“Net ihracatçı konumdayız” | Güney Gazetesi Mersin

“Net ihracatçı konumdayız”

Mersin Ticaret Borsası Başkanı Abdullah Özdemir, Mersin’in 2019 yılı dış ticaret hacminin 2 milyar 953 milyon dolar olduğunu söyledi. Kentte 1 milyar 773 milyon dolarlık ihracata karşılık, 1 milyar 179 milyon dolarlık ithalat gerçekleştiği bilgisini veren Özdemir, “Kent olarak net ihracatçı konumdayız. İçerisinde bulunduğumuz hinterlandı da dikkate aldığımızda 20 milyar 243 milyon dolarlık bir dış ticaret hacmimiz var.” dedi.

“Net ihracatçı konumdayız”


Yasemin Toklucu / Özel Röportaj

Mersin Ticaret Borsası Abdullah Özdemir ile kentin ticaret hacmi ve potansiyelini konuştuk. Özdemir, Uluslararası Limanı ile Türkiye’nin önemli ticaret merkezlerinden olan Mersin’in, başat ürünlerinin hububat, bakliyat ve narenciye olduğunu belitti. Özdemir, bu ürünlerin işlenip, katma değeri yüksek ürünler haline getirilmesi gerektiğini dile getirdi. Özdemir, kentin markalaşmasının önündeki en büyük engelin ise markalaşacak ürün gruplarının yeterince olmamasına bağladı. Buyurun detayları birlikte okuyalım….

“TİCARET POTANSİYELİMİZİ DAHA İYİ DEĞERLENDİRMELİYİZ”

Mersin'in ticaret potansiyelini ve işlem hacmini değerlendirebilir misiniz?

Mersin’de yerleşmiş bir iç ve dış ticaret kültürü var. 1980'li yıllarda hemen hemen hiçbir şehirde bankaların kambiyo servisleri yok iken, bu yapı kentimizde mevcuttu. Diğer yandan liman, serbest bölge, organize sanayi bölgesi, gümrüklü antrepolar ve çok çeşitli lojistik imkanlarımız var. Tüm bu değerleri içerisinde bulunduğumuz coğrafyanın da temel özelliklerini dikkate alarak bütünleştirdiğimiz taktirde sahip olduğumuz potansiyeli daha iyi değerlendirebiliriz.

 

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre kentimizin 2019 yılı dış ticaret hacmi 2 milyar 953 milyon dolar olarak gerçekleşti. 1 Milyar 773 milyon dolarlık ihracata karşılık 1 milyar 179 milyon dolarlık ithalat gerçekleştirdik. Yani, kent olarak net ihracatçı konumdayız. İçerisinde bulunduğumuz hinterlandı da dikkate aldığımızda 20 milyar 243 milyon dolarlık bir dış ticaret hacmi söz konusudur.

 

“ANA ÜRÜN GRUPLARI HUBUBAT VE BAKLİYAT”

Borsada işlem gören ürün sayımız ve kalemlerimiz nedir?

Borsamızda işlem gören ana ürün gruplarının başında hububat ve bakliyat grubu gelmektedir. Bunu narenciye ile bitkisel yağlar takip etmektedir. Her bir ürün grubunu oluşturan ürünler, detaylı bir biçimde alt kategorilere ayrılmaktadır. Yıllar itibariyle değişmekle birlikte, yüzü aşkın kategori mevcuttur.

 

“BAKLİYAT VE NARENCİYEDE LİDER KONUMDAYIZ”

En çok katma değer sağlayan ürünümüz hangisidir?

Borsamızın 2019 yılı toplam işlem hacmi 7 milyar 810 milyon TL olarak gerçekleşti. İşlem hacmini ürün bazında incelediğimizde üç ürün grubu ön plana çıkmaktadır. Toplam işlem hacmimizin yüzde 33’ünü hububat, yüzde 23’ünü bakliyat ve yüzde 20’sini de narenciye oluşturmaktadır.

Bakliyat ve narenciyede ise ülkemizde bulunan 113 ticaret borsası arasında lider konumdayız. Ayrıca, kentimiz de bu iki ürün grubunun ihracatında Türkiye genelinde birinci sırada yer almaktadır.

 

“TİCARET SAVAŞLARI İHRACATÇILARIMIZ ÜZERİNDE BASKI OLUŞTURUYOR”

En büyük ihracat pazarımız olan Ortadoğu ülkelerinde yaşanan sıkıntılar Mersin ihracatçısını nasıl etkiliyor?

 

Kent olarak ihracatımızın yüzde 17’lik kısmını Irak tek başına oluşturuyor. İkinci büyük pazarımız olan Rusya da ülkemiz ile aynı coğrafya içerisinde bulunduğundan tüm bu gelişmelerden etkileniyor. Suriye, Mısır, İran ve İsrail diğer önemli ihraç pazarlarımız. Gerek Ortadoğu ülkelerinde yaşanan sıkıntılar gerekse ABD-Çin ticaret savaşları, ülkelerin büyüme verilerindeki olumsuz görünüm ve global olumsuzluklar ihracatçılarımız üzerinde baskı oluşturuyor.

Buna karşın, kent olarak ihracat hacmimizi iki yıldır 1.8 milyar dolar düzeyinde tutmayı başardık. Hükümetimizden beklentimiz ise şimdiye kadar olduğu gibi, piyasalarımıza güven aşılayacak somut adımlarını devam ettirmesidir. Toplumsal dayanışmamızı güçlendirerek koruduğumuz sürece, mevcut ekonomik riskleri aşacağımız, sürdürülebilir büyüme ve istikrar ortamına yeniden kavuşacağımız kanısındayım.

 

“TROPİKAL VE SUB-TROPİKAL ÜRÜNLER RAĞBET GÖRÜYOR”

Bölgemizde yeni bir ürün ekimi ya da dikimi var mı? İhracatına yeni başlanan ya da başlanması planlanan ürünümüz var mı?

 

Özellikle tropikal ve sub-tropikal ürünler son dönemlerde rağbet görmeye başladı. Ayrıca, bu ürünlerin büyük önem arz ettiğini düşünüyorum. Muz, avokado, mango, kivi, ananas, ejder meyvesi, papaya gibi ürünler dünya pazarlarında her geçen gün çok daha fazla talep görüyor. Saydığım bu ürünler için dünya genelinde 30 milyar doları aşkın bir pazar söz konusu. Bu pazardan aldığımız pay ise on binde 1.5 bile değil.

Ayrıca bu ürünlerden elde edilen ton başına ihracat geliri ülkemizin ihraç ettiği birçok meyve türüne göre çok daha fazla. Örneğin bu rakam avokado için 2.300, kivi için 1.800, mango için 1.300 ve papaya için 860 dolar düzeyinde.

Tropikal ve sub-tropikal ürünlerde Türkiye'nin en önemli avantajlarından biri ise coğrafi konumu. Çünkü bahsetmiş olduğum ürünlerin toplam üretiminin yüzde 50'si Asya, yüzde 26'sı Amerika ve yüzde 23'ü ise Afrika kıtasında gerçekleşiyor.

Bu ülkelerin en önemli ihraç pazarı ise Avrupa Birliği ülkeleri. Toplam talebin ortalama yüzde 40'lık bölümü bu ülkelerden oluşuyor. Dolayısıyla, ülkemizin Avrupa’ya çok yakın olması nedeniyle bu pazarın en önemli tedarikçisi olabiliriz.

Bu ürünlerin yetiştiriciliği doğru planlanarak desteklenirse hem üreticilerimize hem de yeni pazar kapıları açmak yoluyla ihracat potansiyelimize önemli yarar sağlayacaktır.

 

“YETERİNCE MARKA ORTAYA ÇIKARAMIYORUZ”

Mersin'in marka kent olmasının önündeki engeller nelerdir? Konu hakkında Borsa olarak yürüttüğünüz çalışmalar nelerdir?

 

Kent olarak marka değerimizin artması için öncelikle kentin uluslararası statüsü ve saygınlığı, dış görünümü ve ulaşım kolaylığı, konforu ve kamu hizmetlerinin niteliği, kültürel çeşitliliği ve güvenlik seviyesi, sosyal faaliyetlerin çeşitliliği, ekonomik durumu ve eğitim imkanları gibi geniş bir yelpazeyi odak noktası olarak gören ve bu alanlardaki eksiklerimizi gidermeye yönelik politikalar üreten bütüncül bir bakış açısına sahip olmamız gerektiğini düşünüyorum.

 

Diğer yandan, bir kentin marka olması, sahip olduğu markaların sayısı ve değeri ile yakından ilişkilidir. O kentin marka haline gelmiş kaliteli ürünleri ve itibarlı firmaları ne kadar çoksa kendisinin de marka değeri o kadar yüksek olur. Tarım ve gıda sektörü Mersin ekonomisinin en önemli sac ayaklarından birisini oluşturmasına karşın bu sektörden yeterince marka ortaya çıkaramıyoruz. Örneğin; Mersin'de tarım ve gıda sektöründe faaliyet gösteren sadece dokuz firma İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından açıklanan Türkiye’nin en büyük ilk 1000 firması arasında kendisine yer bulabiliyor. Sadece on firma Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından hazırlanan İlk 1000 İhracatçı Firma arasına girebiliyor.

 

“ÜRÜNLERİMİZİ MARKALAŞTIRAMIYORUZ”

Sadece firmalarımızı değil ürünlerimizi markalaştırma konusunda da sıkıntılarımız bulunuyor. Örneğin narenciye hem ülkemizin tarımsal ihracatı hem de Mersin ekonomisi açısından büyük önem taşıyor. Fakat bu alanda markalaşmayı ne yazık ki başaramıyoruz. Mesela en yaygın portakal çeşitlerinden bir tanesi "Valencia". İsmini aldığı kent ile özdeşleşmiş durumda. Bizim ise böyle bir markamız yok. Dolayısıyla bu alanda bir marka haline gelen İspanya ürünleri ile ihracatta maalesef rekabet edemiyoruz. Ürünlerimizi İspanya'nın ancak yarı fiyatına satarak bu pazarda yer bulabiliyoruz. Hem kent ekonomisi hem de Borsamız işlem hacmi içerisindeki önemi ile ilişkili olarak proje ve faaliyetlerimizde narenciye ve bakliyat öncelikli olarak yer almaktadır. Mersin’in marka değerinin yükselebilmesi için mutlaka sahip olduğumuz markaların sayısını ve değerini artırmak zorunda olduğumuz kanısındayım.

Mersin Ticaret Borsası olarak bakliyat sektörümüzün mevcut sorunlarını masaya yatırmak amacıyla "Yemeklik Tane Baklagiller Çalıştayı", "Bakliyat Sektöründe Ar-Ge Çalışmaları ve Sanayi İşbirliği", "10 Şubat Dünya Bakliyat Günü" vb. organizasyonlar gerçekleştirerek ilgili tüm kesimleri düzenli olarak bir araya getiren faaliyetler düzenliyoruz. Bu tür etkinliklerin Mersin'in bakliyat ticaretinin merkezi olarak adlandırılmasına önemli katkısı olduğu kanaatindeyim.

Diğer yandan, herhangi bir getiri kaygısı olmadan bakliyat sektörüne ve üyelerimize hizmet amacıyla Borsamız tarafından 2015 yılında tohumculuk şirketi kurulmuştur. Şirketimiz Türkiye'nin farklı bölgelerinde kuru fasulye, nohut ve kırmızı mercimekte ıslah, geliştirme ve üretim hizmetlerini her yıl daha da geliştirerek tüm hızıyla sürdürmektedir.

 

“AR-GE ÇALIŞMALARIYLA YENİ PAZAR KAPILARI AÇMAYI HEDEFLİYORUZ”

Ayrıca Amerika, Kanada, Avustralya ve İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde bakliyat ürünleri daha çok konserve, humus, cips, bakliyat unundan ekmek, kek, pasta vb. türev ürünler şeklinde tüketilmektedir. Dünyanın önde gelen şirketleri bu alanda önemli yatırımlar yapmaktadırlar. Ülkemizde ise bu alanda çok büyük bir boşluk ve önemli bir potansiyel var. Mersin Ticaret Borsası olarak bu konuda başlatmış olduğumuz Ar-Ge çalışmaları ile sektörümüz ve kentimiz için yeni pazar kapıları açmayı hedefliyoruz. Bu kapsamda katma değeri yüksek ürün üretimi için çalışmalar yürütüyoruz.

 

“FESTİVALİN AMACI KAMUOYUNUN MERSİN’E ODAKLANMASINI SAĞLAMAK”

Valiliğimiz himayesinde ve Borsamız koordinatörlüğünde 2019 yılında yedincisini gerçekleştirdiğimiz Mersin Narenciye Festivali ile 550 bin ziyaretçi ağırladık. Narenciye Festivali meyve ile süsleme yapma konusunda Türkiye'nin ilk ve en büyük festivali olma özelliğini taşımaktadır. Festivalimizin temel amacı tüm kamuoyunun narenciyeye ve kentimize odaklanmasını sağlamaktır. Kentimizin en büyük buluşması olan bu önemli organizasyonun kendini geliştirerek devam etmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

 

“MERSİN İÇİN TEK VÜCUT OLUNMALI”

Merkezi hükümet tarafından kentte yapımı devam eden Havaalanı projesi, Akdeniz Sahil Yolu, Taşucu-Çeşmeli otoyol projeleri bir türlü nihai sonuca varamadı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Bu projeler içerisinde kentimizin kalkınması açısından Çukurova Havalimanı'nın ayrı bir önemi olduğu kanaatindeyim. İlgili projenin tamamlanması ile birlikte kent olarak ülkemizin ikinci büyük havalimanına sahip olacağız. Planda belirtilen demiryolu ve karayolu bağlantılarının oluşturulmasıyla, içerisinde bulunduğumuz yaklaşık 400 milyon nüfuslu coğrafyada yepyeni bir merkezi nokta haline geleceğiz. Bu projede bugüne kadar ihale aşamaları ve sonrasında bazı şanssızlıklar yaşandı. Devletimiz yap-işlet-devret modelinden vazgeçerek yapımını kendisi üstlendi. Projeye ilişkin gerekli ödeneğin ayrılarak ivme kazandırılmasını ve en kısa zamanda tamamlanmasını umuyorum.

Yine, 11. Kalkınma Planında yer alan ve kentimiz için önem teşkil eden bir diğer proje Akdeniz Sahil Yolu'nun tamamlanmasıdır. Çeşmeli'de sona eren otoyolun Akdeniz Sahil Yolu bağlantısının da yapılması bu projeyi daha verimli hale getirecektir. Çünkü bu proje bir turizm yatırımı olmanın da öncesinde Mersinliler için elzem bir ihtiyaçtır. Yaz dönemlerinde ve özellikle hafta sonları yaklaşık 50 kilometrelik mesafeyi kat etmek için bu bölgede 3-4 saat süren araç kuyruklarına katlanmak gerekmektedir. Bu bağlamda, bu proje bittiği anda Mersin'in ulaşım, turizm ve lojistik imkanları önemli ölçüde genişleyecektir.

Her zaman söylediğim ve doğruluğuna inandığım gibi "ülkeler ülkeler ile, şehirler şehirler ile yarışır". Bu gerçekten hareketle Mersinimiz için öncelikli projeler ve yatırımlar için tek vücut olmalı ve etkin bir lobi gücü oluşturmalıyız.