ESRA ŞASİ YAĞMUR
Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri Platformu’nu oluşturan Antakya Çevre Koruma Derneği, Adana Çevre ve Tüketiciyi Koruma Derneği, İskenderun Çevre Koruma Derneği, Samandağ Çevre ve Turizm Derneği, Erzin Çevre ve Tarihi Varlıkları Koruma Derneği, Mersin Çevre Dostları Derneği, Mersin Çevre ve Doğa Derneği, Osmaniye Kastabala Çevre Platformu ve Tarsus Çevre Koruma Kültür Sanat Merkezi Derneği Doğu Akdeniz’de 30 alanın maden şirketlerine açılmasına tepki gösterdi. Platform adına hazırlanan açıklamayı okuyan MERÇED Başkanı Sabahat Aslan, “Ülkemizin yeraltı ve yerüstü zenginlikleri uluslararası ve yerli işbirlikçi şirketlere peşkeş çekilmektedir. Mevcut maden çalışmaları yaşam alanlarımızda ciddi olumsuzluklar yaratıyor iken ilave yapılacak maden çalışmaları mevcut tehlikenin boyutlarını arttıracaktır” dedi.
883 BİN HEKTARLIK ALANI KAPSIYOR
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün maden arama ve işletme ruhsatları için ihale ilanını yayınlandığını ifade eden Aslan, “Bu ilanda ülkemizin her yerinde toplam 766 maden arama ve işletme sahası ihaleye çıkarılıyor. Toplam 883 bin hektarlık bir alanı kapsayan bu ihalenin çoğunluğu altın, gümüş, platin, bakır, kurşun, çinko, demir gibi madenlerin bulunduğu IV. Grupta yer alıyor. Bu ihale ile 559 arama, 134 işletme ruhsatı verilecektir. Ülkemizde Vahşi bir şekilde yapılan maden aramaları ve İşletmeleri dağların, yeraltı ve yerüstü sularının, tarım, ormanlık ve mera alanlarının yok edilmesine neden olmaktadır” diye konuştu.
‘MADEN ALANLARI SU HAVZALARINDA’
İhaleye çıkarılan 766 maden sahasının 30’unun Doğu Akdeniz yöresinde, 10’unun da Mersin Merkez, Anamur, Silifke, Aydıncık, Gülnar, Erdemli ve Tarsus ilçelerinde bulunduğunu kaydeden Aslan, “Madenlerin sahasının geneli tarım, mera, ormanlık, doğal yada arkeolojik sit alanlarının içinde olup su havzalarına çok yakındır. Müdürlüğün ihaleye açtığı bu alanlarda hangi madenlerin aranacağı ya da işletileceği belirsizdir. 7 Eylül de ihalesi yapılacak olan bu yerler devlet tarafından değil ihaleyi kazanacak şirketler tarafından işletilecektir. Bunun sonucunda rantı özel şirketler, zararı da kamu görecektir. Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri olarak bölgemizde planlanan maden arama ve işletme ruhsatları ihalelerine karşı başta yerel yönetimler olmak üzere meslek odalarını, siyasi partileri, sendikaları, vakıf ve dernekleri, çevre platformlarını, mahalle muhtarlarını bu mücadele sürecine destek vermeye çağırıyor ve ihalelerin acilen iptal edilmesini talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Doğu Akdeniz Çevre Platformu’nun açıklamasına katılan sivil toplum örgütleri ve meslek odaları temsilcileri de görüşlerini dile getirdiler.
MERÇED Başkan Yardımcısı Kenan Hoplar: Polipropilen tesisine yerel yönetimler karşı. Akdeniz de, Büyükşehir Belediyesi de karşı. Yerel yönetimlerin bu konulardaki görüşleri dinlenmiyor. Geçen Akdeniz Belediye Başkanı ile görüştük, ‘Beni aştı’ diyor. Toplumsal dinamiklerin yaşam alanlarımızı elimizden alanlara karşı birleşmemiz gerekiyor. Demokratik hakkımızı kullanmamız gerekiyor. Yani bunun dışında başka çözüm kalmadı. Hukuksal ve yasal anlamda hiçbir şey dinlenmiyor. Mersin bugün Soda ile Kromsan ile Akgübre ile zehirleniyor. Bu yetmiyormuş gibi Mersin’in tam göbeğinde ‘polipropilen’ diye bir zehir fabrikası kuruluyor ve yerel yönetimlere danışılmıyor. Sıkıntının temeli bu.
Mersin Barosu Başkanı Bilgin Yeşilboğaz: Hükümetin gerçek anlamda baktığımız zaman son 20 yılda bir çevre politikasının olmadığını çok net bir şekilde görebiliyoruz. Ülkemizde meydana gelen bu doğal felaketler dünden gelen hataların bir ürünü. Doğal bir olay. En basiti bir kar yağışı ya da bir yağmur olayı bile bir felakete dönüşebiliyor. Burada hükümetin yatırımlarını ciddi anlamda yanlış yaptığını, dere yatakları gibi doğa tabiat alanlarını yok ettiği özellikle HES’lerin ne kadar tehlikeli olduğunu gördük. Yani hem çevreyi ranta hem de insanlarınızı kurban ediyorsunuz. Öyle bir şeye hakkınız yok. Artık hükümetin de ciddi bir anlamda çevre politikası üretmesi gerekiyor.
Mimarlar Odası Başkanı Ünal Şahin: Özellikle HES’ler, maden aramaları ve bunların yanı sıra doğanın niteliğini ve sürdürülebilirliğini yok eden bir takım çalışmalar var. Bu çalışmalar da özellikle Mersin Gözne, Çatalağaç mevkiinde ki büyük taş ocakları ve onların daha sonra ÇED raporları ile mermer ocaklarına ve beton tesislerine dönüştürülmesi süreci. Yine Erçel tarafına yapılacak olan HES barajları. Bu yerler Nazım’ın şiirinde dediği gibi ‘Ulu çınarların gölgesinde, çeşmelerin aktığı’ yerlerdi. Taa ki HES ve oradaki Erçel barajı açılıncaya kadar. Şimdi çeşmeler orada kurumuş ve çınar ağaçlarının dalları kurumaya başladı. Sadece spekülatörlerin beklentisiyle böyle çalışmaların olması ve bunu yurdun her tarafında doğa katliamını doğuruyor. Doğa ile ilgili sadece ve sadece spekülatörlerin yatırım amaçlarıyla, sadece onların daha önce işlenmemiş arazilerine kaynakları götürmek amacıyla yapılan bu HES’lerin, taş ocaklarının bir an önce durmasını istiyoruz.
