Baha Sadık Akıner | Ben Selanikli Nail | Güney Gazetesi Mersin
Baha Sadık Akıner

Ben Selanikli Nail


İnsan da bir fidandır çünkü. Serpilince tohumları, illa ki, nerede bir avuç huzur, nerede bir damla SEVGİ bulsa; yeşerir yeniden.

 

Mübadele, mübadiller, macurlar, yüreği vatan sevgisi ve hasretiyle dolu Atalarım; 101 yıllık hasret, 101 yıllık unutulmayan topraklar an be an…

 

Merhaba Anadolu, Kalimera Yunanistan…

 

Selanik, Girit, Yenice, Larisa, Grebena, Kavala, Kaylar, Vardar, Yenice, Kozani, Makedonya, Rumeli; merhaba, kalimera…

 

Acılarını acımız ettiğimiz, mutluluğunu mutluluğumuz, Ege’nin iki yakasına, Marangoz Macur İbram’a, Hacı Dayı’ya, Sinop Ayancılı Baba Yorgo’ya, Burdurlu Tanasis Bakırcıoğlu’na, Giritli İsmet Altay’a, Kavalalı Şirince Muhtarı Nejat Atam’a, Kayalar Kozlu köyünden Salih Tilki’ye, cümlesine, tüm güzel yüreklilere, “Bre!” diye başlayan sıcacık hissettiren kelamınıza; hepinize ama hepinize kalimera, merhaba…

 

*****

 

“Ben Nail” diye başlıyor bir mübadil kendisini anlatmaya.

 

“Selanik Kozana'nın Üsküpler köyünde nüfus kayıtlarına göre 1900'de doğan ama sıfırdan başlayacağı yeni hayatına, kâğıt üstünde, tüm mübadiller gibi Temmuz 1912’de doğmuş olan Nail...

 

Doğduğu yerde memleketinde ölememiş Hacı Rüstemoğullarından Salim, Saadet, Niyazi, Sabri, Hatice ve Remziye adında 6 tane kardeşi olan Bey lâkaplı Nail...

 

Mübadele kararını; köyümüzde yani Üsküpler'de, Hacı Rüstem mahallesinde, müştemilatlı iki katlı, üç odalı evlerinde yaşayıp, elli dönüm arazilerinde buğday, tütün, arpa, mısır, yulaf, mercimek yetiştirip, çiftçilik yaparken öğrendik.

 

600 yıldır anavatanımız olan Selanik’i 1912'de kaybetmiştik. 1924 Mübadele kararına kadar geçen 12 yıllık sürede Türklüğümüzü ve dinimizi korumak için çok büyük mücadeleler verdik, bedeller ödedik. Bir taraftan geçimimizi sağlamaya çalışırken, bir taraftan da dağlarda köylerimizi korumak için çetecilik yaptık.

 

Bir bilinmezliğin içinde var olmaya çalışıyorduk. Rumeli'de biz bunları yaşarken, Anadolu da yangın yeri gibiydi. Vatanımızın dört bir yanını işgalci devletler sarmıştı.

 

Hemşerimiz Mustafa Kemal o cepheden o cepheye koşup savaşıyor, duyuyoruz ara ara zafer haberlerini.

 

Bekliyoruz Gazi Paşam ne zaman kurtaracak bizi.

 

Bilemedi ki Gazi Paşam; 30 bin askerin kumandanı olan Selanik Paşası Hasan Tahsin'in, Selanik Valisi Nâzım Paşa’nın, Selanik Belediye Başkanı Osman Sait efendinin, Selanik Mevzi Komutanı Muhittin Çanga’nın ve Selanik'teki ordunun tümen komutanlarının hepsinin ortak olacağı bir oyunla şehri 20 bin kişilik Yunan ordusuna hiç savaşmadan el sıkışarak teslim edeceğini.

 

Oysa silahaltındaki askerlerin dışında, hepimiz çiftçiydik ama bizler savaşmayı bilen Rumeli akıncılarıydık, kimliğimizi ve topraklarımızı korumak için bir araya gelir, gerekirse dünyaya meydan okurduk.

 

Gazi Paşam ve yiğit komutanları Anadolu'yu kurtarmaya çalışırken bir avuç vatan haini,  Selanik’i ve bizi verdi Yunana...

 

Sonra sancılı acılarla dolu geçen 12 yıl...

 

Ardından Lozan Barış Antlaşması’na ek olarak imzalanan mübadele sözleşmesini duyduk. Nedir, ne değildir bilemeden 14 Mayıs 1924'de köyümüze Ömer Mümin adında komisyon üyesi geldi. Haber saldılar dört bir yana,  ahaliyi köy kahvesine çağırdılar. Kardeşlerimle gittiğimizde, köyün imamı Ahmet Şaban, aza Hasan İbrahim, aza Mustafa Yakup'un eşliğinde mal varlıklarımızı yazdırdığımız tasfiye talepnamelerini doldurduk.

 

4 nüsha olarak dolduruldu. Birer nüshasını da bize verdiler. Yanımızdaki en değerli belgelerimiz bunlar oldu.

 

Dediler ki; “Türkiye'ye gittiğinizde malınıza karşılık mal alacaksınız.” Aldık mı peki? Hayır…

 

Yaşadıklarımızın karşılığı peki? Ne anlatsam az size…”

 

Nail’in hikâyesi bunlardan sadece biri dostlar. Ne hikâyeler, ne yaşanmışlıklar, ne acılar, ne yarım kalmışlıklar; ‘ne anlatsam az size’ dostlar…

 



ARŞİV YAZILAR