“Bakıcı değil, eğitimciyiz” | Güney Gazetesi Mersin

“Bakıcı değil, eğitimciyiz”

Pandemi sürecinde tüm eğitim kademelerinde uzaktan eğitime geçilirken sadece okul öncesi eğitim kurumları faaliyete ediyor. Kendisi de bir okul öncesi öğretmeni olan Eğitim-Sen Şube Kadın Sekreteri Gülperi Fatih uygulamaya tepkili. Okul öncesi öğretmenlerinden çocukları maske ve sosyal mesafe konusunda denetmelerinin beklendiğini söyleyen Fatih, “Eğitimcilerin çocukların başında sadece bir bakıcı gibi değil, bir gardiyan gibi durmalarının eğitimle bağdaşan hiçbir yanı yoktur. Çocuklar bunu hak etmiyor” dedi.

“Bakıcı değil, eğitimciyiz”


ESRA ŞASİ YAĞMUR

 

Pandemi sürecinde tüm eğitim kademelerinde uzaktan eğitime geçilirken sadece okul öncesi eğitim kurumları faaliyete ediyor. Uygulamayı eleştiren Eğitim-Sen Şube Kadın Sekreteri Gülperi Fatih, okul öncesi öğretmenlerinden çocukları maske ve sosyal mesafe konusunda denetmelerinin beklendiğini söyledi. Fatih, “Eğitimcilerin çocukların başında sadece bir bakıcı gibi değil, bir gardiyan gibi durmalarının eğitimle bağdaşan hiçbir yanı yoktur. Doğadan koparılan eve ve okul binalarına hapsedilen çocuklar bunu hak etmiyor” dedi.

Koronavirüs tedbirleri kapsamında tüm eğitim kademelerinde yüz yüze eğitime ara verildi, uzaktan eğitime geçildi ancak okul öncesi eğitim kurumları bu uygulamanın dışında tutuldu. Kendisi de bir okul öncesi eğitimcisi olan Eğitim-Sen Mersin Şube Kadın Sekreteri Gülperi Fatih bu uygulamayı ve olası etkilerini gazetemiz Güney’e değerlendirdi.

Bazı okul idarelerinin, velileri arayarak, “Okul açık, çocuğunuzu gönderebilirsiniz” diye bilgi vermesini yorumlayan Fatih, “Bakanlığın okul öncesi öğretmenlerini bir bakıcı olarak gördüğü yerde idarecilerin de velileri bir müşteri olarak görmesi bizler açısından yadırganacak bir durum değil aslında. Okul öncesi eğitimcileri olarak bizler mesleğimizin hassasiyetinin farkındayız. 0-6 yaş gelişim özelliklerine sahip çocukların yaparak-yaşayarak öğrendiklerini ve uzaktan eğitimin bu dönemde çocukların gelişimi açısından bir anlam ifade etmediğini biliyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı olarak da bu pedagojik yaklaşımla açıklama yapmak zorundasınız. Sermayenin ihtiyaçlarına uygun olarak açıklama yapmak sadece okul öncesi öğretmenlerini değil 0-6 yaş çocuklarını da değersizleştiren ve nesneleştiren bir yaklaşımdır ve sizin gelecek nesillerden ne beklediğinizi ortaya koymaktadır” dedi.

 

“OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLARIN TEMAS ETMESİNİ ENGELLEYEMEZSİNİZ”

Okul öncesi dönemde çocukların yaparak ve yaşayarak öğrendiklerini ifade eden Gülperi Fatih, “Bu okul öncesi eğitimin temel kurallarından biridir. Birbirleriyle temas etme noktasında çocukları engelleyemezsiniz. Dokunarak, görerek, bir şeyler takıp çıkararak öğrenen çocuklara "yerinden kalkma, ona dokunma" gibi tedbir amaçlı sürekli söylenen yönergeler eğitimin ilkesi ile bağdaşmaz. Dolayısıyla eğitim adı altında çocuk için bir ceza ve işkenceye dönüşür. Tüm bu bilgiler çerçevesinde baktığımızda bütün öğretmenler, öğrenciler, veliler ve okul personeli risk altındadır”

 Bilim insanlarının 12 yaş altı çocukların maske takmasının sağlık açısından risk oluşturabildiğini söylediğine değinen Fatih, okul öncesi eğitim kurumlarında ise çocuklardan maske takmalarının istendiğini söyledi.

Fatih şunları söyledi: “Yetişkinlerin maske takarak çocukları korumaları gereken bir yerde, hasta olmasını çocuğun kendisine bağlamak üzere gelişen, sorumluluğu bireye atan iktidar anlayışını görüyoruz. Aslında bu tavır tüm bir devlet politikasının özetidir: Halk sağlığı ile ilgili sorumluluğunu yerine getirmeyen iktidarlar, "önleminizi kendiniz alın" diyerek yaşadığı sorunlarda bireyi suçlar. Sosyal mesafe soyut bir kavramdır ve bunu okul öncesi dönem çocuklarına uygulatmak da zordur. Soyut düşünce gelişmediği için çocukların oto-kontrolü zayıftır ve aklına geleni o an yapmak ister. Bu yüzden eğitimcilerin sürekli bu kuralı hatırlatmasının çocuklar açısından çok bir karşılığı da yoktur. Eğitimcilerin çocukların başında sadece bir bakıcı gibi değil, bir gardiyan gibi durmalarının eğitimle bağdaşan hiçbir yanı yoktur. Yaşanan sorunlar bir okulun fizikî yapısından çok çok öte toplumsal bir sorundur. Yaşadığımız kentler insan doğasına aykırı kapitalist sisteme hizmet eden bir yerleşim biçimi şeklindedir. Dolayısıyla sorunu bütünlüklü değerlendirmek gerekir. Doğadan koparılan eve ve okul binalarına hapsedilen çocuklar bunu hak etmiyor. Tüm dünya olarak pandeminin eğitime yansımalarını on yıl sonra bu dönemdeki çocuklar yetişkin olduğunda göreceğiz. Ve bir şeyleri telafi etmek için çok geç olacak.”