“Türkiye nüfusunun yüzde 22’si yeterli gıda alamıyor” | Güney Gazetesi Mersin

“Türkiye nüfusunun yüzde 22’si yeterli gıda alamıyor”

 “Türkiye nüfusunun yüzde 22’si yeterli gıda alamıyor”


 

MAYSA DERYAYEVA

 

Gıda Mühendisleri Odası Mersin Şube Başkanı Yusuf Değirmenci, dünya genelinde her 9 kişiden birinin yatağa aç girdiğini, Türkiye’de nüfusun yüzde 22’sinin yeterli gıdaya ulaşamadığını, yüzde 8,5’inin ise açlık sınırında yaşadığını söyledi. Değirmenci, “Ülkemiz açısından yakın gelecekte yaşanacak en önemli sorun alanlarından biri, şu an yaşanan ekonomik krizin tarım ve gıda üretimine yapacağı olumsuz etkiler olacaktı” dedi.

 

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Mersin Şube Başkanı Yusuf Değirmenci, koronavirüs sürecini ve kuraklık riskini gıda krizleri açısından değerlendirdi.

Son yıllarda iklim değişikliği hem de yanlış tarım politikaları nedeniyle tarım ürünlerinde fiyat dalgalanmalarına yol açtığını belirten Değirmenci, “Bu fiyat dalgalanmaları özellikle az gelişmiş ülkeleri ve gelişmekte olan ülkeleri daha çok etkilemiştir. Bunun yanında dünya ölçeğinde ve ülkemizde yaşanan Korona virüs salgını (Covid-19) da tarımın ve gıdanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir. Pandemi sürecinden bağımsız olarak yaşamakta olduğumuz iklim değişikliği, su kaynaklarının kirlenmesi, ormanların, sulak alanların ve ekosistemlerin tahrip edilmesi, tarım alanları ve meraların amaç dışı kullanılması, yoğun girdi kullanımına dayalı endüstriyel tarım, artan nüfus gibi sorunlar yakın gelecekte su krizine, toprak kıtlığına ve dolayısıyla gıda krizine neden olacaktır” dedi.

 

“GIDA GÜVENSİZLİĞİ TEHDİDİYLE KARŞI KARŞIYA KALDILAR”

 

Değirmenci, pandemi süreci yaşanan sorunları daha da arttırdığını ve yaşanan krizleri derinleştiğini ifade ederek, “Covid-19 salgın sürecinde gıda ihracatındaki kısıtlamalardan dolayı tedarik zincirinin bozulması nedeniyle, başta en yoksul ve kırılgan ülkeler olmak üzere, tarımda dışa bağımlı hale gelmiş ülkelerde gıda güvensizliği tehdidiyle karşı karşıya kalınmıştır. Covid-19 salgınının da etkisiyle daha ciddi sıkıntılar yaşanabileceğini, koronavirüs salgınının gıda ticareti ve piyasalar üzerindeki etkilerinin hafifletilmesine ilişkin olarak ülkelerin gıda tedariği, küresel gıda ticareti ve gıda güvenliği üzerine ayrıca özen göstermeleri gerektiği vurgulanmıştır” diye konuştu.

 

“SORUMLULUK ALMAK HEPİMİZİN ORTAK TOPLUMSAL GÖREVİDİR”

 

Yaşanan ekonomik krizin tarım ve gıda üretimine yapacağı olumsuz etkilerden bahseden Değirmenci, “FAO’nunsa içinde yer aldığı Küresel Gıda Krizleri Ayı’nın açıkladığı 2020 yılı raporunda; 55 ülkede 135 milyon kişinin gıda güvencesi açısından kriz düzeyinde ya da daha kötü durumda olduğu, bugün dünyada 800 milyonun üzerinde insan yani her 9 kişiden biri yatağa aç girmektedir. Ülkemizde ise insanlarımızın %22`si yeterli gıdaya ulaşamamakta %8,5`u ise açlık sınırında yaşamaktadır. İnsanlık için kâbus olan bu yokluğu ve yoksulluğu yenmek için sorumluluk almak hepimizin ortak toplumsal görevidir. Ülkemiz açısından yakın gelecekte yaşanacak en önemli sorun alanlarından biri, şu an yaşanan ekonomik krizin tarım ve gıda üretimine yapacağı olumsuz etkiler olacaktır” belirtti.

 

“KURAKLIK NEDENİYLE ÜRETİMDE BÜYÜK DÜŞÜŞ BEKLİYOR”

 

Küresel iklim değişikliklerinden dolayı yaşanan kuraklık nedeniyle üretimde büyük düşüş beklendiğini belirten Değirmenci, “Ülkemizde birçok tarımsal üründe olduğu gibi hem hububatta hem de bakliyatta üretimle ilgili önemli sorunlar vardır. Buğday için düşüş en iyimser tahminle yüzde 10 olması bekleniyor. Hatta bu düşüşün gerçekte %20’ yi bulması beklenmektedir. Bu döneme kadar bakıldığında kuraklığın etkisinin Güneydoğu Anadolu’ da çok yüksek olduğu, İç Anadolu’ da da buna benzer bir tablonun olduğu görülmektedir. Bu bilgiler ışığında üretim miktarının düşeceği ile ilgili yapılan tahminlerin haklı çıkacağını görmek üzücü olsa da tartışılmaz bir gerçektir” dedi.

 

“UZUN VADEDE TARIM VE GIDA ÜRÜNLERİ FİYATLARININ REEL OLARAK YÜKSELMESİ BEKLENMEKTEDİR”

 

Değirmenci, “Önceki yıla kadar hububat ve bakliyat alım fiyatları resmi enflasyon oranına göre değerlendiriliyordu. Bu fiyatlar enflasyonun birkaç puan üstünde veya altında oluyordu. Bu sebeple açıklanan yüzde 30’ un üzerindeki fiyat artışı iyi bir gösterge gibi görünse de artan girdi maliyetleri, dövizdeki artış, dünyadaki fiyatlara göre düşük kalmaktadır. Tüm bu değerlendirmelerin ışığında birçok hububat ve bakliyat ürünlerinin fiyatlarında tüketiciler açısından bir gıda enflasyonu yaşanmaktadır. Bu enflasyonun daha da fazla yaşanacağını tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek. Kısaca, fiyat artışına neden olan etkenler değişmediği takdirde, uzun vadede tarım ve gıda ürünleri fiyatlarının reel olarak yükselmesi beklenmektedir. Gıda fiyatlarındaki bu artışın fakirleştirici etkileri ise dünya çapında bir başka büyük sorunu oluşturmaktadır. Gıda fiyatlarının giderek artması ve bu artışın süreklilik kazanması durumunda, nüfuslarını kontrol altında tutabilen gelişmiş ülkelerde yaşayan insanların gıdaya ulaşabilirliğinin fazla etkilenmeyeceği, asıl tehdidin dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 85’ini oluşturan gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelere yönelik olduğu düşünülmektedir” diye belirtti.