmuştur. Bu sürecin Türkiye’yi getirdiği rejim değişikliği ve otoriter bir yönetim anlayışının yarattığı sürekli bir baskı ortamı oluşmuştur. Kürt karşıtlığı üzerinden geliştirilen Ortadoğu politikasının neden olduğu milyonlarca göçmen/sığınmacı/mülteci sorunu oluşmuş ve bununla birlikte mültecilere yönelik nefret söylemi ve saldırıları giderek artmaktadır” şekillinde konuştu.
“BARIŞ HAKKI MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ”
“Bütün bu olumsuzluklardan kurtulmamız barışla mümkündür” diyen İnsan Hakları Derneği Mersin Şubesi adına konuşan İlhan Kılıç, “Kürt sorununun inkarından vazgeçilecek ve bu sorun kabul edilecektir. Kalıcı bir çatışmasızlık için çatışmanın tarafları sorumluluk alacaklardır. İmralı Hapishanesinde tutulan Abdullah Öcalan ve arkadaşları üzerindeki tecrit ve izolasyona son verilecek, aileleri ve avukatları ile görüşmeleri sağlanacaktır. Hapishanelerdeki tüm siyasi mahpuslar serbest bırakılacaktır. Siyasi ve toplumsal muhalefet üzerindeki her türden baskı ortadan kaldırılacak, İfade, örgütlenme ve toplanma hakkının önündeki engeller kaldırılacaktır. Sonra sorunun tarafları diyalog kuracak ve tartışacaklar. Nasıl bir barış istiyoruz? Nasıl bir çözüm istiyoruz? Sonra da müzakere ile uzlaşı yolu bulacaklar. Bu süreçlere siyasal ve toplumsal kesimlerin katılması sağlanacaktır. Bu süreçlerin yasal güvencesi oluşturulacak, nihayetinde ise anlaşma ile anayasal ve yasal çözümler bulunacaktır. Türkiye’nin siyasi partileri ve toplumsal muhalefeti barışa odaklandığı taktirde kesinlikle yeni bir barış sürecinin önünün açılacağı düşüncesindeyiz. İnsan hakları savunucuları olarak Türkiye’de barışa giden yolun barış hakkı mücadelesi ile olacağını biliyoruz. İHD olarak, ülkemiz başta olmak üzere tüm dünyada barışın egemen olduğu bir yaşam için barış hakkı mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.
“ORTAK BİR AKILLA KÜRT SORUNU ÇÖZÜLEBİLİR”
Basın açıklamasında söz alan HDP Milletvekili Fatma Kurtulan, “Bir kez daha bu meydanda hepimizin ve tüm Türkiye’de ülkemizin en çok ihtiyacı olan barışı konuşmaya, barışı talep etmeye, denenmeyen bu yöntemi amaçlarken hangi yolu izlememiz gerektiğini hem kendimize hem Türkiye’de yetkililere anlatmak ve haykırmak üzereyiz. Önemli bir günde hakikaten Türkiye yıllardır baş edemediği oysa ki ortak akılla çözüle bilenecek Kürt sorunla sürekli gündemde. Çok gençlerimiz bedel ödedi ve toprağa çok can verdik. Çok insan hakları ihlali yaşandık ama her zaman her gelen iktidar bunun dozajını biraz daha arttırarak Kürt mücadelesini demokrasi mücadelesini demokrasi isteyenleri bastırmakta daha çok tercihini kıldı” diye konuştu.
“BAŞKA YOLU YOK”
Kurtulan, “Hiç kimse yok ortada onlar hala rant peşinde, hırsızlık peşinde, talan peşinde. Bu düzen böyle gidecek mi elbette ki bizlere baktığınızda buna müsaade etmeyeceğimizi belirtmek gerekiyor. Kürt sorunun demokratik yollarla çözmeyi deneyeceksiniz. Demokratik anayasayı oluşturacaksınız, tecridi kaldıracaksınız. Haksız tutuklamaları, yargılamaları kaldıracaksınız, Kürtlerin ana dilini tanıyacaksınız, Kürtleri tanıyacaksınız ve bunu anayasada güvence altına alacaksınız. Bunun başka yolu yok” dedi.
“CUMHURİYET TOPLUMSAL BİRLİĞİN VE DÜNYA BARIŞININ TEMİNATIDIR”
Eyleme katılan CHP Mersin İl Başkanı Adil Aktay ise yaptığı konuşmada, “Düşmanlık ve savaştan beslenenlere karşı insanlığı savunmanın yolu bir arada yaşama kültürünü geliştirmekten, toplumsal barışa sahip çıkmaktan geçiyor. Savaşlardan uzak, huzur dolu bir dünyayı ancak eşitlik, özgürlük ve adalet ideallerine sahip çıkıp kurabiliriz. Hukuk ve demokrasinin evrensel değerlerine dayanan özgür ve eşit yurttaşlar cumhuriyeti toplumsal birliğin ve dünya barışının teminatıdır. Yer yüzünde kardeşçe ve insanca barış içinde yaşamanın mümkün olduğuna inanan bu uğurda mücadele eden herkesin 1 Eylül Dünya Barış günü kutluyorum. İstisnasız ve ayrımsız tüm insanlık için özgür ve güvenli bir gelecek diliyorum” dedi.
“BU MÜCADELEDE OMUZ OMUZA OLMALIYIZ”
Halkların Demokratik Kongresi Mersin Meclisi adına açıklama yapan Selehattin Güvenç, “1 Eylül Dünya Barış günü değil daha doğrusu barışı kutlama günü değil. Dünyada var olan savaşların hatta İkinci Dünya Savaşından daha büyük oranda olan savaşları ortadan kaldırılmasını isteme gündür. Hep birlikte barış ve demokrasi mücadelesinde var olmalı ve bu mücadelede omuz omuza olmalıyız” diye konuştu.
“EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK, LAİKLİK VE BARIŞ MÜCADELESİ BAŞLATILMALI”
KESK Dönem Sözcüsü Mustafa Özbay, “Ülkeler arası silahlanma savaşı, uzayda gerçekleştirilen yeni çılgın silah denemeleriyle devam ediyor. Sadece dünyamızı değil galaksimizi de tehdit eden çılgınlığın arka planında her zaman gibi sınırsız kar, sömürü çarkı, hegemonotik güç savaşları yapmaktadır. Sermaye ve rant uğruna yaşama dair ne var orada kaldırması kimsenin zerre kadar umurlarında değil. Bu gidişatı durdurmak mümkün ve bunu yolu emperyalizme, gericiliğe, savaş politikalarına karşı eşitlik ve özgürlük, laiklik ve barış mücadelesinin başlatılmasıdır” diye konuştu.
“HAYATLARIMIZI SAVUNDUĞUMUZ GİBİ BARIŞI DA SAVUNUYORUZ”
Kadın Platformu adına açıklama yapan Ayşegül Göçmen, “Biz kadınlar barış istiyoruz. Barış istiyoruz çünkü biliyoruz ki savaşlar bizim için ekonomik kriz demek. Savaşlar bizim için erkek ve devlet şiddetinin artması ve biz kadınların tüm bunlar karşısında korunmasız kalması demek. Aynı savaşlar bizim için evinden, ülkesinden ayrılmak ve mülteci olmanın yarattığı birçok dezavantajın ilk etkilerinin kadınlar ve çocuklar üzerinde görülmesi demek. Erkeklik ve devlet krizi yaşayan bir avuç erkek tarafından çıkartılan savaşlar, biz kadınlar ve çocuklar için güvencesiz yaşam, beden ve emek sömürüsü, eğitimsizlik ve ölüm anlamına geliyor. Sizler savaş dedikçe biz barış demekten vazgeçmeyeceğiz. Hayatlarımızı savunduğumuz gibi barışı da savunuyoruz” diye konuştu.