ABİDİN YAĞMUR
Silifke Dana adası civarındaki balık çiftlikleri yıllık 950 ton ile 2 bin ton arasında üretim kapasitesi göstererek ÇED gerekli değildir ya da ÇED olumlu raporu almıştı. Aradan 2 sene geçti çiftliklerin her biri yıllık kapasitesini 4 tona çıkarmak için ÇED süreci başlattı. ÇED sürecinde görüşü sorulan Kültür ve Turizm Bakanlığı olumlu görüş belirtti. Bakanlık, Dana adasındaki dünyanın en eski tersanesine ait sualtı kalıntılarını da, yöredeki turizm bölgeleri de görmezden geldi.
Mersin, 2017 yılından itibaren balık çiftlikleri şirketlerinin yeni hedefi haline gelmiş ve 2 yıl içinde 39 adet balık çiftliği Silifke-Anamur arasında faaliyete geçmişti.
Şu an Silifke-Anamur arasındaki kıyı şeridinde 16’sı Silifke’de, 10’u Aydıncık’ta, 13’ü Anamur’da olmak üzere 39 balık çiftliği bulunuyor. Bensu, Gündoğdu, Süleyman Yıldızhan, Apaz, Polat, Vural, MM Marin, Kılıç, Agromey, Turan, Buray, H. Okan Tuş, Çamlı, Kemal Balıkçılık ve Abalıoğlu adlı şirketlere ait balık çiftliklerinden bazıları 2017 yılında yıllık 950 ton kapasite göstermiş ve böylece ÇED gerekli değildir görüşü almıştı. Bazı firmalar ise 1000 ton ila 2 bin ton arasında kapasite göstermiş ve ÇED raporu almıştı.
Hali hazırda Silifke Dana adası civarındaki 14 şirket yıllık 22 bin tonluk üretim yapıyor. Ancak şirketlerin örgütlendiği Mersin Kültür Balıkçıları Derneği Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvurarak kapasite artırmak istediğini bildirdi ve ÇED sürecini başlattı.
Şu an nihai rapor aşamasına gelen ÇED süreci tamamlandığında balık çiftliği şirketleri sadece Silifke Dana adası civarındaki üretim kapasitesini 40 bin tonun üzerine çıkaracak.
ARKEOLOJİK VE TURİSTİK DEĞERLERDEN SÖZ EDİLMEDİ
2017 yılında Mersinlilerin tüm itirazlarına rağmen balık çiftliklerine Mersin kıyılarını açan bürokrasi, çiftliklerin kapasitesini artırması sürecinde de Mersin’in hassasiyetlerini görmezden geldi. ÇED raporu için görüşü sorulan Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın iki genel müdürlüğü Mersin’in turistik ve arkeolojik potansiyeline hiç değinmeden “olumlu” görüş belirtti.
BODRUM MÜZESİNİN GÖRÜŞÜ VAR, SELÇUK ÜNİVERSİTESİNİN GÖRÜŞÜ YOK
ÇED raporu için görüşü sorulan Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, Bodrum Sualtı Müzesi’nin 2018 yılında düzenlediği bir rapora dayanarak, Silifke Dana adası ve civarında arkeolojik değer olmadığını, yörede balık çiftliği kurulmasında sakınca olmadığını bildirdi.
Kurul, Bodrum Sualtı Müzesi’nin raporuna dayanarak bu görüşü belirtti ancak Selçuk Üniversitesi’nden Doç. Dr. Hakan Öniz, Dana Adası’ndaki 3 bin 200 yıllık tersanede 274 çekek yeri belirlendiğini 2016 yılında duyurmuştu. Dana adasındaki bu keşif, insanlığın en eski ve en iyi korunmuş tersane kalıntısı olması nedeniyle arkeoloji dünyasında heyecan yaratmıştı. Kültür ve Turizm Bakanlığı, ÇED raporu için gönderdiği yazıda, Dana adasından tek kelimeyle bile söz etmedi.
Bakanlığın Yatırımlar ve İşletmeler Genel Müdürlüğü’nce ÇED sürecinde gönderilen yazıda ise Silifke ile Anamur arasındaki turizm bölgelerinden hiç söz edilmedi.
Dana adası neden önemli?
Bugünlerde balık çiftlikleri tarafından kuşatılan Dana adasında yerleşim Demir çağına kadar uzanıyor. Arkeologlara göre da antik dönemde deniz üssü olarak kullanılıyordu.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, Dana adasının arkeolojik değerine dikkat çekmek için 2018 yılında bir kolokyum düzenlemişti. Kolokyuma bölgede arkeolojik araştırmalar yapan bilim insanları katılmıştı.
Selçuk Üniversitesi Sualtı Arkeoloji Merkezi’nden Doç. Dr. Hakan Öniz, Dana adası ile ilgili şunları söylemişti:
“2015 senesinde Mersin kıyılarında çalışma yaptığımızda Dana adasından, suyun altından suyun yüzeyine kıyıya doğru giden bazı rampalar tespit ettik. Aydıncık Kelenderis’te tek bir çekek yerinde 5 sene boyunca kazı yapmıştık. Dana adası kıyısına geldiğimizde ise denizin içinden kıyıya uzayan 100’e yakın rampa tespit ettik. 2016’da tespit ettiğimiz rampa sayısı 276’ya yükseldi. 276 rampa demek aynı anda 276 geminin Dana adasında üretilebileceği anlamına geliyor. Bazı gemiler 12 metre, bazı gemiler 38 metre. Burada her boyutta geminin çekilebildiği rampalar mevcut. Adanın kuzeyinde 1500 metrelik alan çoğu zaman yan yana gelmiş çekek yerlerinden oluşmaktadır. Dana adasında bulunan bu yapılar, bu işin uzmanlarınca bile bilinmiyor. Cumhuriyet’in en iyi yaptığı işlerden biri bu ada üzerinde hiçbir yapılaşmaya izin verilmemiş olması. Adanın batısında bir sur duvarı var. Sur duvarı hem demir çağında, hem Helenistik dönemde kullanılmış. Demir eritilen işlikler tespit ettik. 168 tane sarnıç tespit edildi, 3 nekropol alanı var. Tersane işçilerinin kalındığı üniteler, askerlerin kaldığı üniteler ve zenginlerin kaldığı evleri tespit ettik.”
‘ANTİK DÖNEMDE DENİZ ÜSSÜYDÜ’
Dana adasının ve ada üzerindeki tarihi yapılan 3 boyutlu model çalışmalarını yapan Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Denker de şunları söylemişti: “Burada elle tutulmuş, ispatlanmış bilgiler kadar kuramlar da yer alıyor. Çok güzel bir ada ama burada bizi asıl ilgilendiren adanın 276 çekek yerine sahip olması. Bu adanın deniz üssü olarak da kullanıldığını tahmin ediyoruz. Eğer deniz üssü olarak burası kullanılmışsa, buradaki savaş gemileri son derece kıymetli olduğu için, denize açılabilme özelliklerinin korunması için bunların korunaklı yerlerde saklanması gerekirdi. Yani üzerleri kapalı çekek yerleri olması gerekiyordu. Bu durum bize adada direk, kazı izleri olması gerektiği fikrini verdi ve yaptığımız çalışmalarda bu direk ve kazık izlerini tespit ettik. Adanın etrafında dolaşarak 1700 fotoğraf çektik ve adanın 3 boyutlu resmini tasarladık ve ardından üstü kapalı çekek yerlerini modelledik. Pers donanmasına ait gemileri modelledik.”